CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM'deki Grup Toplantısında, herkesin mutlu olduğu, güzel, zengin, huzurlu, kendi içinde barışık bir Türkiye'yi inşa etmek için siyasete girdiğini ve aynı azimle çalışmaya devam ettiğini bildirdi.
Avrupa şampiyonu olan milli güreşçiler Taha Akgül, Soner Demirtaş, Rıza Kayaalp ile Yasemin Adar ve Elif Jale Yeşilırmak'ı tebrik eden Kılıçdaroğlu, ULEB Avrupa Kupası'nda şampiyonluğa ulaşan Darüşşafaka Basketbol Takımı ile Voleybol Kadınlar CEV Şampiyonlar Ligi'ni şampiyon tamamlayan VakıfBank'ı kutladı.
Süper Lig'e çıkan Çaykur Rizespor ve MKE Ankaragücü'nü de tebrik eden Kılıçdaroğlu, sporun barış ve kardeşlik işi olduğunu belirtti, "Umarız spora siyaset girmez" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, 6 Mayıs 1972'de idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ı anarak, "Bu üç güzel fidanımızı dar ağacında kaybettik, onların yeri kalbimiz." diye konuştu.
Siyasal idamların toplumların belleğinde derin yer ettiğinin kabul edilmesini isteyen Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bugün siyasal idamların olmaması, en azından toplumda geleceğe yönelik derin yarılmaların engellenmesi açısından önemlidir. Günlük kızgınlıklarımızla hareket edebiliriz ama bir süre geçtikten, yara soğuduktan sonra yapılan işin doğru mu, eğri mi olduğuna daha sağlıklı düşünüp karar verebiliyoruz. O nedenle biz Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ı asla unutmayacağız, gençler de unutmayacaklar. Onlar bu ülkenin bağımsızlığı için mücadele verdiler."
"Onlara sadece bir tavsiyem var"
Cumhuriyet gazetesinin kuruluşunun 94'üncü yılını da kutlayan Kılıçdaroğlu, her dönemde baskılara, darbelere karşı direnen gazetenin ağır bedeller ödediğini, onurlu ve dik duruşunu hiç bozmadığını söyledi. İnançların siyasete malzeme edilmemesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Herkesin inancına saygı duymak, insan olmanın bir gereğidir zaten. Kişilerin inancına saygı duymak bizim görevimizdir. Onları zorla belli bir inanç içinde tutmak veya baskılamak veya inancından vazgeçirmek gibi bir düşünce insanlığa da ahlaka da inancımıza da aykırıdır. Fransa'da, aralarında geçmişte devlet yöneticisi olanlar da dahil bir grup sanatçı 'Kur'an-ı Kerim'den bazı ayetlerin çıkarılması gerektiğini' söylüyor. Neymiş, 'Çağ dışı kalmış o ayetler.' Buradan açık ve net söylüyorum çağ dışı kalan Kur'an-ı Kerim değil, çağ dışı kalan sizlersiniz. Onlara bir kez daha sesleniyorum, sizin bu tavrınız, düşünceniz El Kaide, El Nusra, IŞİD düşüncesidir. Onlara destek veriyorsunuz siz. Bütün kitaplara saygımız vardır, son kitap Kur'an-ı Kerim'dir. Eğer siz, inançları kullanarak terör estiren IŞİD'e, El Kaide'ye destek vermek istiyorsanız, bu söylemlerinize devam ediniz."
Kılıçdaroğlu, İslamiyet'in barış dini olduğunun bütün dünyaca kabul edildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"İslamiyet'te kavga, kin, öfke yoktur, liyakat, barış, huzur vardır. Siz İslamiyet'i nasıl böyle tanımlarsınız? İnsanların inancına saygı göstermek, insan onurunun bizatihi varlık nedenidir. Öyle anlaşılıyor ki bu açıklamayı yapanlar İslamiyet'in ne olduğunu bilmiyorlar. Onlara sadece bir tavsiyem var, lütfen sevgili Peygamberimizin Veda Hutbesi'ni bulunuz, Veda Hutbesi'ni okuyunuz. Tarihte ilk insan hakları beyannamesi olarak kabul edilen Veda Hutbesi'ni okuyun."
