CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmasına, salonda bulunanların, "Her şey çok güzel olacak" sloganlarıyla başladı.
Sloganlara, "Her şey çok güzel oldu ama her şey çok daha güzel olacak." diye karşılık veren Kılıçdaroğlu, huzur içinde birlikte yaşamak, el ele, kol kola caddelerde, parklarda, sokaklarda gezmek istediklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu, kimliklerinin, inançlarının, yaşam tarzlarının farklı olabileceğini ancak bayraklarının altında özgürce yaşamak istediklerini dile getirerek, "Bu güzel ülkede huzur içinde yaşamak hepimizin ortak amacı olmalıdır." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, tiyatro ve sinama sanatçısı Enis Fosforoğlu'na Allah'tan rahmet diledi.
"Yeşile, ağaca sahip çıkmak"
Gezi Parkı odaklı olaylara ilişkin başlayan davayı da değerlendiren Kılıçdaroğlu, beton ormanında yeşile hasret milyonların ağaçların kesilmesine karşı çıktığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, Taksim'de kimsenin burnunun kanamadığını, kitapların okunduğunu, yardımlaşmaların yapıldığını, sevgi gösterilerinde bulunulduğunu, halayların çekildiğini, yeryüzü sofralarının kurulduğunu, dünyanın en demokratik eylemlerinden birinin yapıldığını anlattı. Kemal Kılıçdaroğlu, bunların hazmedilemediğini, İstanbul Valisi'nin talimatı üzerine polislerin saldırdığını, hazırlanan iddianamelerin altının tamamının boş olduğunun ortaya çıktığını savundu.
"Bu hakimler borsada mı uğraşıyor?"
Osman Kavala'nın tutukluluğunun 601. gününde dün mahkemeye çıktığını anımsatan Kılıçdaroğlu, yeşile, ağaca sahip çıkmanın demokrasinin olmazsa olmazı olduğunu, insanların düşüncelerini şiddete başvurmadıkları sürece ifade edebileceğini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, "Daha önce FETÖ'cü hakim, polislerin, bürokratların, savcıların hazırladıkları iddianameler vardı. O iddianameler sonucu beraat verildi. Aradan bir süre geçti; 'demokratik hakkınızı niye kullanıyorsunuz?' diye intikam alacaklar. Aynı iddianamelerden yola çıkıldı ve adına da yeniden kıymetlendirme denildi. Bu hakimler, borsada mı uğraşıyor, varsa delil getirsin." diye konuştu.
Gezi davasının çökmesine yol açacak en önemli cümleyi Kavala'nın mahkemede söylediğini savunan Kılıçdaroğlu, Kavala'nın, "Madem ki Soros'tan talimat alarak bunları yapmışım, Gezi'yi finanse etmişim, o zaman bu davanın şüphelisi olmaması garip değil mi?" dediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, amacın Soros olmadığını vurgulayarak, amacın Gezi eylemlerine katılan gençlerden intikam almak olduğunu, bunun için yola çıkıldığını öne sürdü.
Gezi olaylarının Türkiye'nin dünya siyaset tarihine bıraktığı miras olduğunu, toplumun nefes almasını sağladığını belirten Kılıçdaroğlu, "Her görüşten, kimlikten orada insanımız var. Bir eylem yapılıyor. Bu kadar basit. Onları çağırdılar, dönemin Başbakanı, Başbakanlıkta özel görüşmeler yaptı, bu eylemin sona erdirilmesi istendi. Bir süre sonra da eylemler bitti. FETÖ'nün taktikleri aynen devam ediyor. Aynı paralelde yürümeye devam ediyorlar. Kim ne derse desin Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu boşuna yatıyor; tıpkı Eren Erdem gibi. Kimse merak etmesin Türkiye'ye demokrasi, huzur, bereket gelecek, önü açılacak." diye konuştu.
"Sağduyulu hareket ettik"
Kemal Kılıçdaroğlu, 31 Mart'ta yerel seçimlerin yapıldığını, "Martın sonu bahar" sloganını kullandıklarını anımsatarak, martın sonunda Antalya, Adana, Mersin, Ankara, İstanbul'da baharı getirdiklerini anlattı.
İstanbul'un hazmedilemediğini, bin bir türlü iftira atıldığını, "Oyları çaldılar." denildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Hırsız nerede kardeşim? Hala göremedik. Sonunda itiraf ettiler; 'Çaldılar dedik ama o siyasi söylemdir.' Çalma ile siyasi söylemi nasıl yan yana getirirsin? Çaldılar, hırsızlık yaptı demek asla doğru değildir." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, bu milletin vicdanı, ahlakı, feraseti olduğunu söylediklerini dile getirerek, Ekrem İmamoğlu'nun 18 gün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığını, Ankara'da kurulan kumpas sonucunda, kapalı kapılar ardında seçimin iptal edildiğini öne sürdü.
