İran ve ABD arasında ön şartsız doğrudan görüşmeler talep ederek ABD Başkanı Donald Trump'a hitaben mektup yazan İranlı yaklaşık 100 siyasi ve sivil aktivistin mektubu İran'da tartışmalara neden oldu.
Çoğunluğu ülke dışından olan aktivistler, geçen hafta, ABD Başkanı Trump’a hitaben kaleme aldıkları mektupta, "İran ve ABD arasında ön şartsız diyalog" çağrısında bulundular.
Trump’ın Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un’la yaptığı Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan arındırılması anlaşmasını memnuniyetle karşılayan ve buna dikkati çekerek Tahran ve Washington arasında ön şartsız diyalog çağrısında bulunan aktivistler, İran’da muhafazakar ve reformistler arasında yeni tartışmalara neden oldu.
Diyalog çağrısı
Diyalog çağrısı yapılan mektupta imzası olan aktivistlerin "ülkedeki reformistlere yakın olması" ve ifadelerin "İran’ı ABD karşısında küçük düşürdüğü" iddiaları, tartışmanın fitilini ateşledi.
Mektupta imzası bulunan aktivistler arasında, Tahran eski Belediye Başkanı Gulam Hüseyin Kerbasçi, İran'ın ilk başbakanı Mehdi Bazargan'ın oğlu Ebulfeyz Bazargan, Ayetullah Hüseyin Ali Muntazari'nin oğlu Ahmed Muntazari, İran'ın Kürt kökenli eski milletvekili Celal Celalzade ve reformist siyasetçi Cemile Kadiver gibi isimler yer alıyor.
İmzacı aktivistlerin reformistlerle özdeşleştirilmesi, kamuoyunda da imzacıların reformist gruplarla ilişkili olduğu kanısına neden oldu. Ortaya çıkan bu algının İran’daki reformistlere zarar vereceğini düşünen reformist ve ılımlı kesimlerden önde gelen isimler, imzacı aktivistlerin reformist kanatla ilgisi bulunmadığını duyurdular.
Buna karşın az sayıda reformist, Trump'a hitaben yazılan mektubun temelde yanlış olmadığını bu görüşlere saygı duyulması gerektiğini söylüyor. Bu şekilde açıklama yapan bu isimlerin başında bir dönem Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin yardımcılığını üstlenen ve Mücadeleci Din Adamları Topluluğu üyesi Mecid Ensari ve İran Meclis Başkan Yardımcısı Ali Mutahhari geliyor.
-Birçoğu İran dışında yaşıyor
Diyalog çağrısı yapan aktivistlerin şahsi görüşlerini paylaştıklarını dile getiren Ensari, imzacıların ülkedeki reformist hareketle bir ilgilerinin bulunmadığını belirterek, bir çoğunun yurt dışında ikamet ettiğinin altını çizdi.
Mutahhari ise, mektubun ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini ancak ABD ile müzakerenin şu aşamada uygun ve verimli olmayacağını dile getirerek kısmen olumlu bir yaklaşım sergiledi.
Konuya ilişkin bir açıklama da reformistlere yakınlığıyla bilinen Kargozaran-ı Sazendegi Partisi Genel Başkanı Gulam Hüseyin Kerbasçi’den geldi. Mektupta imzası olduğu iddia edilen Kerbasçi, imzanın bilgisi dışında atıldığını ve kimin attığına dair bilgisinin olmadığını iddia etti.
Her ne kadar mektuptaki imzanın kendisine ait olmadığını söylese de diyalog çağrısını şekil yönünden olumlu karşıladığını ifade eden Kerbasçi, mektupta imzası bulunanların da şahsi görüş ve önerilerini sunduğunu ve eğer bir diyalog süreci başlarsa bu önerilerin dikkate alınması gerektiğini dile getirdi.
Muhafazakarlar reformistleri hedef aldı
Söz konusu mektup özellikle muhafazakarlar tarafından oldukça sert tepkiyle karşılandı. Tepki gösterenlerin başında İran Devrim Muhafızları komutanı Muhammed Ali Caferi bulunuyor. Aktivistlerin Batılı ve liberal görüşlere sahip olduklarını öne süren Caferi, mektuba imza atanları "İslami olmayan görüşler taşıyan, İran halkı ve devrimine ihanet eden kişiler" olarak da ilan etti.
Muhafazakar çizgide yayın yapan Vatan-ı İmruz gazetesi ise mektubu "teslim mektubu" olarak nitelendiriyor.
Tartışmalara son olarak İmam Humeyni’nin torunu Murteza Eşraki de katıldı. Aktivistleri İran halkını zillete davet etmekle suçlayan Eşraki, müzakerenin dini bir emir olduğunu ancak kimle ve ne için müzakere edileceğine dikkat edilmesi gerektiği görüşünde.
Öte yandan İran Hükümet Sözcüsü Muhammed Bakır Nobaht ise düzenlediği basın toplantısında konuya ilişkin Ruhani hükümetinin bakışının muhafazakarlardan farklı olmadığını ortaya koydu. Nobaht, mektubu hazırlayan aktivistleri “siyasi olgunluktan yoksun olmakla” suçladı.
Yeniden "eski tartışmalar"
Ülkede tartışmalara neden olan mektup, Batı'ya karşı teslimiyetçi politikalar izlemekle suçlanan reformistler ile Batı karşıtı politikaları savunan muhafazakarlar arasında eski tartışmaları da alevlendirdi.
İran'da meydana gelen ekonomik durgunluğun ve nükleer anlaşmada karşılaşılan hayal kırıklığının faturasını Ruhani'ye kesen muhafazakarlar, yeni bir diyalog çağrısına sert tepki gösteriyor. Bazı muhafazakarlar, reformist ve ılımlı kesimin mektupla ilgileri olmadığını açıklamasına rağmen söz konusu kesimi suçlamayı sürdürüyor.
Ekonomik olarak Batı yerine Doğu ile ilişki kurulmasını savunan ve bu konuda Ruhani'den birtakım taleplerde bulunan muhafazakarlar, ABD ile diyaloğa girilmesine ise şiddetle karşı çıkıyorlar.
Nükleer anlaşma öncesinde de Ruhani'yi dikkatli olması konusunda uyaran muhafazakarlar nükleer anlaşma sürecini desteklemediklerini birçok kez ifade etmiş ve "ABD'nin oyununa gelinmemesi" gerektiğini vurgulamışlardı.
Muhafazakarlar, nükleer anlaşma süreciyle Batı ile diyalog kapısını aralamaya çalışan Ruhani'nin kendisine yöneltilen ekonomik temelli eleştirileri bertaraf edemediğini, ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesiyle birlikte de ülkeyi zora düşürerek, kendi eleştirilerini haklı çıkardığını düşünüyor.