Müfredatın sadeleştirilmesi yerinde bir adım fakat oyun çağındaki öğrenciler halen yoğun ders saatleri, denemeler, kurslar ve sınav stresi ile koştururken sürece katkısı olmayacaktır.
Bilhassa tam gün eğitim olan okullarda; uzun öğle arası ve öğle sonrasına kalan dersler hem öğrenciyi yormakta hem de ders verimliliğini düşürmektedir.
Daha fazla okulda zaman geçirmek adına gerçekleştirilen bu uygulama, amaçlananın tam aksine öğrencileri daha da okuldan soğutmakta ve uzaklaştırmaktadır.
Bu sebeple ilk ve en önemli adım;
Öğrencileri okuldan soğutan bu yoğun ders saatleri ve sürelerini azaltmaktır.
Bu çerçevede:
Ders saatleri;
İlkokullarda 5,
Ortaokullarda 6,
Liselerde 7 saat,
Ders süreleri;
İlkokullarda 30,
Ortaokullarda 35,
Liselerde 40 dakika olarak revize edilmelidir.
Ders sürelerinin kısaltılması uygulaması, ilk olarak pandemi sürecinde denendi ve öğrencilerin derse odaklanma sürecine olumlu katkıları olduğu görüldü.
Böylelikle öğrenciler; hem derslere hem de katılmak istedikleri kurslara daha motivasyonlu katılım gösterebilirler.
Öğrenciler; sabah ve akşam karanlığında sırtlarında kilolarca ağır çantalarla güne uyanıp gün kapatmak zorunda kalmazlar.
Yeni müfredatta bir diğer husus ise ölçme çıktıları için sonuç değil, süreç odaklı bir sistem benimsenmesidir.
Bu doğru bir yaklaşım fakat hali hazırda gereksiz bir sürü evrak işi olan Öğretmenin iş yükü, bu çıktılarla daha da arttırılmamalıdır.
Aksi halde Öğretmenler; süreci verimli kılmaya harcayacakları zamanı maalesef yine gereksiz bir yığın evrak çıkarmaya harcamak mecburiyetinde kalacaklardır.
Bu konuda mümkün mertebe Öğretmenlerin bürokratik yükü azaltılmalıdır.
1 milyon küsür Öğretmenin her biri sadece bir sayfa bile çıkarsa 1 milyon sayfa israfına sebebiyet veriliyor.
Yıllık/günlük planlar, zümreler, şökler, kulüpler, rehberlik dosyaları, ölçekler, belirli gün ve haftalar vb tek bir öğretmenden istenen yüzlerce sayfa evrak olduğu düşünüldüğünde durumun vehameti daha net anlaşılacaktır.
Kamu tasarruf tedbirlerinin konuşulduğu bir süreçte MEB’in halen bu konuda bir karar almaması büyük bir eksikliktir.
MEB artık 21. yy’a yakışmayan kağıt israfına son verip dijital evrak sistemine geçiş yapmalıdır.
Ve her şeyden öte MEB’in çözmesi gereken çok temel meseleler var;
Okulların temizliği ve güvenliği, kalabalık sınıflar, öğretmen itibarı/refahı ve kapsamlı bir Öğretmenlik Meslek Kanunu da bunların başında geliyor.
Eğitimci Yazar Mehmet GÜLER