Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti içindeki muhalif isimlerin yeni parti girişimi ile ilgili "Bizde sabır çok. Kasım ayına kadar da sabırla takip ederiz. Allah hayırlı uğurlu etsin" dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Genel Merkez'de düzenlediği basın toplantısında iç ve dış meseleler ile gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Bahçeli, Türkiye'nin bekasına yan bakan, diş bileyen, dinamitlemek isteyen her türlü çevre, oluşum, grup, örgüt ve yapıyla korkusuzca, kıran kırana bir mücadele halinde olduğuna dikkat çekerek, "Namus bildiğimiz, varoluşumuzun gayesi bellediğimiz istiklal hakları ne pahasına olursa olsun müdafaa edilmektedir. İç ve dış mihraklar Türkiye'ye boyun eğdirmek için son kozlarını oynamaktadır. Tehlike çok yakındır. Tehdit algısı çok yüksektir. Milli mukavemeti kırmak, milli birlik ruhunu yıkmak isteyen iç ve dış güçler kanlı kalemle yazılan hıyanet senaryosunu sahnelemek için gemi azıya almışlardır. Türk milleti zalimlere aldanmayacak, bunlar karşısında diz çökmeyecektir. "Hero" tişörtü giyen namertler kazanamayacaktır" ifadelerini kullandı.
"YPG İSİM DEĞİŞTİRİYORMUŞ, YENİ ADIYLA SURİYE DEMOKRATİK GÜÇLERİ OLACAKMIŞ, İSMİN NE ÖNEMİ VARDIR?"
"Konu vatan olunca, konu millet olunca, konu devlet olunca irademiz katı ve kesindir" diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Terör örgütleri, arkalarındaki destekçileri, asırlık plan ve hesaplar yoluyla Türkiye'nin başına çorap örmeye, bağımsızlığını sabote etmeye eşgüdüm halinde çalışmaktadır. Bakınız, YPG isim değiştiriyormuş. Yeni adıyla Suriye Demokratik Güçleri olacakmış. İsmin ne önemi vardır? Kaldı ki bu değişiklik malumun ilanı değil midir? İsim değişikliği cinayet ve ihanetleri nasıl örtecektir? Terör her yerde, terörist her isim altında terörist ve şerefsizdir. Ha YPG, ha SDG; ha FETÖ, ha PKK; bunlar arasında en ufak fark, en küçük eylem ve emel farklılığı yoktur. ABD'nin YPG'ye, yani PKK'ya vermiş olduğu silah ve mühimmat desteği artık milli güvenlik sorunu haline dönüşmüş, Türkiye'ye alenen husumet olduğu anlaşılmıştır. Milli Güvenlik Kurulu'nun 17 Temmuz 2017 tarihli toplantısı bu sarih ve sıcak gerçeği teyit etmiş, karşımızdaki vahim sorunun tekraren altını çizmiştir. Açıkça söylemek lazımdır ki, terör örgütlerine karşı bakışın çifte standart oluşu yalnızca ülkemizin değil, aynı şekilde bölgesel ve küresel huzurun da aleyhinedir. Amerikan ordusuna kurmay subay yetiştiren bir askeri akademinin yayın organın kapak resminde kolundaki amblemde bebek katilinin resmi olan bir YPG'li teröristin sözde nöbet tutarken gösterilmesi muhatap olunan skandalların son halkasıdır. ABD, son veriler ışığında, 5 Haziran'dan 9 Temmuz'a kadar süren sevkiyatlarla birlikte 434 kez PKK/PYD bölgesine silah ve mühimmat teslimatı yapmıştır. İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi'nin geçtiğimiz Pazar günü, bir televizyon kanalında YPG'yle işbirliği yaptıklarını itiraf etmesi, daha ileri giderek FETÖ'yü bir terör örgütü görmediklerini vurgulaması elbette sözün anlamını kaybettiği noktaya işarettir. Türk milleti 19.yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başındaki karanlık yıllara sürüklenmek üzeredir."
"ACABA BUNLARIN BÜYÜKADA'DA NE İŞİ VARDIR? TOPLANACAK BAŞKA YER Mİ BULAMAMIŞLARDIR?"