İnce'nin cumhurbaşkanlığı adaylığı
Konuşmasında partisinin cumhurbaşkanı adayı İnce'yle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Kılıçdaroğlu, geçen hafta İnce'nin adaylığını açıkladıklarını ve "ezberleri yine bozduklarını" ifade ederek, "Beklemiyorlardı çünkü CHP'yi de kendileri gibi sanıyorlar. 'Orada yarış oldu. Biri diğerini mahvedecek.' Niye mahvedelim? Yıllardır beraberiz. Aynı kavgayı veriyoruz, aynı mücadeleyi veriyoruz, aynı yolda yürüyoruz, aynı havayı teneffüs ediyoruz." dedi.
Muharrem İnce'nin hem Türkiye'nin sorunlarını hem de bu sorunların kaynağını çok iyi bilen bir siyasetçi olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, CHP'nin cumhurbaşkanı adayının demokrasiye bağlı, insan haklarını bilen, ayrımcılık yapmayan, 80 milyonu kucaklayan bir kişi olduğunu belirtti.
İnce'nin adaylığının açıklanmasının ardından yakasındaki parti rozetini kendisine emanet ederek, Türk bayrağı rozetini taktığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Yine akılları ermedi. 'Vay efendim nasıl yaparlar?' Biz en başından beri cumhurbaşkanının tarafsız olması gerektiğini söyledik. Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı, 80 milyonu kucaklamalı. Sadece CHP üyelerinin cumhurbaşkanı değil, CHP'nin önerdiği kişi 80 milyonun cumhurbaşkanı olmalı. Bu inançla ve görüşle yola çıkmalı dedik." ifadesini kullandı.
Muharrem İnce'nin kimlik, inanç, yaşam tarzı, bölge, parti ayrımı yapmayan bir siyasetçi olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, böyle bir kişinin cumhurun başı olmayı hak ettiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, İnce'nin milleti bölmek değil tüm kesimleri kucaklaştırmaktan yana bir siyasetçi olduğunu anlattı.
"Sen cumhurbaşkanı değilsin kardeşim"
Bir cumhurbaşkanının "Bana oy verenler makbul, vermeyenler münafık" anlayışı içinde olamayacağına değinen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Söylediği lafa bak, Allah aşkına. Ve bu adam ülkenin cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor. Ülkenin nüfusunun yarısını vatan haini, yarısını münafık addediyor. Onun için diyorum; bu kişiden cumhurbaşkanı olmaz. Bir partinin genel başkanı olabilir ama cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturuyorsa 80 milyonun cumhurbaşkanı olmak zorundadır. 80 milyonun cumhurbaşkanı değilsen, kimse kusura bakmasın sen cumhurbaşkanı değilsin kardeşim."
"Muharrem İnce bir öğretmen"
Muharrem İnce'nin herkesin huzur içinde yaşamasını, tartışmaların uygar düzeyde yapılmasını istediğini, diğer rakiplerinden de randevu talep ettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, işsizliğin önlenmesini, üretimin, kazancın artmasını, adaletin sağlanmasını da isteğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ama onlar rahatsızlık duyuyorlar. 'Vay efendim nasıl Muharrem İnce'yi cumhurbaşkanı adayı gösterirsiniz?' Muharrem İnce'nin bir özelliği daha var. Muharrem İnce bir öğretmen. Bu ülkenin binlerce çocuğunu okuttu, ders verdi. Hayatı, geleceği, umudu, demokrasiyi, fiziği matematiği, kimyayı, Türkçe'yi, geometriyi öğretti onlara. Üniversitelerde ve bürokraside onun yetiştirdiği çok sayıda yönetici ve akademisyen var. Dolayısıyla öğretmenliğin ve öğretmenin ne olduğunu en iyi bilen birisidir. Muharrem İnce öğretmenlerin çilesini en iyi bilen kişidir. Çocuğunu okula gönderen anne ve babanın çilesini de en iyi bilen kişidir. O nedenle bütün anne ve babalara, bütün öğretmenlere sesleniyorum; siz Muharrem İnce'ye sahip çıkmak zorundasınız. Muharrem İnce'yi cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturtmak zorundasınız."