Bazı çevrelerin, CHP'ye "Boykot yapın", "Sokağa çıkın" dediğini, bunları yapmadıklarını, tahriklere kapılmadıklarını, sağduyulu hareket ettiklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Hakeme gidiyoruz. Hakem millet. İstanbulluya güvenmeyip kime güveneceğiz? AK Parti'ye, onun hakimlerine, savcılarına, bürokratlarına, valilerine güvenmiyoruz ama 16 milyon İstanbulluya sonuna kadar güveniyoruz." dediklerini ve güvendiklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu, adalet yürüyüşü yaptıklarını, haktan, hukuktan ve adaletten bahsettiklerini, bunlardan bahsedenlerin sokağa çıkıp, yasa dışı eylem yapmayacağını, camı çerçeveyi kırmayacağını dile getirdi. Kılıçdaroğlu, hakkı, hukuku, adaleti milletin vicdanında aradıklarını söyledi.
"Orantısız şekilde seçim kampanyası"
İmamoğlu'nun, 31 Mart'ta 13 bin 729 oy farkla, 23 Haziran'da ise 800 bini aşkın farkla kazandığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, teslim edilen bir hakkın, bir kişinin elinden kapalı kapılar ardında nasıl alındığını 80 milyon vatandaşın, bütün dünyanın gördüğünü savundu. Kılıçdaroğlu, bütün dünyanın, Türkiye'deki demokrasiyi sorgulamaya başladığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bütün bunlara rağmen seçime gittik, güzel bir sonuç aldık. Seçimler hangi şartlarda yapıldı? Her türlü iftira yapıldı, Pontus'tan tutun diplomaya kadar. Bir iktidar partisi ve onun destekçileri artı Cumhurbaşkanı, bütün bunları bir tarafa bırakın doğrudan doğruya İmamoğlu'nu hedef alarak, orantısız şekilde bütün güçlerini kullanarak bir seçim propagandası yaptılar. Medyaları var, Cumhurbaşkanları var -tarafsızlığını tamamen unutmuş vaziyette-, bürokratları, ekonomik güçleri var ama bizim de vicdanımız, Allah'ımız var. Kimseye kötülüğümüz yok, kin, öfke tutmuyoruz. İşi o noktaya taşıdılar ki Sayın Erdoğan, 'Bu pazar günü Sisi'ye mi Binali Yıldırım'a mı oy vereceksiniz' deme noktasına geldi. Bazen düşünüyorum bunlarda vicdan, ahlak, ahlakın kırıntısı kaldı mı, Allah korkusu kaldı mı acaba?
Biz öteden beri Cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişinin tarafsız olmasını isteriz çünkü Cumhurbaşkanlığı devletin sigortasıdır, önemli olay olduğunda bütün parti başkanlarını davet eder, orada uzlaşma zemini yaratır. Ama şu anda böyle bir ortam yok. Anayasanın 103. maddesinde Cumhurbaşkanı yemininin son cümlesi, 'Üzerine aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine and içerim.' şeklindedir. 82 milyonun vicdanına, adalet duygusuna, ahlakına, demokrasi kültürüne sesleniyorum; eğer bir kişi tarafsız davranacağına dair namusu ve şerefi üzerine and içmişse tarafsız kalmalıdır. Bu yemin metni aynen duruyor. TBMM'de okundu mu? Aynen okundu. Seçimlerde Cumhurbaşkanı'nın tarafsız kalması lazım eğer Cumhurun başkanı olacaksa ya da unvanını değiştirir, cumhurbaşkanlığını tamamen kaldırır, 'ben sadece AK Parti'nin başkanıyım' der ve Anayasadan yemin metni çıkarılır. O zaman mesele biter."
"Demokrasi destanı yazdık"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İstanbul seçimlerinde bütün arkadaşlarının büyük soğukkanlılıkla hareket ettiğini, hiç kimsenin inancını, kimliğini, yaşam tarzını sorgulamadıklarını dile getirerek, adayları Ekrem İmamoğlu'nun, milletvekillerinin, il ve ilçe başkanlarının, gönül veren herkesin güzel bir çalışma sergilediğini söyledi.
Baskılara, ekonomik güçlüklere, taraflı Cumhurbaşkanına, devletin valisine, kaymakamına, bürokratına rağmen hep beraber güzel bir demokrasi destanı yazdıklarına değinen Kılıçdaroğlu, eğer bütün dünya bugün Türkiye'yi konuşuyorsa bunun 16 milyon İstanbullunun sayesinde olduğunu belirtti.
