Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Büyük devletlerde istihbaratlar devletin başına bağlıdır. Fakat parlamenter demokrasilerde bu başbakanlara bağlı oluyor. Bizde de parlamenter demokrasinin alışkanlıkları olduğu için ana muhalefet buradan bakıyor. Ana muhalefet hala başkanlık sistemine geçmedi. Biz ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin adımlarını milletimiz ile beraber attık" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı 28 Ağustos 2014 ve 28 Ağustos 2017 yıllarını kapsayan 3 yıllık dönemin ele alındığı ve TRT tarafından düzenlenen program, kanallar tarafından ortak yayın olarak verildi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen ve çok sayıda izleyicinin de katıldığı programda Oğuz Haksever'in sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çankaya Köşkü'nden Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesine gelen süreci şu sözlerle anlattı:
"Çankaya'da başlayıp Beştepe'de devam eden bu süreç neler yapmak istediğimizin, nerelere varmak istediğimizin bir adımıdır. Fiziki yapılanmayı önemsediğim gibi zihinsel yapılanmayı da çok önemsedim. Mekana insanın sokulması değil, insana göre mekanın hazırlanması çok önemliydi. Biz Çankaya'ya geldiğimizde personelimin yerleştirileceği yerlerin olmadığını dahi gördüm. Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanlığı makamı için olur bir şey değil, böyle bir değişimin adımlarını Başbakanlığım döneminde atmıştık ve bunu kimse ile paylaşmamıştık. Cumhurbaşkanlığı bizlere layık görüldükten sonra Beştepe'de hazırlıklarımız zaten buna göreydi, Beştepe'de artık bütün personelimizin hepsinin mekanı mevcut, huzur içinde çalışmalarını sürdürüyorlar. Artık bahane yok, bundan sonra üretim var" diyerek Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi hakkında bilgi verdi.
Külliyedeki harekat merkezi ve telekonferans sistemi ile ilgili bilgi veren Erdoğan, "Bu harekat merkezinde sadece bakanlarımızın değil, önemli kurumlarımızın da temsilcileri var. Burası 24 saat çalışır. 81 ilin valilileri ile u merkezden görüşme imkanımız var. Valilerimizden o ilde öğrenmek istediğimiz ne varsa öğreniriz. Burası harekat merkezidir. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içinde burası önemlidir, hayatidir, stratejiktir, bu stratejik önemi bizim yükümüzü almaktadır" dedi.
Emine Erdoğan'ın kendisine olan katkısının sorulması üzerine Erdoğan, "Eşimle beraber bir çok konuda bu tür şeyleri istişare etme imkanımız olduğu gibi, eşimin de bakanlıklarımıza bağlı kurumlarımızın düzenlediği toplantılar var, bu toplantılara kendisi protokol konuşmacısı olarak davet edildi, kendisi konuşmaları ile düşünceleri ile katkıda bulunma gayreti içinde. Biz tek tabanca çalışmıyoruz, çift tabanca çalışıyoruz. O da bizler gibi koşturuyor. Her hafta Külliyede bayan milletvekilleri, bakan eşleri ile toplantılarını yapar, konuşmacılar davet edilir, kendisinin riyasetinde bir birlikteliğin oluşmasına da katkıda bulunur bize" diye konuştu.
"EĞER İSTİHBARATIN BAŞI DEVLETİN BAŞINA BİRİNCİ DERECEDE BAĞLI OLMAZSA DEVLET HAREKET KABİLİYETİNİ KAYBEDER"
Son çıkan kararname ile yapılan düzenlemelere ilişkin açıklamalarda bulunan ve ana muhalefetin bu konuda yaptığı yorumlara cevap veren Erdoğan, "KHK'lar ihtiyaçtan doğan atılan adımlardır. Milletvekilleri alakalı konular noktasında bizim hızla mesafe almamız lazım. Ankara'da bu adımların atılmasının çok isabetli olacağı kanısına varılmıştır. Ana muhalefet bu tür şeylerde bir çıkış yapması lazım. Bu tür adımlar atmak suretiyle sadece suyu bulandırıyor. Ben bu adımın isabetli bir adım olduğunu düşünüyorum, ülkemizi için faydalı olacağı kanaatindeyim" dedi.