İnce'nin çağdaş uygarlığın ötesine geçmenin tek yolunun eğitimden geçtiğini bildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, öğretmenleri baş tacı yapmayan bir toplumun geleceğinin karanlık olduğunu, İnce'nin de öğretmenleri baş tacı yapacağını kaydetti.
"İnce sarayların değil, milletin evladıdır"
Kılıçdaroğlu, siyasetten önce de tanıdığı İnce'nin bir halk adamı olduğunu, milletvekilliğinden sonra da köyünden ve köylüsünden vazgeçmediğini, onlara ihanet etmediğini belirtti.
"Birilerinin yaptığı gibi 'Yırtık ayakkabıyla siyasete girdim, sarayda oturuyorum, 3 bin kişi beni koruyor', Muharrem İnce bunları reddeder ve bunları hakaret addeder." diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"3 bin kişiyle gezen cumhurbaşkanı mı olur? Kendi halkından korkan cumhurbaşkanı. Buyrun bakalım. Kahveye gidemiyor, vatandaşın arasına giremiyor, Meclise geliyor, milletvekillerinden korkuyor. Bugün gelirken baktım, etraf polis kaynıyor. 'Bir şey mi oldu' dedim. 'Erdoğan burada' dediler. Helikopterler havada, her taraf polis kaynıyor. Kimden korkuyorsun arkadaşım? Milletinden korkan cumhurbaşkanı olur mu? Muharrem İnce ne diyor? '3 bin kişilik polis ordusunu kaldıracağım. Ben milletin arasına gireceğim. Ben halk adamıyım' diyor. Muharrem İnce sarayların değil, milletin evladıdır. Ayrıca Muharrem İnce tek adamlığa oynamıyor. 'Demokrasiye, güçler ayrılığına, güçlü bir parlamenter sisteme inanıyorum. Demokrasisi gelişmiş bir Türkiye istiyorum' diyor. O bir öğretmen, o bir baba. Bunları kabul etmez. O, halkıyla milletiyle birlikte yola çıkmak istiyor. Muharrem İnce'yi cumhurbaşkanı adayı seçtik, beyefendide şafak attı. Vay efendim nasıl olurmuş? Olur efendim, bal gibi olur. Senden çok, çok, çok, çok daha iyi olur."
"Kemal kardeşine haber ver, hemen yanında olacağım"
İktidarın başarısızlıklarına bahane olarak dış güçleri ve Türkiye'nin beka sorununu gösterdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, hükümete bu dış güçlere karşı neden dik duramadıklarını, neden onların oyuncağı olduklarını sordu.
Kılıçdaroğlu, "Hangi dış güçler geldi de ne yaptı? Çık bir anlat bakalım millete, biz de öğrenelim. Eğer dış güçler Türkiye'ye karşı bir oyun oynuyorlarsa Kemal kardeşine haber ver, hemen yanında olacağım. Hiç endişe etme." dedi.
AK Parti iktidarının 15 yılın sonunda ülkeyi beka sorunuyla karşı karşıya getirdiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, bunları sekiz madde halinde sıraladı.
Ülkenin beka sorunuyla karşı karşıya kalmasına yol açan nedenlerden birincisinin devlette liyakat sisteminin yok edilmesi olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, iktidarın liyakatı yok edip kendisine sadakati kriter olarak ortaya koyduğunu savundu.
İkinci nedenin devlet yönetiminin keyfileşmesi ve kişiselleşmesi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, her kararın "saray" tarafından verildiğini, kanunların, yönetmeliklerin çalışmadığını, devletin temel kurumlarının fonksiyonlarını yok ettiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, üçüncü nedenin ise tek kişinin her konuda tek belirleyici olmasından kaynaklanan bürokrasinin çalışmaması olduğunu dile getirerek, dördüncü nedeni ise "sarayın" aşırı yetkilendirilmesi olarak ifade etti.
Beşinci nedenin, yanlış dış politika olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bunun yol açtığı bir başka olumsuzluğun da Suriyeli sığınmacıların durum olduğunu kaydetti.