16 milyon İstanbullunun demokrasi destanı yazdığını, bunun siyasal tarihlerinde en önemli destanlardan biri olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, hangi partiden olursa olsun sandığa gidip oy kullanan, tatillerini yarıda kesip İstanbul'a gelen 8 milyon 925 bin 63 kişinin destanın sahipleri olduğunu, bunların asıl demokrasi kahramanları olduğunu vurguladı.
CHP örgütlerine, il, ilçe, kadın ve gençlik kollarına, milletvekillerine, belediye başkanlarına, hiçbir partiye üye olmadığı halde demokrasi sevdalısı, destek veren binlerce gönüllüye, İYİ Parti, Demokrat Parti, Saadet Partisi, HDP, Adalet Partisi Genel başkanları ve üyelerine, AK Parti'li, ülkücü, MHP'lilere teşekkür eden Kılıçdaroğlu, "Hep birlikte demokrasi destanı yazdık ve hep birlikte 'Türkiye bizimdir' dedik. Bu destan CHP'nin destanı değildir, demokrasiye susayanların, hepimizin, bu ülkenin destanıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"800 bin farkın nedeni"
Seçmenin, Türkiye'deki siyasilere, siyasetin vesayetinde olan yargıya önemli mesaj verdiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Dedi ki 'İstanbul seçimlerini kazanan İmamoğlu'nun mazbatasını haksız şekilde elinden aldınız. Bir kişi haksızlığa uğradı. Bizim görevimiz haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa biz şeytan olmayacağız, o haksızlığı gidereceğiz. Mazbatası elinden alınan kişiye mazbatasını teslim edeceğiz.' 800 bin farkın nedeni bu. Mazbatayı verecekler. İstiyorlarsa YSK orada, yine gitsinler, dilekçe hazırlasınlar. Vallahi de billahi de itiraz etmeyeceğim, yeniden seçime gideceğiz." dedi.
"Türkiye İstanbul seçimleriyle dünyaya önemli bir mesaj verdi"
Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin, vatandaşların "cumhurbaşkanının tarafsız olması isteğini" ortaya koyduğunu savundu.
Cumhurun başı olan kişinin 82 milyonu kucaklaması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanı tarafsızlığını korumalı. Ne gerekiyorsa, o yapılmalı. Bir ilden 800 bin kişi bu mesajı veriyor. Tarafsızlık konusunda bir referanduma hazırız. 'Cumhurbaşkanı taraflı mı tarafsız mı olmalı', referanduma hazırız." diye konuştu.
Türkiye'nin, İstanbul seçimleriyle dünyaya önemli bir mesaj verdiğine de dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Her türlü baskıya, yargının siyasallaşmasına rağmen, bu ülkenin kültüründe ve dokularında demokrasi vardır. Biz dünyaya demokrasi mesajı verdik ve dünya bunu kabul etti. Türkiye'den demokrasi açısından ümidi kesmişlerdi, 'Türkiye'de demokrasi olmaz; baskı, şiddet var. Yazarlar, çizerler hapiste. Erdoğan çok güçlü. Devletin bütün imkanlarını kullanıyor. Cumhurbaşkanı tarafsız değil, valisi, kaymakamı ve devletin bütün bütçesi kullanıyor. Türkiye'ye artık demokrasi gelmez.' diyorlardı. Bütün baskılara rağmen biz demokrasiden yana oy kullandık, mesajı verdik. Dünya onun için şaşkınlık içinde izliyor. Gerçekten de Türkiye'de demokrasi kültürü var ve yerleşik."
Kılıçdaroğlu, bütün dünyanın Türkiye'nin gelişen demokrasi kültürünü ve azmini şaşkınlıkla izlediğini belirterek, "İnandığımız için yapabiliriz. İnandık, yaptık ve gerçekleştirdik. Kazanan sadece Ekrem İmamoğlu değil, o saygın bir kişidir, demokrasidir, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıran milyonlardır, 82 milyondur." ifadelerini kullandı.
"Halkçı belediyecilik"
Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin birçok ilinde "duvarları yıktıklarını" kaydederek, "60 yıldır alamadığımız pek çok yerde yeni belediyeler aldık, kazandık. Dolayısıyla biz duvarı yıkmaya ve demokrasiyi güçlendirmeye çalışacağız. Her yerde cumhuriyet olabilir ama cumhuriyetin değeri demokrasi ile anlam kazanır." diye konuştu.
Seçimlerde güzel çalışmalar yaptıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, asıl görevlerinin şimdi başladığını söyledi.
