Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan dönüşü uçakta gazetecilere değerlendirmelerde bulundu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Devlet Başkanları Üçlü Zirvesi'ne iştirak etmek amacıyla yaptıkları Avaza ziyaretinin başarılı bir şekilde tamamlandığını belirten Erdoğan, bu tarihi zirveyle üç kardeş ülkenin yeni, önemli ve işlevsel bir süreci başlattığını ifade etti.
Diğer bölge ülkeleriyle daha önce tesis edilen platformlara bir yenisini eklediklerini dile getiren Erdoğan, "Birbirlerini tamamlayıcı nitelikteki bu mekanizmalarla bölgesel refah, istikrar, kalkınma ve barış çabalarına katkıda bulunmaya devam ediyoruz. Avaza Zirvesi'nde de bu adımlara yönelik kararlar aldık. İlişkilerimizi her alanda geliştirme ve işbirliğimizi derinleştirme konusundaki kararlılığımızı teyit ettik." diye konuştu.
Bu bağlamda, başta enerji ve ulaştırma olmak üzere, gelecek dönem için işbirliği alanlarını tespit ettiklerini aktaran Erdoğan, özellikle Türkmen gazının Hazar Denizi üzerinden Türkiye'ye, ardından da Avrupa'ya nakli konusunu etraflıca ele aldıklarını söyledi.
Bölgesel ve küresel gelişmelerin Hazar Geçişli Orta Koridor'un önemini artırdığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Esasen biz, Koridor'un ehemmiyetini yıllar öncesinde kavrayarak, bu istikametteki altyapı çalışmalarımızı süratle hayata geçirmiştik. Zirve toplantımızda Orta Koridor'un geliştirilmesine yönelik müşterek irademizi liderler olarak bir kez daha vurguladık. Bu vesileyle ayrıca, üç ülke arasında enerji, ulaştırma, ticaret, gümrük, bilim, eğitim ve kültür alanlarında işbirliğini güçlendirecek 5 anlaşmaya imza atıldı. Ayrıca, Ortak Bildirimizi de yayınladık. Tabii ki bölgesel ve küresel meseleler hakkında da görüş alışverişinde bulunduk. Türk dünyasında işbirliğinin daha da derinleştirilmesi noktasında hemfikiriz. Ortak tarih, kültür ve dil paydasında bütünleşme gayretlerimizin bir tezahürü olan Türk Devletleri Teşkilatımız çerçevesindeki ilişkilerimizi kuvvetlendirme konusunda mutabık kaldık. Bölgesel ve küresel enerji, ulaştırma ve ticaret altyapılarının geliştirilmesinde anahtar konumundaki üç ülkeyi bir araya getiren zirve mekanizmasının sürekliliğini özellikle önemsiyorum."
Avaza'da, Türkmenistan Devlet Başkanı Serdar Berdimuhamedov ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'le ikili ilişkileri ele aldıkları verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini, Türkmenistan Halk Maslahatı Başkanı Kadirli Doğanım Gurbangulu Berdimuhamedov'u kabul ettiğini hatırlatan Erdoğan, zirvenin ve görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diledi.
"OLUMLU GELİŞMELERİN BİR TEZAHÜRÜ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretine ilişkin değerlendirmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Son yıllarda Türk dünyasının birlik ve beraberliğinin yeni bir siyasi ufuk haline geldiğini, yapılan ziyaretler ve atılan somut adımlarla görüyoruz. Geleceğe yönelik birlik ve beraberliği geliştirecek farklı adımların atılması bekleniyor mu?" sorusuna Erdoğan, "Atılan bu adımlarla bu noktada sağladığımız gelişmeler her alanda olumlu sinyaller vermeye devam ediyor. Kaldı ki burada Hazar'a kıyıdaş olan ülkeler, Rusya ve İran hariç, zaten Türk Devletleri Teşkilatında da bir aradalar. Bir arada olan bu ülkeler birbirleriyle olan münasebetlerini gayet sıkı tutuyorlar." yanıtını verdi.
