İzmir'in Ödemiş ilçesinde bulunan ve çeşitli nedenlerle halkının göç etmesi sonucu nüfusu 5'e düşen Lübbey köyü, eşsiz doğası ve tarihi yapılarıyla zamana meydan okuyor.
Geçmişi antik çağlara uzanan 1000 metre rakımlı Lübbey Yaylası'nda Osmanlı Dönemi'nden kalan evleriyle dikkati çeken köy, Ödemiş'in Bozdağlar'a bakan güney yamaçlarında yer alıyor.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde yöresinde rastlanılmayacak özgünlükte bir yerleşim yeri olarak dikkati çeken tarihi köy, taş, kerpiç ve çamur sıva karışımından oluşan evleriyle öne çıkıyor.
"Eşkıya köyü" olduğu rivayet edilen köyde bitişik düzende inşa edilen evler ufak kalelere benzetiliyor.
Cumhuriyet döneminde de uzun süre kış aylarında 300-400 civarında kişinin ikamet ettiği köy, son yıllarda halkının çoğunun ekonomik ve fiziki şartlar nedeniyle yayladaki Çamyayla Mahallesi'ne taşınmasıyla sadece 5 kişiye ev sahipliği yapıyor.
Köy, özgün mimarisi ve doğası sayesinde son dönemlerde hafta sonları fotoğraf tutkunları ile yürüyüş gruplarının ilgisini çekip popüler olmaya başlasa da Kovid-19 nedeniyle bu dönemde yine eski yalnızlığına dönmüş görünüyor.
SON DÖNEMDE BİLİNİRLİĞİ ARTTI
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kentsel SİT alanı ilan edilen ve 44 sivil mimari örneği ile 4 anıtsal yapı bulunan Lübbey'in yürütülecek çalışmalarla cazibe merkezi olması hedefleniyor.
"Hayalet köyün", İzmir Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi ile çok sayıda paydaşın katıldığı, Bozdağlar ile Aydın Dağları'nda efelerin yaşadığı mekanları birbirine bağlayan yaklaşık 500 kilometrelik yürüyüş rotası olan "Efeler Yolu" projesi sayesinde daha çok yerli ve yabancı turisti ağırlaması öngörülüyor.
Kubbesi ve minaresi olmayan asırlık camisi, ıssız sokakları, yıkılan evlerin arasında çok sayıda kedisiyle dikkati çeken köyün kahvehanesi ise Mehmet Güler'in kararlılığıyla hala açık.
Lübbey'in hikayesini AA muhabirine anlatan Güler, köyün ismini Lidya Medeniyeti döneminde bir Sardes Kralı'nın Lüb adındaki oğlundan aldığına inanıldığını ifade etti.
Lübbey'in bir kışlak köyü olduğunu belirten Mehmet Güler, "Eskiden yazları Çamyayla'ya çıkıp kışın da buraya iniyorduk. Çünkü o dönemlerde kışlar çetin geçiyordu. Kar yağdığı zaman ilkbahara kadar yerde kalıyordu. Yaylada da kalacak sağlam bir yer olmayınca insanlar kışı burada geçirirdi. 1983 yılında Çamyayla'ya elektrik gelince insanların çoğu oraya ev yapıp Lübbey'e gelmemeye başladı. Kışlar da eskisi gibi değil zaten millet oraya sağlam evler yapınca Lübbey'in nüfusu gittikçe azalmaya başladı." diye konuştu.
"ŞİRİNCE, BİRGİ GİBİ OLABİLİR"
Güler, 2008 yılında sosyal medya aracılığıyla burayı tanıtmaya başladıklarını ve bu sayede yurt dışından bile insanların köye gelmeye başladığını söyledi.
Yapılacak çalışmalar sayesinde Lübbey'in kültür turizmi anlamında cazibe merkezi olabileceğini belirten Mehmet Güler, şöyle devam etti:
"Belediyemizin çalışmaları var, Kültür ve Turizm Bakanımız da bir süre önce ziyaret etti. Buraya bir ilgi oluşmaya başladı. Harita çalışmaları yapıldı, jeolojik çalışmalar da devam ediyor. Efeler Yolu projesinden umutluyuz. Bu sayede burası belki ileride Şirince, Birgi gibi olabilir. Yeter ki çalışmalar yapılsın. Çin, İngiltere, İtalya gibi ülkelerden misafirlerimiz geldi. Gelenler çok etkilendi, çok büyük potansiyel var burada. Koronavirüs sürecinden önce her hafta sonu 1-2 tur otobüsü gelirdi ama marttan itibaren gelen giden yok."
Geçmişte 630 kişinin yaşadığı köyde yaz kış yaşayan insan sayısının 5'e düştüğünü aktaran Güler, "2006'dan beri kahvecilik yapıyorum burada. O dönemde 35-40 kişi yaşıyordu. Ben de kapıya kilidi vurup gitseydim köy tamamen bitecekti ama biz pes etmedik, 2016 yılında burada belgesel çekildi. Şu anda kimse yok, buna rağmen ben her gün gelip açıyorum kahveyi. Bu hastalık biterse burada olumlu şeylerin olacağına inanıyoruz. Turizm açısından burası cazibe merkezi olabilir diye düşünüyorum."
Kısa bir süre önce trafik kazasında eşini kaybeden 62 yaşındaki Hamide Bozkuş ise tüm zorluklara rağmen burada yaşamaya devam ettiğini dile getirdi.
Köyde artık konuşacak insan bulmadığını belirten Bozkuş, "Köyümüz eskiden çok hareketliydi ama artık kimse kalmadı. Eşimi trafik kazasında kaybettim, her tarafta onun anısı var, ağlamadığım bir gün bile yok. İki keçim ve kedilerim var, sürekli onlarla ilgileniyorum. Kimse olmayınca onlarla dertleşiyorum." ifadelerini kullandı.