CHP'li belediye başkanlarının 7 kurala uymasını isteyen Kılıçdaroğlu, hem kendisi hem millet hem milletvekilleri hem de partililerin bu kuralların uygulanıp uygulanmadığının takipçisi olacaklarını dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin demokrasisini güçlendirmeye, yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacı var. Gerginlikten, kavgadan uzak, herkesi kucaklayan ve her soruna çözüm üreten yeni bir siyaset anlayışına ihtiyacı var. CHP, artık sadece CHP'lilerin değil 82 milyonun partisidir. Oy versin vermesin, taşeron işçilerin sorununu nasıl çözdüysek, ki her partiden insan vardı, Türkiye'nin sorunlarını da çözmeye talibiz. Kavgasız, akılla, mantıkla, bilgi ve birikimle çözmeye talibiz." değerlendirmesinde bulundu.
Kemal Kılıçdaroğlu, "halkçı belediyecilik" anlayışı olarak tanımladığı bu yönetim sisteminde uyulmasını istediği 7 kuralı şöyle sıraladı:
"1- Yönettiğimiz belde insanlarını inançları, kimlikleri ya da yaşam tarzları itibarıyla ayırmayacaksınız. Belde halkının tamamını kucaklayacaksınız.
2- Belediye başkanlığı hizmetini belli kişiler, zümreler, akrabalar, yandaşlar için değil halk için yapacaksınız. Bunu söyledim diye havuz medyası üzülecek, 'Biz mahvolduk, bize özel hizmet gelmeyecek.' diye. Onlar üzülecek ama halk sevinecektir. Halktan yana tavır alacağız.
3- Yönettiğiniz beldede fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapacaksınız, yatırımlarda buralara öncelik vereceksiniz. Özellikle engelli, dezavantajlı gruplarla kadınların lehine karar alacaksınız. Böylece toplumun kendisini, dışlanmış kesimini kucaklayacaksınız. Onlara sevgi, sempati ve hizmet götüreceksiniz.
4- Yoksullara yardım yaparken insan onurunu koruyacak; ailenin ya da kişinin yoksulluğunu asla teşhir etmeyeceksiniz. Halkçılığın en temel ilkelerinden birisi olan 'sağ elin verdiğini sol el asla görmeyecek' kuralına uyacaksınız.
5- Harcadığınız her kuruşun hesabını millete vereceksiniz. Bu aynı zamanda israfla mücadele demektir. Kul hakkı yememek, halkçı belediyeciliğin temel kurallarından birisidir.
6-Belediyede yönetici atamalarında kesinlikle liyakat sistemine uyacaksınız. Halkçılığın bir diğer temel ilkesi de işi ehline vermek olduğunu hiçbir belediye başkanımız unutmayacak. Partizanlık değil, işi ehline vereceksiniz.
7- Belediyeyi adaletle yöneteceksiniz. Boşuna mı biz adalet yürüyüşü yaptık. Bütün belediye başkanlarımız belediyeyi adaletle yönetecekler."
"Demokrasi bombadan daha güçlüdür"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhuriyeti kurduğunda İslam dünyasının bunu örnek aldığını hatırlatarak, benzer şekilde Türkiye'de demokrasinin güçlenmesinin de bütün dünyaca imrenerek izlendiğini söyledi.
Türkiye'nin bölgesindeki en önemli gücünün "yumuşak güç" olarak da nitelendirilen "demokrasi" olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Demokrasi yeri ve zamanı geldiğinde bombadan da füzeden de daha güçlüdür. Çünkü demokrasi dünyada saygınlığın temel ölçütlerinden birisidir. Eğer Türkiye dünyada saygın bir ülke olacaksa, bunun yolu demokrasiden geçmektedir. O nedenle bütün İslam dünyası da göreceksiniz bizi, demokrasiyi örnek alacaktır, demokrasi kültürünün kendileri, bölgeleri, çocukları için ne kadar değerli olduğunu göreceklerdir. O nedenle demokrasi, bu milletin onuru ve gururudur. Biz, bu onuru ve gururu büyüttüğümüz için memnunuz."
"Onu sevdiğinizi biliyorum"
Demokrasinin aynı zamanda kalkınmanın manivelası olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, demokrasisi gelişmiş ülkelerin tamamının gelişmiş ülkeler olduğunu; Güney Kore, Japonya, Norveç, Kanada'nın buna örnek ülkeler olduklarını anlattı.
Kılıçdaroğlu, "Demokrasi törpülendiği ve biraz karanlık bir odaya hapsedildiği için Türkiye'de ekonomi kan kaybediyor. Ekonomide ciddi sorunlarımız var." dedi.
