Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin, Türkiye'de bugüne kadar parlamentonun seçtiği cumhurbaşkanlığı seçimlerde çeşitli entrikaların olduğunu belirterek, "Bundan sonra halka anlatın derdinizi. Ankara'da Meclis kulislerinde partileri baskı altına alarak, entrikalar yaparak cumhurbaşkanlığı seçimi olmaz. Halk ne diyorsa o" dedi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın hazırlayıp sunduğu Ankara'nın Gündemi programına konuk oldu. CNN Türk Ankara Temsilcisi Hande Fırat ve Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Deniz Zeyrek'in sorularını yanıtlayan Ergün, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Barack Obama'nın ikinci kez ABD Başkanı seçilmesiyle ilgili olarak Bakan Ergün, "ABD açısından bu seçim önemliydi. Obama'nın ikinci dönemi başlamış oldu. Genel beklentiler de zaten Obama'nın kazanacağı doğrultusundaydı. Tabii Türkiye açısından ABD ile ilişkiler önemli, bu ilişkilerin seyri de önemli, Amerika'nın gücü de önemli. Amerikan gücünün doğru bir şekilde kullanılması doğrultusunda daha iyi gelişmeler olabilir. Ama Amerikan gücü kötü kullanılırsa, hoyrat kullanılırsa dünyadaki gelişmeler de o istikamette kötü gider. Türkiye-Amerika ilişkilerinde biz, bu gücün dünya barışı için doğru bir şekilde kullanılması taraftarıyız. Onun için elimizden gelen yönlendirmeleri, görüş açıklamalarını yapıyoruz. Bu tür güçlerin doğru kullanılması lazım. Vaktiyle Osmanlı İmparatorluğu da böyle bir güçtü. Gücümüzü doğru kullanmaya çalıştık. Gücümüzü doğru kullanmaya çalıştığımız zaman dünyaya çok katkısı oldu Osmanlı İmparatorluğu'nun. Umarım Obama'nın ikinci dönemi Amerikan gücünün özellikle bizim bölgemiz açısından daha doğru kullanılmasına katkı sağlar" diye konuştu.
BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI
Türkiye'de anayasanın yenilenmeye ihtiyacı olduğunu, anayasayı yenilenirken Türkiye'nin en tepedeki idari yapısının da yenilenmesi gerektiğini vurgulayan Bakan Ergün, şunları kaydetti:
"Aslında adı konulmamış yarı başkanlık sistemine geçiyoruz. 2014 yılında cumhurbaşkanını halk seçtiği zaman bugünkü cumhurbaşkanının yetkileri halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı ile buluştuğunda bunun uygulaması yarı başkanlıktır. Şimdiki cumhurbaşkanımız ya da bundan önceki cumhurbaşkanlarımız bu yetkileri çok fazla kullanmamış olabilir. Niye? Parlamento onları seçtiği için ve Parlamenter Sistem var olduğu için. Ama halk seçtiği zaman halk cumhurbaşkanından bazı şeyler bekleyecek. Seçilmiş cumhurbaşkanı da yetkilerini kullanmak isteyecektir. Mevcut Anayasa'da idarenin başı sıfatı var cumhurbaşkanımızın, isterse Bakanlar Kurulu'nu toplayabilir. Bugünkü sistemde bunları yapmaya çalıştığı zaman hükümet ile cumhurbaşkanı arasında hükümet ile parlamento arasında önemli sorunlar çıkar. Yani bizim bundan sonraki süreçte sistemin adını doğru koymamız lazım. Yarı başkanlık diyeceksek onu demeliyiz. Ama o zaman da mevcut yetkiler yetmez ilave etmemiz lazım. Cumhurbaşkanını biraz daha güçlendirmemiz lazım. Yani Fransa'daki gibi hükümeti cumhurbaşkanı ile paralel çalışan, başbakanı da teknik görevde çalışan bir koordinasyon görevi yapan pozisyonda düşünmek lazım. Başka bir seçenek daha var. Cumhurbaşkanını halk seçsin ama cumhurbaşkanı sembolik olsun diyorsak o zaman bu yetkiler fazla. Cumhurbaşkanından bu yetkileri almak bir kısmını hükümete bir kısmını parlamentoya vermek lazım. Ya da başkanlık sistemini tartışırız."
Türkiye'de bugüne kadar parlamentonun seçtiği cumhurbaşkanlığı seçimlerde çeşitli entrikaların olduğunu anlatan Ergün, "Bundan sonra halka anlatın derdinizi. Ankara'da Meclis kulislerinde partileri baskı altına alarak, entrikalar yaparak cumhurbaşkanlığı seçimi olmaz. Halk ne diyorsa o. Evet sistemin eksikleri var. O yüzden sistemin bir elden geçirilmesi lazım. Bu elden geçirmede alternatiflerden bir tanesi başkanlık sistemi tartışmasıdır, yarı başkanlık sitemi tartışmasıdır ya da halk seçsin cumhurbaşkanı sembolik olsun, bunlar birlikte tartışılabilir. Bizim teklifimiz başkanlık sistemi olursa daha doğru bir istikamete gideriz" ifadelerini kullandı.