Türkmenistan'ın, Türk Devletleri Teşkilatına daimi üyeliğinin gündemde olduğunu belirten Erdoğan, "Ama gözlemci üye olarak son bir araya gelişimizde, hatta İstanbul Zirvesi'nde başlayan süreçte ve sonrasında Semerkant'ta bu yeni bir noktaya geldi. Artık bundan sonraki süreç, Türkmenistan'ın da burada daimi üye olması sürecidir. Bunların hepsi zaten olumlu adımların, olumlu gelişmelerin bir tezahürüdür." dedi.
"Türkmenistan'ın dünyanın dördüncü büyük doğal gaz rezervine sahip olduğu söyleniyor. Bunun önce Türkiye'ye, sonra Avrupa'ya akması işbirliği açısından nasıl bir gelecek vadediyor? Nasıl değerlendiriyorsunuz? Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in açtığı davet nasıl bir yere doğru gidiyor?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları ifade etti:
"Sayın Putin'in özellikle Türkmenistan'la olan münasebetleri gayet ileri bir konumdaydı. Türkmenistan gazından o da istifade ediyordu. Tabii şu anda yeni bir süreç başladı. Bu yeni süreçte Rusya gazını Avrupa'ya satmada Putin'in eski rahatlığı yok. Böyle bir durum şu anda söz konusu değil. Şu anda Türkmenistan'ın böyle bir imkanı var. Ama Türkmenistan'ın da bu doğal gazını Avrupa'ya acaba direkt kendisinin satma şansı var mı, yok mu diye baktığımız zaman, bu konuda tabii Türkiye, Türkmen gazının Avrupa'ya satılabilmesi noktasında önemli bir hub. Gerek Rus doğal gazının bizim üzerimizden Avrupa'ya satılması noktasındaki son gelişmeler, gerekse şu anda Türkmen gazının yine bizim üzerimizden satılabilmesi olayı da tabii önemli bir adım olacak."
"OLUMLU BİR NOKTAYA GELİNİYOR"
Burada atılması gereken bir adımın olduğuna işaret eden Erdoğan, "Şu anda Hazar'a kıyıdaş olarak Türkmenistan'ın, Azerbaycan'la bu işi çözmesi konusu var. Şu anda görüşmeler devam ediyor. Bugün bizimle beraber yapılan görüşmelerde olumlu bir noktaya geliniyor." dedi.
Bu olumlu noktada işin üç boyutunun bulunduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bir, Azerbaycan ve Türkmenistan bu adımı atarken bu işin mali boyutunu kim, ne kadar üstlenecek? Azerbaycan ve Türkmenistan'ın bu konuda bu işi paylaşmaları gerekiyor. Hatta bu konunun içinde Türkiye olarak biz de eğer yer alacaksak, bizim de bu konuda bir mali külfeti üstlenmemiz lazım. Yok, Avrupa Birliği de bu işin içinde yer alacaksa, Avrupa Birliği de ne kadarını üstlenecek? Şimdi bugün biz bir karara vardık. Bu kararda da üç ülke, Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan enerji bakanları süratle bir araya gelmek suretiyle, bu konunun etraflıca detaylarını konuşacaklar. Enerji Bakanı'mıza 'Gerek Azerbaycan'daki muhatabınla gerek Türkmenistan'daki muhatabınla görüşmek suretiyle hiç gecikmeden bir ay içerisinde bu işi bir neticeye bağlayacaksınız' diye talimat verdim. Onlar neticeye bağladıktan sonra da biz görüşmelerimizi yapacağız. 2023'ün başında da Türkmenistan Devlet Başkanı Serdar Bey inşallah resmi ziyaretini bize yapacak. Orada da bu işin noktasını inşallah koyacağız. Aynı zamanda İlham Bey'le de bunları görüşeceğiz. Süratle bu adımı atıp inşallah bu süreci kolaylaştıracağız. Avrupa Birliği noktasındaki konuları ondan sonra görüşeceğiz."