Türkiye'nin, demokrasiyi önceleyerek ekonomik standartları geliştirmesi halinde büyüyebileceğinin ve bölgesinde söz sahibi olabileceğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, bu durumda ülkenin gücünü üretimden ve emekten alabileceğini dile getirdi.
Türkiye ekonomisinde derin sorunlar bulunduğunu ve "ekonominin tepe taklak gittiğini" savunan Kılıçdaroğlu, bunların sorumlusunun iktidar olduğunu iddia etti.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni eleştiren Kılıçdaroğlu, "cumhurbaşkanına geniş yetkiler veren yeni sistemde devletin aile şirketi gibi yönetilmeye başladığını" öne sürdü. Kılıçdaroğlu,"Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir aile şirketi gibi yönetilemez." ifadesini kullandı.
Ekonomideki krizin faturasını üreten kesimler olan sanayici, esnaf ve çiftçi ile sade vatandaşın ödediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Son 8 aydır sanayi üretiminde düşüş var çünkü talep yok. Sanayi üretiminde düşüş demek, patron işçilere 'işçi çıkarmak zorundayım.' diyor. Geniş tanımlı işsizlik neden 8,5 milyona dayandı? Çiftçi ekmiyor, 'ektiğim zaman zarar ediyorum.' diyor. İş yok ama borç çok." değerlendirmesinde bulundu.
Bu yılın Ocak-Nisan döneminde 600 bin 532 kişinin icralık olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Parti'li kardeşlerimin vicdanına sesleniyorum: 'Ekonominin sorumlusu benim. Oyu bana verin, ayın 24'ünden sonra bu memlekette dolar, enflasyon ne olacak, hepsinin hakkından geleceğim.' diyen kişiye soracaksınız. Onu sevdiğinizi biliyorum ama sevmek ayrı, memleket ayrı. Memleket, ekonomik olarak elden gidiyor. Bir kişi işsizlik nedeniyle intihar ediyorsa, kendisini yakıyorsa hepimiz kendi vicdanımızda bunu sorgulamak zorundayız. Şunu sormak zorundayız: Bu memleket nereye gidiyor?"
"Bu yanlıştan dönülmesi lazım"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, iktidarın memleketi bu hale getirdiğini savunarak, şunları söyledi:
"Altyapısını da tek adam rejimi oluşturdu. Tek adam rejimi değişmeli. Artık AK Parti'li kardeşim de bilmeli ki bu ülkede tek adam rejimi olmaz. Tek adam rejimi felaket, yoksulluk, enflasyon getirdi; bu ülkeye huzur getirmedi. Hep birlikte tek adam rejiminde devletin çalışmadığını, ekonominin kontrol edilmediğini, plansız ve programsız bir ekonomi ve Türkiye, vatandaşın borç batağında olduğunu, adaletin tümüyle yok edildiğini, 'FETÖ borsası' kurulduğunu, parası olan sırtı kalınların, FETÖ'cülerin dışarda, garibanların içerde olduğunu, dolayısıyla TBMM'nin iş yapamaz hale getirildiğini gördük. Bunun değişmesi, bu yanlıştan dönülmesi lazım."
Vatandaşın demokrasi, siyasi iktidardan hizmet, ülkesinde huzur, hak, hukuk ve adalet istediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Vatandaş partili değil, tarafsız bir cumhurbaşkanı istiyor. Yandaş medya değil, özgürce doğru haber alabileceği medya istiyor. Ödediği vergilerin nerelere ne kadar harcandığını öğrenmek istiyor. Vatandaş üçüncü havalimanının, köprünün, şehir hastanelerinin kaça mal olduğunu öğrenmek istiyor. Sanıyor ki 'sadece ben bilmiyorum.' Hayır. Sevgili kardeşim, bunları TBMM'deki hiçbir milletvekili bilmiyor. Oy verip parlamentoya getirdiğin 600 milletvekilinin ne hale düştüğünü görüyor musun? Tek adam rejiminin değişmesi lazım. Vatandaş üreten, güçlü bir Türkiye istiyor. Ne ezilen ne ezen; insanca, hakça bir ülke istiyor." diye konuştu.
Bütün siyasi partilere çağrıda bulunan Kılıçdaroğlu, partisinin, vatandaşların söz konusu taleplerini karşılayacak bütün hukuki düzenlemelere açık olduğunu kaydetti. Kılıçdaroğlu, "Getirin kanun, her şeye hazırız. Tek adam rejimini kaldıralım, güçlü bir demokratik sistem kuralım." ifadelerini kullandı.