Boğaziçi Üniversitesi kimya bölümünü bitirdikten sonra 12 yıl uluslararası firmalarda yönetici olarak görev yaptı ve günün birinde istifasını vererek kalbindeki kadına doğru yola çıktı.
İstanbul'da yaşayan Didem Yağcı, kimyager olarak başladığı, üst düzey yönetici olarak devam ettiği iş yaşantısını sonlandırdı ve on parmağında on marifet dedirtecek nitelikteki eserlere imza attı. Kumaş parçaları, haritalar, müzik notaları ve kadın hikayelerinin anlatıldığı kitap sayfaları üzerinde yaptığı kadın portreleriyle şimdilerde galerilerin en çok aranan sanatçısı oldu. Duygu ve dış dünya ikilemini farklı unsurlarla anlatan çok yönlü sanatçı, arayışla başlanan anlatıya dönen serüvenini şu sözler ile özetledi: "Kurumsal hayat beni boğmaya başladı çünkü orada ben değildim ve istifamı vererek o konuyu kendi adıma kapatmış oldum. Durduğum nokta ile bana içsel olarak hissettirilen nokta aynı değildi. Onu fark ettim. Yetenek sınavlarına girdim ve beni AB bursu ile Türkiye'yi temsilen Londra'ya gittim ve keşif sürecim orada başladı."
NEDEN KADIN?
Eserlerinin tümünde kadını anlatan Didem Yağcı, " Yaşam denilen süreçte başlangıcından bitimine kadar evimizi, ailemizi, aldığımız lüks arabamızı ya da eğitimimizi öbür tarafa götüremediğimizi biliyoruz. Dolayısı ile burada deneyimlediğimiz tek şey hislerimiz. Kadını özellikle ön plana koyuyorum. Çünkü kadın benim için çok önemli.Duygu deneyimini nasıl dış dünyadan ayırırım diye düşündüğüm zaman da akrilik boya ile arka planı yani maddesel dünyayı vermek onun önünde de kumaş katmanları ile kadının o anda yaşadı ruh halini vermek istediğim için bu şekilde bir yöntem izliyorum" dedi.
"SAHAF SAHAF DOLAŞTIM"
Sahafları dolaşarak kadınların anlatıldığı kitapları satın aldığını ve içinde kadına ait duyguların geçtiği her sayfayı eserlerini resmettiği tuval olarak kullandığını anlatan sanatçı bununla da sınırlı kalmamış. Kendine özgü tekniğiyle de şaşırtan Yağcı, " Haritadan, notalardan çıkan, burada patronlarından ya da eski kitaplardan çıkan kadınları resmetmeye başladım. Mürekkep kullanıyorum oradan çıkan kadını temsil ettiği için geleneksel keçeyi kullanıyorum ki Türk bir sanatçının yurtdışında farkını göstermek için. Her bir duygunun katmanlarını gösterdiği için de kumaşları kullanıyorum. Üst üste yapıştırıyorum. El yoran ve zor bir teknik. Ama sonuçta kimliğini kaybeden dış görünümüyle bambaşka bir kadın ortaya çıkıyor. Anlaşıldığımı düşünüyorum" dedi.
TÜRKİYE'DE SANATA BAKIŞ AÇISI
Türkiye'de özellikle kolleksiyonerler sayesinde yeni ve özgün zevklerin oluştuğuna bunun da sanata bakış açısını güçlendirdiğine dikkat çeken Yağcı, " Anlaşıldığımı düşünüyorum. Bence artık Türkiye'deki sanat gözü gelişti. Bence artık kollleksiyonerler de her türlü mecrayı takip ettiği için kendilerine ait bir zevk edindiler. Yurtdışında daha kabul görüyordur kanımca çünkü zor bir teknik olduğu için onun altını çiziyorlar ve tebrik ediyorlar. Tek isteğim bunun akademik boyuta taşınarak sanat dalına çevrilmesi ve deneyimlerimi tecrübelerimi aktarabileceğim bir ortamın oluşması" diye konuştu.
"EN ÇOK ERKEKLER MERAK EDİYOR"
18- Mayıs - 19 Haziran tarihleri arasında Galeri İlayda'da açacağı sergideki eserlerinin tümünü üç haftada tamamladığını ve kadınlardan çok erkeklerin sergilerini ziyaret ettiğini belirten Yağcı şunları söyledi:
"Hem kadınlar kendini görmek için merak ediyor hem de erkekler kadını başka bir gözle değerlendiriyorlar. Kadının biraz hayat hikâyesini öğrenmek istiyorlar, hangi zaman dilinde yaşadığını, hissini soruyorlar. Kendi kafalarında oluşturdukları imajla örtüşüyor mu örtüşmüyor mu diye merak ediyorlar. Daha sonra hayatlarındaki kadınlarla onları özdeşleştirmeye çalışıyorlar. Örneğin annesi, kızkardeşi, eşi, sevgilisi..vs. Erkekler çok güzel sorular soruyorlar. "