TANAP'ın bütün hacmini doldurup 32 milyar metreküpe ulaştığını, TAP'ın ise 6 milyar metreküp konumunda bulunduğunu aktaran Erdoğan, "Şimdi arkadaşlarımız yeni bir hattın kurulup kurulmaması konusunda çalışmaları yapacaklar ki ona göre adımlar atılsın. Bunu biz, üç lider aramızda görüştük. Ama şimdi bu işin teknik altyapısını, maliyet boyutlarını, hepsini görüşmek suretiyle biz geleceğe yönelik adımı atmış olacağız." diye konuştu.
"ÜLKEMİZİN GÜVENLİĞİ İÇİN TEDBİRLERİMİZİ ALIYORUZ"
"Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiniz. Orada Suriye başlığı adı altında Soçi Mutabakatı'nı hatırlattınız. Sonrasında Putin'in Orta Doğu Temsilcisi, 'Türkiye ile görüşmeler devam edecek' dedi ve 'Bir kara operasyonu yapılmaması yönünde ikna çalışmalarımızı sürdüreceğiz' ifadesini kullandı. Siz de 'Birlikte karar ve uygulama noktasında destek istedik.' dediniz. Bu kapsamda acaba ortak bir operasyon veya ortak bir çalışma mekanizması mı söz konusu olacak? Nedir bu birlikte karar ve uygulama?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Burada, her ikisinde de şu anda belki gündemde olmayan ama daha sonra gelişmelerle gündeme gelebilecek birçok başlık söz konusu. Ama dikkat ederseniz bir şeyi daha açıkladım. O da şu, biz, şu an itibarıyla Suriye-Türkiye-Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz. Bunun için de önce istihbarat örgütlerimiz bir araya gelsin, ardından savunma bakanlarımız bir araya gelsin, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Onların yaptığı görüşmelerden sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim. Bunu da Sayın Putin'e teklif ettim. O da buna olumlu baktı. Böylece bir dizi görüşmeler zincirini başlatmış olacağız. Süratle adım atılması gereken bir diğer konu daha var. O da nedir? Terör örgütleri Suriye'de, özellikle Suriye'nin kuzeyinde rahat durmuyorlar. Zaman zaman ülkemizi oradan tehdit, tahrik ediyorlar, her şeyi yapıyorlar. Bizim de Soçi Mutabakatı olsun, Astana olsun buralarda verilmiş kararımız var. Nedir bu karar? Sınırımızdan 30 kilometre güneyde biz rahatsız edildiğimiz zaman bu bizim güvenlik koridorumuzdur. Bu güvenlik koridorunda biz her türlü adımı atarız."
Bunun yeni bir şey olmadığını, Astana'da da gündemde olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Daha sonra Soçi'de de görüştük, konuştuk. Yapılan iş bu. Kaldı ki bizim Suriye'de Rusya'yla olan koordinasyonumuz da yeni değil. Suriye'de bir de koalisyon güçleri olayı var. Bu koalisyon güçlerinin içinde kim var? Başta Amerika var. Yanında Fransası, Almanyası, İngilteresi var. Bütün bunların olduğu bir coğrafyada biz, ülkemizin güvenliği için tedbirlerimizi alıyoruz." dedi.
"BEN, KİMİNLE GÖRÜŞECEĞİMİ İZİN ALARAK YAPMAM"
Suriye'de terör örgütünün besleyicilerinin olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şimdi bu terör örgütü en büyük destekleri nereden alıyor? Koalisyon güçlerinden alıyor. Nereden alıyor? Petrol kuyularından alıyor. Bu petrol kuyuları şu anda koalisyon güçlerinin de aynı zamanda güvencesinde. Nereye satıyorlar? Rejime satıyorlar. Kim satıyor? Terör örgütü satıyor. Biz tabii bugüne kadar hep sabrettik. Ama artık sabır bitti. Şimdi onların, o rafinerileri, petrol kuyuları vesaire, bunlara yönelik de her türlü adımı attık, atıyoruz. Bu da tabii terör örgütlerinin çok büyük bir şaşkınlığın içerisine girmesine neden oldu. Bundan sonraki süreçte de olacak. Ama özellikle başta Amerika olmak üzere diyoruz ki, eğer sizler hala binlerce tır silah, mühimmat, araç, gereç bunları bu terör örgütlerine vermeye devam edecek olursanız, biz de her zaman söylediğimiz gibi kendi göbeğimizi kendimiz keseriz."