Erdoğan, MİT Müsteşarlığının Cumhurbaşkanlığına bağlanmasına ilişkin ise, "Devletin başı, istihbaratta en önemli bilgileri, dokümanları alması gerekendir. Eğer istihbaratın başı devletin başına birinci derecede bağlı olmazsa devlet hareket kabiliyetini kaybeder. Bunun olmaması için birinci dereceden istihbarat ona sorumlu olması gerekir ki, istediğim anda istihbari bilgiler bize gelsin ki, bizde atmamız gereken adımları buna göre atalım. Büyük devletlerde istihbaratlar devletin başına bağlıdır. Fakat parlamenter demokrasilerde bu başbakanlara bağlı oluyor. Bizde de parlamenter demokrasinin alışkanlıkları olduğu için ana muhalefet buradan bakıyor. Ana muhalefet hala başkanlık sistemine geçmedi. Biz ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin adımlarını milletimiz ile beraber attık. Şimdi 2019 itibari ile ikinci adımı atacağız ve 2019'un Kasım'ından sonra Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gelişmeye devam edecektir. MİT'in bundan sonraki sürecinin güçlenerek devamı gerekmektedir. 15 sene önce MİT'i düşünüyorum birde şimdikini düşünüyorum, aldığımız mesafe çok ileri. 15 sene önce MİT'in uluslararası portföyü yoktu, şimdi ciddi bir portföyü var. Gerek insani istihbarat gerek teknik istihbarat konularında MİT her geçen gün daha ileri adımlar atıyor. Bölgede belirleyici güç olmanın adımlarını atan bir istihbarat örgütüne sahibiz" diye konuştu.
"Başbakan Yıldırım ile her konuda aynı mı düşünürsünüz?" sorusuna cevap veren Erdoğan, "Farklı düşünmezseniz orada bir yanlışlık vardır. Fikirlerin çarpışmasından hakikat güneşi doğar. Mesele o istişareyi yapmaktır. Binali Bey İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı olduğum dönemden beri benim yol arkadaşımdır. Belediye Başkanlığımdan önce benim gönül arkadaşımdır. Belediye Başkanı olduğumda hemen kendisini yanıma aldım, belediyeden bu yana beraber aynı yolda yürüyoruz. Partimizi kurduk beraberiz, hükümet olduk Ulaştırma Bakanı olarak sürekli beraberiz, birçok önemli adımları beraber attık. Başarı grafiğinde bunların hepsini beraber yazdık. Şuanda beraber yürüyoruz. Rabbim bu beraberliğimizi çok daha büyük hedeflere ulaşmak suretiyle daim kılsın diye dua ediyorum" şeklinde konuştu.
"ONLAR BİR GRUP ÇANAKKALE'YE GİDENLER GİBİ DEĞİLDİ"
Gençler için ne düşündüğünün ve hayalinin sorulması üzerine Erdoğan, "Malazgirt'teydik bu hafta. Biz devamlı 2071 dedik. 3 yaşındaki çocuklarımız 2071'de nereye varacak ona baktığımızda önümüze çıkan şey çok önemli. Onlar 60 yaşına falan varacaklar. Bu önemli hedeftir. Bu 3 yaşındaki yavrular bu hikayeyi azimle yazacaklar ve tatbik edecekler. Biz iktidar olduğumuz zaman sadece seçmen konumunda olan 18 yaşındaki gençler vardı. Onların seçilme hakkı yoktu. Seçilme yaşını 30'dan 25'indirdik, daha sonra 18'e indirdik. Niye 18'e indirdik, gence verdiğimiz önemden dolayı. Gencine güvenmeyen geleceğin Türkiye'sini kuramaz. Seçme hakkını veriyorsun, seçilme hakkını vermiyorsun. Zor olan seçilmek değil, seçmektir. 18-25 yaş arası gençlerle iftihar edeceğiz. Burada olması gereken bizim gençlerimizi en ideal şekilde yetiştirmemiz, okullarımızdan mezun etmemiz ve hayata o şekilde buluşturmamız. Geleceğin Türkiye'sini buna göre hazırlamamız. Ben gençliğimize inanıyorum. Malazgirt'te 50 bini aşkın genç vardı. Bu gençler oraya aşkla, heyecanla geldiler. Onlar bir grup Çanakkale'ye gidenler gibi değildi. Onlar farklıydılar. Çanakkale'ye "adalet istiyoruz" diye gidenler maalesef şehit mezarlarının olduğu yerlerde kimisi votka mı, şarap mı, bira mı içersiniz, bunu konuşurlarken, bizim gençliğimiz orada tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet dedi" açıklamasında bulundu.