Gastroenterolog Azmi Serin, çoğu kişinin midenin en sık görülen hastalıklarından gastrit ve ülseri birbiriyle karıştırdığını söyledi. Gastrit ve ülserin nedenlerinin ve belirtilerinin birbirine benzemesinin hastalıkların karıştırılmasında önemli rol oynadığını belirten Uzm. Dr. Serin, "Bu benzerlik karşısında ayırıcı tanı ancak endoskopi ile konulabilir, ezbere olmaz" dedi.
Mide iltihaplanmasına gastrit, mide yarasına ülser denildiğini belirten Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Azmi Serin, gastritin tanı ve tedavisinin ihmal edilmesinin ileride ağır fatura çıkarabileceğini kaydetti. Gastrit tanı ve tedavisinin zamanında yapılmaması halinde ölümle bile sonuçlanabilecek ülser veya mide kanserine neden olabileceğini belirten Uzm. Dr. Serin, birbirine karıştırılan iki hastalığa yol açan nedenleri şöyle sıraladı:
"Mide asit artımına neden olan durumlar; stres, sigara, alkol alımı, genetik durum vb. Helikobakter Pilori (H.Pilori) isimli bakteri, ilaçlar (aspirin, romatizmal ilaçlar (NSAİ), kemoterapide kullanılan ilaçlar vb.), toksinler (bozulmuş besinlerin alımı sonucu, yanlışlıkla içilen kimyasallar vb.), enfeksiyon etkenleri (virüsler, bakteriler, parazitler, mantarlar), radyoterapi anında alınan radyasyon, Otoimmün olarak isimlendirilen durumlar (atrofik gastrit, pernisiyöz anemi vb) gastrit ve ülsere yol açan nedenlerdir. Hastalar genellikle mide de yanma, ağrı, şişkinlik, gaz, hazımsızlık, bulantı, kusma, geğirme, tokluk hissi şikayeti ile gelirler. Ancak bu şikayetler safra kesesi, pankreas ve barsak hastalıklarında da görülür. Hastanın öyküsü, şikayetlerin süresi, yemekle ilişkisi önemlidir."
"MUTLAKA KRONİK GASTRİTTE DÜŞÜNÜLMELİ VE TETKİK EDİLMELİDİR"
Öte yandan, gastritin akut ve kronik olarak iki grupta incelendiğini, akut gastritin tedavi sonrasında iyileşip takip gerektirmediğini sözlerine ekleyen Kent Bayraklı Tıp Merkezi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Azmi Serin, kronik kansızlık şikayeti olan her hastada mutlaka kronik gastritte düşünülmeli ve tetkik edilmelidir" dedi.
Dr. Serin, gastrit, ülser ve mide kanserinin tanı ve tedavisinin belirlenmesinde endoskopik işlemin mutlak ve en geçerli yöntem olduğunu vurguladı.