"Suriye, Rusya bir arada bir adım atalım istiyoruz dediniz. Elbette bunun zamanlaması önemli olacaktır. ABD eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, 'ABD'nin Esad'la görüşmeye olumlu bakmadığı' yönünde bir açıklama yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Erdoğan, "Siz demek ki hala Cumhurbaşkanı'nızı tanıyamadınız. Ben, kiminle, ne zaman, nasıl görüşeceğimi birilerinden izin alarak yapmam. Ben, Mısır Cumhurbaşkanı'yla Katar'da bir görüşme yaptım. Kimseden izin almadım. Suriye konusunda atacağımız adımlarda belirleyici husus da ulusal çıkarlarımız olacaktır. Suriye'de güvenli bölgeden tutun, terör örgütüne karşı alacağımız tedbirler içerisinde bu da bizim atacağımız adımlardan bir tanesidir." yanıtını verdi.
"AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, 'Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi ülkeler gibi Rusya'ya karşı yaptırımlara uyması' yönünde konuştu. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Avrupa Birliği'ndeki liderler arasında, muhataplarınız arasında Rusya-Ukrayna politikası konusunda kendi politikanıza nispetle en yakın hangi lideri buluyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Borrell'yi muhatap olarak almıyorum. O, olsa olsa Mevlüt Bey'in muhatabı olabilir. Yaptığı açıklama hiç şık değil. Yani bir defa bizim Rusya'yla ilişkilerimizi Borrell tayin, tanzim edemez. O, bu konularda böyle bir karar verecek ne kalitededir ne kapasitededir. Çok çirkin bir açıklama." dedi.
"ALMAN MAKAMLARININ ALDIKLARI ÖNLEM DOĞRU"
"Sen nasıl olur da kalkarsın bizim Rusya'yla ilişkilerimizi yaptırımlar içerisinde değerlendirirsin? Yani Avrupa'nın şu anda çektiği tahılın yüzde 44'ü nereden geliyor?" diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Karadeniz'den geliyor. Bunun aracısı kim? Türkiye. Bunun için bir teşekkür etti mi? Yok. Bütün Avrupa liderleri teşekkür ediyor, sen kalkıp böyle bir açıklamayı yapıyorsun. Kaldı ki şimdi Rusya'yla ilgili de aynı zamanda gübre konusu, amonyak konusu gündeme gelecek. Bir de Sayın Putin'in çok ilginç bir jesti var. O da nedir? 'Ben, göndereceğim tahılı bilabedel göndereceğim' diyor. 'Biz de bunu sizden aldıktan sonra bilabedel değirmenlerimizde öğütüp ondan sonra az gelişmiş ülkelere gönderelim.' dedik. Tabii Sayın Putin'e bizim verdiğimiz bu cevap da onu çok mutlu etti. Çünkü yüzde 44-46 Avrupa, yüzde 14 Afrika'ya gidiyor. Biz bu teklifle beraber çıkınca demek ki herhalde Borrell'in burada oyunu, planı bozuldu. O da böyle bir açıklama yapmak zorunda kaldı."
"Almanya'da darbe girişimi şüphesiyle bir grup insan tutuklandı. Terör örgütü nitelemesi yaptılar ve darbe girişimi soruşturması açıldı. Fakat Türkiye'de olanlarla kıyaslanacak bir durum orada gözükmüyor şu anda. Bunu yapan bir ülke aynı zamanda hem terör örgütü PKK'yı hem de darbeci terör örgütü FETÖ'yü aynı anda ülkesinde barındırıyor. Bu haberi duyduğunuzda ne hissettiniz? Almanya biraz Türkiye ile empati yapar diye düşündünüz mü, beklentiniz var mı?" sorusu üzerine Erdoğan, Alman makamlarının darbe hazırlığındaki kişilere karşı aldığı önlemleri doğru bulduklarını ifade etti.
Sürecin hukuk devleti ilkeleri ışığında tüm boyutlarıyla aydınlatılmasının önemine işaret eden Erdoğan, "Darbe planlarına karşı Almanya'da oluşan hissiyatı en iyi anlayacak olan benim halkım, benim ülkemdir. Ancak maalesef, dostumuz ve müttefikimiz Almanya'dan aynı duygudaşlığı ve anlayışı gördüğümüzü söylemem mümkün değildir." diye konuştu.