Başkanlık sistemi ile ilgili tartışmaların başka istikamete götürülmeye çalışıldığını belirten Ergün, "Bunları kişilerden bağımsız tartışmak lazım. Kişilerden bağımsız tartışırsak doğru bir yere varabiliriz. Yarın ne olacağını kimse bilmiyor ki. Biz, henüz önümüzde zaman varken cumhurbaşkanlığı seçimine tartışalım. Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce madem bir Anayasa tartışması yapıyoruz O anayasa çerçevesinde doğru sistemi kuralım. Kişilere göre sistem olamaz. Bu tartışma işi sulandırmak, işi başka bir istikamete götürmekten başka bir işe yaramaz. Biz bu sisteminin uygun olduğunu düşünüyoruz ama tartışalım" şeklinde konuştu.
ÖCALAN'IN AVUKATIYLA GÖRÜŞMESİ
“Abdullah Öcalan'ın avukatıyla görüşmesi Türkiye'yi böler mi?" sorusu üzerine Bakan Şahin, şu ifadeleri kullandı:
"Öcalan, zaten avukatıyla görüşüyordu. Bir mahkumun ömrünün sonuna kadar, uzun yıllar avukatlarıyla, yakınlarıyla görüşmemesi görüştürülmemesi gibi bir hukuki sistemin getirilmesi mümkün değildir. Abdullah Öcalan kendisi avukatlarıyla görüşmek istememiştir. Çünkü avukatlarının kendisiyle yaptığı görüşmeleri suistimal ettiği ve Türkiye'deki sorunun çözümüne yönelik süreci baltaladıkları kanaatine sahip olmuştur. Bunlar açlık grevi başlatacak talep değil. Zaten şunu biliyorlar ki hükümet savunma hakkı için bir düzenleme çalışması içerisinde. İnsanın ana dilde savunma hakkını net olarak kullanabilmesi lazım. Böyle bir çalışmanın var olduğunu bilmiyor değillerdi. Zaten böyle bir çalışma vardı. Adalet Bakanlığı bu çalışmayı açlık grevleri nedeniyle ortaya koymuş değil. Abdullah Öcal'ın avukatlarıyla görüşmesi meselesi nihayetinde bu şekilde devam edecek bir mesele değil, görüşmek isterse görüşür."
"TÜRKİYE'DE 10 YILDIR ATILAN ADIMLAR TERÖR VAR DİYE ATILMIYOR"
Hak ve özgürlükler alanındaki Anayasa değişikliği çalışmalarının zaten tartışılan konular olduğu kaydeden Bakan Ergün, "Ama bence burada örgüt ve BDP önümüzdeki süreçte siyasal etkinliğini devam ettirmenin bir aracı olarak bunu değerlendirdi. Yani 'biz açlık grevleri ve benzeri tavırları koyduk ana dilde savunma hakkı elde ettik' diye değerlendirdi" dedi.
Türkiye'de 10 yıldır atılan demokratik adımların terör var diye atılmadığını belirten Ergün, örgütün ve BDP'nin bölgede bu propagandayı yaptığını söyledi. "Biz baştan beri hak ve özgürlükleri genişleten siyaseti teröre rağmen sürdürüyoruz" diyen Ergün, "Terörün var olması bizim iş yapmamızı zorlaştırıyor. Hak ve özgürlükler alanının genişletilmesi Türkiye'yi bölmez. Bu alanın daralması Türkiye'yi yönetilemez hale getirir. Bu alanı alabildiğine genişletmemiz, insanların rahatlaması lazım. Bu alanı genişletmekte kararlı bir hükümet varken bunu kavgaya dönüştürmek doğru değil" diye konuştu.
SAVUNMA SANAYİ, HAVACILIK VE UZAY
Savunma sanayi, havacılık ve uzayın Türkiye'nin ileri teknolojiye geçmesi için önemli alanlar olduğunu vurgulayan Bakan Ergün, "Biz şimdi savunma sanayinde ofset sistemleri uyguluyoruz ve bazı konularda yetkinlikler kazanıyoruz. Havacılık ve uzay biz de hızlı mesafe aldı. RASAT uydusu sadece Türkiye'den ve 7.5 metrelik çözünürlükte görüntü alabiliyor. GÖKTÜRK-2, bütün dünyadan ve 2.5 metrelik çözünürlükte görüntü alabiliyor. Bundan sonraki uydumuz 1 metrenin altında çözünürlüğe sahip olacak. 20 cm çözünülürlüğe sahip olan uydumuz da olacak. Bugün bu çözünürlükteki uydu Rusya'da ve ABD'de var. 10 yıl içerisinde de bu çözünürlüğe geçeriz" dedi.
AKILLI BOMBALAR
Akıllı bombalarla ilgili de bilgiler veren Ergün, konuşmasına şöyle devam etti:
"TSK'nın envanterinde akılsız bomba dediğimiz uçaktan pilotların kabiliyetine ve hava şartlarına bağımlı olarak bırakılan ve hedefine varması o kabiliyetlere şartlara bağlı olan bir sistem. Biz bunların hepsini güdüm kitleleri oluşturarak akıllı bomba haline getirdik. Uçaklar hedefe çok yaklaşmadan 25 km mesafeden o bombaları bıkabilmekte ve ondan sonrası güdüm kitleyle bombanın kendi hedefini bulması şeklinde cereyan etmektedir. Bunların testleri denemeleri yapıldı. Şimdi seri imalatına geçilecek. Yani eldeki mevcut bombaların tamamı bu güdüm kitleleri vasıtasıyla akıllı bombalar haline gelecek."