Almanya ile gerilen ilişkilere de değinen Bahçeli, "İstanbul Büyükada'da gözaltına alınan, daha sonra 18 Temmuz'da tutuklanan sözde aktivistler arasında bir Alman vatandaşının da bulunuyor olması Türkiye-Almanya ilişkilerinde bir gedik daha açmıştır. Şu işe bakınız ki, ajanların yeni maskesi olan aktivistlik 15 Temmuz'dan beri daha da gündemdedir. Bu aktivistler her ne hikmetse sürekli Türkiye aleyhine olan fiillerin merkezindedir. Acaba bunların Büyükada'da ne işi vardır? Toplanacak başka yer mi bulamamışlardır? 15 Temmuz gecesi aynı yerde buluşup FETÖ kalkışmasının başarıya ulaşmasıyla ilgili planlar yapan casuslardan sonra, şu an tutuklu olan aktivistler bu kez neyin peşine düşmüşlerdir? Türkiye yol geçen hanı mıdır? Bu artist ve aktivist makyajlı işbirlikçiler neye ve kimlere hizmetle görevlidirler? Şayet bu şahısların yargı sürecinden sonra herhangi bir suçları olmadığı tespit edilirse söylenecek bir şey zaten yoktur. Şayet varsa hiç kimsenin, bilhassa Almanya'nın söz söylemeye yüzü katiyen olmayacaktır. Almanya niye bu kadar asabidir? Niye bu denli korku içindedir? Hangi ilişki ağlarının açığa çıkmasından endişe duymaktadır? Madem kendi vatandaşının tutuklanmasından rahatsızdır, o halde, bizim ülke olarak iadesini istediğimiz hainleri, suçluları niye korumaya alacak kadar pişkindir? Türkiye'nin rahatsızlığı niye dikkat ve ciddiye alınmamaktadır? Almanya Dışişleri Bakanı adeta meydan okumuş, rencide edici, incitici, kırıcı açıklamalarda bulunmuştur. Söz konusu bakan, tutuklanan Alman vatandaşının Türkiye uzmanı olmadığını, hiç kimseyle bağlantısının bulunmadığını söyleyerek; "Türkiye'ye çok sabır gösterdik" diyecek kadar ileri gitmiş, boyunu aşan laflar etmiştir. Alman yatırımlarının engellenmesiyle ilgili beyanat vermiştir. Bu bakan sabır göstermese ne olacak, kaç yazacaktır?" değerlendirmelerinde bulundu.
"İYİ OLACAĞIZ DİYE TÜRKİYE'NİN AJAN, İŞBİRLİKÇİ VE HAİNLERE SESSİZ KALMASI, BASKI, DAYATMA VE KÜÇÜMSEMELERİ GÖRMEZDEN GELMESİ AKLA VE MANTIĞA UYMAYACAKTIR"
Alman şirketleriyle ilgili çıkarılan aslı astarı olmayan dedikoduların, Türk turizmini baltalamak için yapılan menfi propagandaların iki ülkeye de zarar vereceğini söyleyen Bahçeli, "Almanya bugüne kadar terör örgütlerine kucak açmıştır. Türk ve Türkiye düşmanlarına kol kanat germiştir. PKK, FETÖ, DHKP-C bu ülkede yuvalanmış, yardım görmüşlerdir. Almanya gibi aramızda derin ve tarihsel bağların olduğu, üstelik 3,5 milyon Türk'ün yaşadığı bir ülkenin Türkiye alerjisi hazmedilecek, sineye çekilecek bir durum değildir. Gönül ister ki, Türkiye-Almanya arasındaki soğuyan ilişkiler düzelsin. Umut ederiz ki, bu süratle gerçekleşsin. Ancak Almanya'nın geri adım atmaya niyetli olmadığı gelişmelerle sabittir. Alman Ekonomi Bakanlığı sözcüsünün yeni yaptığı bir açıklamada; mevcut şartlarda Türkiye ile Gümrük Birliği antlaşmasının uzatılmasının mantıklı olup olmadığını AB'deki ortaklarıyla tartışacaklarını söylemesi krize yeni bir boyut kazandırmıştır. Almanya şunu unutmasın ki, Türkiye köle değildir, icazetli değildir, tutsak hiç değildir. Almanya'nın Türkiye'ye aba altından sopa göstermesi, elindeki farklı enstrümanlarla tehditvari dile sapması hiçbir değerle örtüşmeyecektir. Almanya sözde aktivistleri bıraksın, ülkesindeki FETÖ'cü hainleri ve Türkiye'ye kast etmiş diğer teröristleri ön şartsız teslim etsin. Bizim hiç kimseden öğrenecek bir şeyimiz yoktur. Bizim medeniyet ve gelişmişlik dersi almaya ihtiyacımız da yoktur. Dileğim Almanya ve diğer ülkelerle ilişkilerin çıkarlara dayalı ve olumlu bir seyir izlemesidir. Ancak ille de iyi olacağız diye Türkiye'nin ajan, işbirlikçi ve hainlere sessiz kalması, baskı, dayatma ve küçümsemeleri görmezden gelmesi akla ve mantığa da uymayacaktır" şeklinde konuştu.