"HİÇBİR ŞEYİN ÇÖZÜLDÜĞÜ FİLAN YOK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 yıllardır Almanya'nın Türkiye ile empati yapması gerektiğini savunduklarını anımsatarak, şunları kaydetti:
"Ama son dönemlerde nedense gariplikler olmaya başladı. Şu anda terör örgütünün Avrupa'daki en önemli sığınak yeri Almanya'dır. Şu anda PKK/YPG/PYD bunlar nerede? Orada. FETÖ nerede? Orada. Bunları istiyoruz, bunları vermek gibi bir dertleri de yok. Şimdi tabii geldi, terör bunların da kapısını çaldı. Yani biz bir Solingen faciasını unutamayız. Bir de o malum NSU cinayetini unutamayız. Biz, Merkel'le kaç kere konuşmuşuzdur. 'Yaptık yapıyoruz, çözdük çözüyoruz' dedi. Bu hala devam edip gidiyor. Bir de tabii özellikle oradaki bizim vatandaşlarımız, ne eğitimde ne öğretimde maalesef o beklenen hak ve özgürlükler noktasında olmadığı gibi, bizim oradaki sivil toplum kuruluşlarına da çok ciddi cezalar yağdırıyorlar. Bunları da hep söyledik kendilerine. Dediler ki 'Endişe etmeyin çözeceğiz, merak etmeyin.' Ama hiçbir şeyin çözüldüğü filan yok."
Şu anda Türkiye'nin Almanya'da etraflıca ele alındığında, çifte ve tek olmak üzere 3 milyonun üzerinde vatandaşının bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, bu insanların 1960'lı yıllarda Almanya'ya gidip çok ciddi mücadeleler verdiğini hatırlattı.
"ALMANYA'YLA ATTIĞIMIZ VE ATACAĞIMIZ BİRÇOK ADIM VAR"
Sıkıntılarla başlayan bir süreçten sonra, Almanya'daki üçüncü kuşağın artık yer, yurt sahibi olduğunu, ciddi manada iş sahibi olan ve 100 binlerce Alman'ı kendi iş yerlerinde çalıştıran Türklerin bulunduğunu belirten Erdoğan, şunları ifade etti:
"Bütün bunlar ortadayken, biz Almanya'yla çok daha güzel günleri hazırlayalım derken, maalesef bunu başaramadılar. Şu anda Sayın Scholz'la da bunları hep görüştük, görüşüyoruz. Tabii ikili görüşmelerimizde Scholz'dan ben doğrusu memnunum. Yani anlaşılmayacak bir insan değil. Bu konuda da münasebetlerimiz gayet iyi. Fakat daha kararlı bir çıkış ve kararlı adımlar bekliyoruz ki Türkiye'nin Almanya'ya, Almanya'nın Türkiye'ye ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Hele hele savunma sanayisinde bizim Almanya'yla attığımız ve atacağımız birçok adım var. Ama bu adımlarda maalesef ön kesenler var. Bu ön kesme noktasında bu işin önü maalesef açılmıyor. Eğer bunlar açılsa Türkiye-Almanya arasındaki ticaret hacmi inanıyorum ki şu andaki rakamın çok çok fevkinde olacaktır."
