Siyasetçinin elinde bir sihirli değnek olduğunu sananlar var.
Belki bir sihirbaz gibi, sihirli değneği her salladığında gözümüzün önüne inen perdeyle her şeyin yerli yerine oturduğunu sanmıyorlar ama yine de göreve gelen veya göreve getirilecek olanın bir anda, bir çırpıda-veya daha iyi niyetli beklentiyle- çok kısa zamanda bütün sorunları çözeceğine, her şeyin süt liman olacağına, hatta hayatlarının tümden değişeceğine inanan “iyi niyetli” insanlarımız var.
Herhangi bir siyasetçiyi seçince, onun doğaüstü güçlerle de anında donatılacağını, insanüstü bir gayret sarf edeceğini ve hemencecik sorunların çözülüvereceğini düşünen “iyi niyetli” insanlarımız var.
Halkın bu beklentisini yadırgamıyorum.
Sonuçta elinde yetki olmayan, yanlış gideni düzeltecek, aksayanı onaracak bir yetki ve görevi olmayan insanların, görev verdiklerinden çok şey beklenmesini yadırgamak da gereksizdir.
Ancak, hiçbir siyasetçi elinde sihirli değnekle göreve başlamaz; yasalarla ve kendisine verilen yetki çerçevesinde hareket eder. Buna bürokrasinin hantallığını, sorun çözmede pratik zeka eksikliğini veya insani ilişkilerdeki güçlü yanlarının olmamasını, siyasi gücünün bulunmamasını eklediğinizde haliyle pek bir başarı beklenemez.
Hiçbir milletvekilinin bir şehri kalkındırma, bir şehri yatırımlara boğma ve hizmet üstüne hizmet yapma gibi bir görevi yoktur. Yasamayla sınırlı olan bir ‘seçilen’i, elinde sihirli değnek olan bir Süpermen’e dönüşmesini beklediğimizde hayal kırıklığına uğramamız da kaçınılmaz olur.
Ama böyle bir beklenti var; görev yok ama yazılmayan kurallarda böyle bir görev onların omuzuna yüklenmiş durumda.
Elbette şehrine çok güzel yatırımlar getiren, hizmet üstüne hizmet yapan milletvekilleri var. Bunlar gücünü bilgilerinden ve ilişkilerinden alıyorlar. Siyasi güç, insani ilişki ve bürokrasiyle, bakanlıklarla kurdukları sarsılmaz ilişkiler, bir şehre hizmetin gelmesine neden olabiliyor.
Belediye böyle değil tabii…
Belediye, kendi bütçesiyle bir şehre hizmet eder.
İktidarda olan partilerin belediyesi, hizmetin oluk oluk akacağı, yatırımların bir biri ardına geleceği manasına gelmez.
Belediye başkanının, sanılanın aksine mühendis veya mimar olması da gerekmez. İyi bir belediye başkanı, iyi bir yöneticidir. Sadece yönetmekle olmaz, tıpkı iyi bir milletvekilinde olduğu gibi gücünü bilgilerinden ve ilişkilerinden alırlar. Siyasi güç, insani ilişki ve bürokrasiyle, bakanlıklarla kurdukları sarsılmaz ilişkiler, bir belediye başkanının görevli olduğu şehre hizmetin gelmesine neden olabilir.
Aksinde ise iktidarda olsa da, muhalefette olsa da hizmet ‘H’siyle halkı tanıştırmadan, yatırımın ‘Y’sin şehrine göstermeden hizmet süresini doldurması kaçınılmazdır. Bunun örneğini o kadar çok gördüm ki, anlatamam.
Bu konuda hiç hayal kırıklığım olmadı. Çünkü siyasilerden beklentim yüksek değildi. En azından kendi memleketimde değildi. Farklı illerde beklentini yükselteceğin milletvekillerini de çok gördüm. O iller, şanslı iler…
Seçilenin çapını bildiğiniz zaman, ortaya çıkabilecek yatırım ve hizmeti de tahmin etmek zor değil, bunu bilmek bir kehanet değil.
Belediyeler yerelde hizmet ürettiği için hassas dengeler de çok. Buna inancı, kültürü, bölgeyi, siyasi ayrımı eklediğinizde her gelenin kendisine göre bir hizmet üreteceğini, yatırım yapacağını kestirmek mümkün.
Ama her şeyden önce seçileni bir başına bırakan illerin başarılı olduğu görülmemiştir. İstemeyi bilmek, olabilecekleri istemek, siyasetçinin gücünü tahmin ederek, o alana yönelmek gerekir. Bunda da görev siyasi partilere ve özellikle de STK’lara düşüyor.
Bir kentte siyasi partilerin yönetiminde bulunanlar şehrine sevdalıysa, o şehirdeki STK’ların da memleket derdi varsa, orada siyasilerin çalışmaması mümkün değildir.
Belki de bütün suçu beklentimize atıp, hayal kırıklığımıza yanmak değil, siyasetçiden önce STK’ları güçlendirememektir…