"SABRIMIZI SINAMASINLAR, OLGUNLUĞUMUZU, VAKARIMIZI YANLIŞA YORMASINLAR"
Bahçeli, Lozan Antlaşması'nın 94. yıldönümününe ilişkin ise "Lozan Türkiye'nin bağımsızlık senedi, Milli Mücadele'yi uluslararası alanda taçlandıran siyasi ve diplomasi zaferidir. Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti demektir. İşte tam da Lozan'ın yıldönümüne tesadüf eden bir zaman diliminde, 18 Temmuz günü, Yunanistan Cumhurbaşkanı'nın Aydın'ın dibindeki Bulamaç ve Eşek Adalarıyla İzmir'in yanı başındaki Koyun Adası'na ziyaret düzenlemesi açık bir kışkırtmadır. Üstelik bu adalar ve diğer 15 Ege adası Yunanistan tarafından haksız ve hukuksuz bir şekilde işgal edilmiştir. Yunanistan devlet ricalinin gövde gösterisi yapar gibi adalara çıkması karşılıksız bırakılmamalı, Ege'nin istilasına asla müsamaha gösterilmemelidir. Bugün Bulamaç Adasına gelenler, yarın ilk fırsatta Aydın'a gelecekler; bugün Koyun Adası'na çıkanlar, ilk fırsatta İzmir'e demir atmanın arayışında olacaklardır. Yunanistan'ın komşuluk hukukuna uymayan tavrını kınıyor, işgal ettiği adalardan derhal çekilmelerini bekliyorum. Sabrımızı sınamasınlar, olgunluğumuzu, vakarımızı yanlışa yormasınlar. Tekrar denize dökülmek isteyen varsa seve seve döker, canı kovalanmak isteyen varsa kaçtıkları yere kadar kovalarız" açıklamasını yaptı.
"GİDİŞİNDEN HABERİMİZ YOKKEN GELİŞİNDEN NASIL HABERİMİZ OLACAK?"
Bahçeli, konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, CHP'nin MHP'yle ilgili eleştirileri ve yeni kabinede Tuğrul Türkeş'in yer almamasına ilişkin değerlendirmelerini sorması üzerine Bahçeli, "Cumhuriyet Halk Partisi'nin söylemlerinin ciddiye alınacak hiçbir yönü yoktur. Meclis'te de olsa, sokakta da olsa, İstanbul-Ankara seferinde de olsa ciddiye alınacak bir tarafı bulunmamaktadır. Diğer konuya gelince gidişinden haberimiz yokken gelişinden nasıl haberimiz olacak. Onu Ahmet Davutoğlu öyküsüyle birilerinin izah etmesi lazım" cevabını verdi.
"ALTERNATİF OLMASI GEREKİR O ALTERNATİF DE ŞU AN İÇİN RUSYA'DAKİ S400'LERDİR"
"S400 füzeleri hakkında Amerika Birleşik Devletleri'nin Türkiye'ye karşı bir tepkisi olmuştu. Aynı zamanda Amerika'nın bölgede de PYD'ye silah desteği sürüyor fakat NATO müttefikimiz diyor S400 füzeleri için bir taraftan da PYD ve YPG'ye de silah desteğinde bulunuyor. S400 füzeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Rusya ile bu konuda Türkiye'nin bir işbirliği var" sorusu üzerine de Bahçeli, "YPG'ye silah yardımında bulunan bir ülkeye Türkiye bağımlı kalamaz. Alternatif olması gerekir o alternatif de şu an için Rusya'daki S400'lerdir. Onun için endişe edilecek bir konu yoktur. Türkiye bağımsızdır, hürdür, kendi aklıyla ülkeyi yönetecek bilgi ve birikime sahip bir ülkedir" diye konuştu.
Bahçeli, HDP'nin bundan sonra sokak eylemlerine başlama kararı ile ilgili ise "HDP, sokaktan başka bir yerde ne zaman bulunmuştur ki şimdi sokağa iniyor" dedi.
Basın mensuplarının MHP'li muhalif isimlerin yer alacağı yeni parti girişimi ile ilgili soru üzerine de Bahçeli, "Bizde sabır çok. Kasım ayına kadar da sabırla takip ederiz. Allah hayırlı uğurlu etsin" cevabını verdi.
"BİZ KIYAFETE ÖNEM VEREN BİR KİŞİYİZ"
Bahçeli basın mensuplarının yeni giyim tarzına ilişkin soruya da şöyle cevap verdi:
"Sosyal medyada kıyafetimizle ilgili bir duruşumuz çok yer aldı. Biz kıyafete önem veren bir kişiyiz. Değerli bir bilim insanının çok güzel bir sözü vardır, "Bir topluma kıyafetinizle giriniz şahsiyetinizle çıkınız."