"ALDIĞIMIZ ÇOK CİDDİ TEDBİRLER VAR"
"Çocuk istismarı bahanesiyle CHP'nin 28 Şubat'ı hatırlatan bir tavır içerisinde olduğunu görüyoruz. Muhafazakar kesimi rencide eden, hatta tehdit eden bir dil kullanıyorlar. Aynı zamanda altılı masada 28 Şubat'ın savunucuları ile mağdurları oturuyorlar. Bu, onlar arasındaki makası da açıyor. Siz CHP'nin bu tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun için 28 Şubat zihniyetinin bir kalıntısıdır ya da oylarına talip oldukları muhafazakar kesime karşı yaptıkları takiyenin bir göstergesidir denilebilir mi?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Her şeyden önce bir yavrumuzun 6 yaşındayken yaşadığı iddia edilen olayda bu yavruyu korumak veya bu yavrunun hukukunu savunmak anlamında CHP'nin ciddi manada bir adım attığını mı düşünüyorsunuz? Bu CHP'ye şunu söylemek lazım; sen 10, 11, 12, 13, 14 yaşında kızları dağa kaçırılan Diyarbakır annelerini bugüne kadar hiç savundun mu? O gözü yaşlı anneleri bugüne kadar hiç gidip ziyaret ettin mi? Bu dağdaki, bu Kandil'deki teröristlerin, bu yavruları silahlandırdığını, onlara taciz tecavüz ettiklerini bildiğin halde, bu yönde attığın bir adım var mı? Şu anda onların arkasında olan, onlarla beraber olan PKK'nın parlamentodaki uzantılarıyla sen şu anda seçim hazırlığı yapıyorsun. Onlar altılı masada değil ama altılı masanın dışından sana zaten şu anda yön veriyorlar. Sen de onlarla beraber dirsek teması içerisindesin, zihinsel temas içerisindesin ve seçime de onlarla beraber hazırlanıyorsun. Onun bir defa bu şekil bir sabiyi savunma noktasındaki olayı istismardan başka bir şey değildir. Bu konuda samimi değildir, bu konuda dürüst değildir. Bunun Adalet Bakanlığının kapısına giderek yaptığı tamamen şovdur. Hayatı şov. Önce sen şu dağa kaçırılmış yüzlerce kızın hesabını ver. Onların arkasında duranlarla beraber dirsek temasında olma, zihinsel temasta olma. Önce bunu çöz, bunu hallet. Onun için CHP'nin bu noktada herhangi bir samimiyeti yoktur. Altılı masada bu gördüğünüz kişilerin de maalesef ondan farkı yoktur."
AK Parti'nin 20 yıllık iktidar döneminde kadının korunması, çocuklara yönelik cinsel suçları engellemek üzere çıkarılan yasalar ve cezaların ağırlaştırılması hatırlatılarak, "Bir çocuğun 6 yaşında yaşadığı iddia edilen olay hepimizin vicdanını sızlattı. Çocuklara olan hassasiyetinizi ve bu konuda tavizsiz olduğunuzu biliyoruz. Bu suçlara yönelik daha caydırıcı cezalar ve çocukları koruma noktasında bir eylem planı ortaya konabilir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, planların, atılacak adımların hiçbir zaman sınırının olmadığını belirtti.
Bu konuda alınacak tedbirlerle ilgili iktidara geldikleri günden bu yana kararlılıklarını hep sürdürdüklerini, hiçbir zaman "Bizden önce bazı müeyyideler konmuş, şu anda biz ne yapıyoruz" demediklerini vurgulayan Erdoğan, "Tam aksine, bu cezaların daha da artırılması gerekiyorsa çekinmeden artırdık ve üzerine üzerine gittik. Bu konuda sığınma evlerine varıncaya kadar, bütün bunların hepsi bizle başladı ve bunları çok daha geliştirmek suretiyle adımlar attık. Sadece devlete değil, aynı zamanda yerel yönetimlerde de bu tür adımların atılması kararlarını, yasal düzenlemelerini getirdik. Aldığımız çok ciddi tedbirler var. Yeni yasal düzenlemelerle getirdiğimiz cezai müeyyideler var." ifadesini kullandı.
Konuya ilişkin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir şeyler söylediğini anımsatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İnanın bilmiyor. Adalet ile Aile ve Sosyal Hizmetler bakanlarım konuyla ilgili açıklamalarını yaptı. İçişleri Bakanım aynı şekilde birçok açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu'nun bu konularda biraz insafı olsa önce kendi partisinin içerisindeki tacizlere, tecavüzlere, yolsuzluklara bir bakmasında fayda var. Şu anda kendi partisi kaynıyor, tacizlerle kaynıyor. Yani neredeyse Türkiye'de hiçbir il yok ki oradaki teşkilatında bu tür taciz, tecavüz olmasın. Ama bakıyorsun bazıları şov yapıyorlar. Hatta kalkıyor belediye başkanı, işte bu vakfın uzantısı vakfa giderek, o vakfın kapatılması gibi şeylerle şov yapıyor. Öncelikle bir defa sen kendin ne yaptığının farkında mısın? Buna bir bak. Mesela farklı bir konu ama Beşiktaş Belediyesi'nde şu andaki tutuklama veya gözaltına alma sebepleri çok çok berbat. Yine yolsuzluk, yine bu tür sıkıntılar. Ama diğer tarafta taciz, tecavüz her şey de CHP'de var, HDP'de var. Bundan kaçmaları mümkün değil. Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar yanar ve artık bu mızrak çuvala sığmıyor."
KIZ ÇOCUKLARINDAKİ OKULLAŞMA ORANI
AK Parti iktidarlarında, kız çocuklarının okullaşma oranlarının, kadınların üniversiteye erişimlerinin, kadınların kamuda çalışma oranının arttığı ve başörtüsü yasağının kaldırıldığı hatırlatılarak, "Tarihi bir seçime gidiyoruz. Yasaklarla mücadele etmiş bir lider olarak sizce kız çocuklarının eğitim durumu, kadınların toplumdaki, siyasetteki yeri istediğiniz seviyeye ulaştı mı? Bir de kadınlar üzerinden siyaset yapanlara bir mesajınız olacak mı?" sorusu üzerine, Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz geldiğimizde, kız öğrencilerimizin durumu neydi, şu anda ne? Üstelik kreş, anaokulu buralardan alarak, ortaöğretim ve üniversiteye kadar kız öğrenciler nereden nereye geldi. Buna baktığımız zaman, zaten bizim dönemimiz tamamıyla bir sıçrama dönemidir. Bu adımları attık, atıyoruz ve atmaya devam edeceğiz. Sadece o değil, mesela akademisyenlere bakalım. Akademisyenlerin içerisinde bayanların sayısının ne noktaya geldiğini görüyoruz. Ciddi manada burada da sıçrama var ve ağırlıklı birçok bölgede bayan akademisyenlerin önde olduğunu görüyoruz. Tıpta da bayanlar lehine ciddi manada gelişmeler, sıçramalar var. Bundan sonraki süreçte de biz bunu aynı şekilde devam ettireceğiz. Bunlardan taviz asla vermemiz mümkün değil."
BAŞÖRTÜSÜNE YÖNELİK ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti tarafından TBMM'ye sunulan başörtüsüne yönelik anayasa değişikliği teklifine ilişkin İYİ Parti Genel İdare Kurulu'ndan çıkan "Anayasa değişikliğini ağırlıklı olarak destekleyebiliriz" eğilimi ve Kılıçdaroğlu'nun "Eğer verdiğimiz kanun teklifine aykırı bir şey yoksa, biz de düşünürüz" ifadelerine ilişkin soruya, şu yanıtı verdi:
"Doğrusu olumlu gelişmeler bekliyorum. Yani olay 336 imzayla gitti ama Meclis'te başta İYİ Parti olmak üzere buraya destekler gelecek diye düşünüyorum. Eğer HDP'den destek gelirse buna da şaşmayın. Oradan da yeşil ışıklar yanıyor. Dolayısıyla CHP'den de gelecektir. Kaldı ki bu anayasa değişikliğinde sadece başörtüsü olayı yok. Aile olayı var. Aile olayı parlamentodaki bütün siyasi partileri ciddi manada ilgilendiriyor. Çünkü bizim için aile kutsalımızdır. Doğrusu ben parlamentoda, kutsalımız olan aileyi dışlayacak bir parti göremiyorum. Şu ana kadar arkadaşlarımızın yaptıkları görüşmelerde de olumlu istikamette beyanlar var. Temennim odur ki Meclis'te bu iş görüşme safhasına geldiğinde inşallah yanılmayız ve buradan olumlu neticeyi de alırız."
2023 SEÇİMLERİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "'Samsun'da 2023'te milletimizden kendi adımıza son defa istediğimiz destekten alacağımız güçle Türkiye Yüzyılı'nın inşasını başlatıp bu kutlu bayrağı gençlere teslim edeceğiz' dediniz. Bu, siyaset serüveninizde ne anlam taşıyor?" sorusu üzerine, şöyle konuştu:
"Şu anda cumhurbaşkanı adayı olarak iki kez seçime girme, aday olma şansınız var. Üçüncü kez böyle bir şans yok. Dolayısıyla tabii AK Parti'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde artık işin içinden çekilmesi anlamına gelmez ve Tayyip Erdoğan'ın da siyasetten çekilmesi anlamına gelmez. Öncelikle biz bu seçimde Cumhur İttifakı olarak adayız, şu anda çalışıyoruz. Milletimizin teveccühünün olması halinde cumhurbaşkanı olarak görevimize inşallah devam edeceğiz. Parlamentoda da ciddi bir desteği milletimizden almamız halinde parlamentoda da güçlü bir görüntüyle inşallah bundan sonraki 5 seneyi de başarılı bir şekilde sürdüreceğiz. Gerek altyapı gerek üstyapıda bugüne kadar 20 yılda ne gibi başarılar ortaya koyduysak, bundan sonra da aynı başarıları inşallah devam ettireceğiz."
Erdoğan, "'Bir sonraki dönem için Cumhurbaşkanı adayı olamam ama bu siyaseti bırakacağım anlamına gelmez' dediniz. Siyaseti bırakmadığınız zaman neler yapacaksınız?" sorusuna, "AK Partiliyim. Ben bu partimden ayrılır mıyım? Ben kurmuşum bu partiyi. Bu arkadaşlarımı yalnız bırakmam mümkün mü? Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda. Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bana her şey AK Parti'yi söylüyor." cevabını verdi.
EYT VE ASGARİ ÜCRET
EYT konusunun kapsamlı olarak ne zaman çözüme kavuşacağı sorulan Erdoğan, "Hedefimiz, arkadaşlarımızla da yaptığımız görüşmelerde, bu yıl sonuna kadar emeklilikte yaşa takılanlar olayını çözmek. Asgari ücret meselesiyle ilgili çalışmalar da aynı şekilde zaten yoğun bir şekilde devam ediyor. 2023'e bu iki önemli konuyu masamızın üzerinden kaldırarak girelim diyoruz. Çalışma bu istikamette devam ediyor. İnşallah güzel bir neticeye varır ve böylece de adımı atarız." sözlerini sarf etti.
TWİTTER'DAKİ YÖNETİM DEĞİŞİKLİĞİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Twitter ile ilgili görüşlerinizi, bu platforma karşı tavrınızı biliyoruz. Fakat Amerika'da çok yoğun tartışmalar var. Elon Musk yönetimi devraldıktan sonra eski Twitter yönetiminin politik sansürleri ile ilgili dosyaları ifşa etmeye başladı. Siz dünyada Twitter'da etkileşimi en yüksek üç liderden birisiniz. Daha önce sosyal medyada sizi destekleyen etiketlerin engellendiğini, gündemden düşürüldüğünü gözlemlemiştik. Böyle bir şey olmuş olabilir mi? Türkiye bunu sorgulayabilir mi? Elon Musk'tan bir talep olabilir mi?" sorusu üzerine, böyle bir şey olduğu takdirde Elon Musk ile oturup konuşabileceklerini, en azından bir telefon görüşmesi yapabileceklerini, uzayı konuştukları gibi Twitter'ı da konuşabileceklerini dile getirdi.
Daha önceki Twitter yönetiminin siyasal alana yönelik müdahalelerine ilişkin gündeme gelen hususları yakından takip ettiklerini belirten Erdoğan, "Ben zaten sosyal medyaya pek olumlu bakmadığımı daha önce de ifade etmiştim. Biz siyasetteki ya da diplomasideki başarılarımızı sosyal medya sayesinde elde etmedik. Siyasetin er meydanı sosyal medya değildir. Siyaset doğrudan milletle, millet için yapılır. Milletinizle hasbi bir gönül bağınız varsa sizi ne Twitter ne başka bir güç engelleyebilir." görüşünü paylaştı.