Kılıçdaroğlu, "30 milyar dolar Suriyelilere harcandı. Ne oldu? İtibar sahibi mi olduk? O Suriyeliler Türkiye'ye niye geldi? Senin yanlış politikaların yüzünden. Bu Suriyelilerin bir kısmı yarın öbür gün yeraltı dünyasına kayacaklar. Geçinmek istiyorlar. Ve bizim vatandaşımız Suriyeliler karşısında ikinci sınıf vatandaş. Doktor önce onları muayene eder, sonra bizim vatandaşımızı. Bizim vatandaşımız vergi verir, o dükkan açar vergi ödemez. Ben bunları söylediğim zaman da bana kızıyorlar 'Niye söylüyorsun?' diye. Gerçekleri söyleyeceğim." diye konuştu.
Türkiye'de beka sorununun altıncı nedeninin ihbar mekanizması olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ihbar mekanizmasının izlenecek politikalarda belirleyici bir unsur olarak ortaya çıktığını, kimin kimi ihbar ettiğinin belirsiz olduğunu, üstelik buna, devlet yöneticilerinin halkı ihbarcılığa sevk etmesinin yol açtığını savundu.
Yedinci unsurun yolsuzluk, sekizinci unsurun ise medyanın kontrol altına alınması ve halkın doğru bilgilenmesinin engellenmesi olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, "Şimdi vatandaşlarıma açık, net söylüyorum: 8 maddeyi saydım. Allah aşkına bunların hangisini dış güçler yaptı? Yönetemiyorlar, kendi kabahatlerini örtmek için de 'Bunu dış güçler yapıyor.' diyorlar. Dış güçler aleyhine bir şey yapıyorsa haber ver kardeşim, söz hep beraber mücadele ederiz. Biz Kuvayımilliyeciyiz, dış güçlere pabuç bırakmayız." dedi.
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarını dinledim"
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarını dinlediğini söyledi.
"Şunu çok iyi biliyor, ona yalan söylemeyen tek kişi benim. Vallahi de billahi de ona yalan söylemeyen tek kişi benim." diyen Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın AK Parti İstanbul 6. Olağan İl Kongresi'nin düzenlendiği Sinan Erdem Spor Salonu'nda 24 Haziran seçim manifestosunu açıkladığını anımsattı.
Erdoğan'ın "ahdim olsun" diyerek bazı açıklamalar yaptığını belirten Kılıçdaroğlu, "Anladım ki evet, bu beni dinliyor. Çünkü, 'Bugüne kadar bir çok şey yaptık olmadı. Bu adam bir şeyler söylüyor, bir de onun söylediklerini tekrar edeyim, bakalım olur mu olmaz mı?' diyor." ifadesini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Ama kendisine güvenmiyorum. Niye güvenmediğimi de anlatayım. Orada diyor ki 'ahdim olsun yeni dönemde enerjide dışa bağımlılığı azaltacağız.' Buradan çağrı yapayım yine, bu sefer yanına doktoru değil, danışmanını al. Benim söylediklerimi not etsinler, çünkü seni kandıran kişi ben değilim. Çünkü ben sana hep doğruları söyledim, söylemeye de devam edeceğim. Tam tersine enerjide dışa bağımlılık artacak, sen doğruları söylemiyorsun. Doğalgazı kimden alıyoruz? Rusya'dan. Bağlı mıyız? Bağlıyız. Peki nükleer santralı kime yaptırıyoruz? Ruslara. Bağlı olacak mıyız? Bağlı olacağız. Yüzde kaç? Belki yüzde 60-70'e çıkacak. Şimdi söyle bakalım: Kılıçdaroğlu mu doğruyu söylüyor, sen mi doğruyu söylüyorsun? Dünyada enerji konusunda bu oranda, başka ülkeye bağlı olan Türkiye dışında bir devlet var mı? Yok."
Erdoğan'ın, bölge ve sektörel teşviklerle istihdamın artacağını söylediğini de aktaran Kılıçdaroğlu, "Yani fabrikaların önü açılacak. Ben demiyor muydum üreten Türkiye. Sen de diyordun 'yok şantiye.' Ben diyorum fabrikalar, sen diyordun binalar. Niye inanmıyorum, sanki şeker fabrikalarını ben sattım. Bitlis'in sigara fabrikasını niye sattın? Senin Bitlislerden alıp veremediğin neydi. Bütün fabrikaları kapattılar, şimdi benim söylediklerimi söylüyor." diye konuştu.
"Hakkımı helal etmem"
Kilis ve Trabzon'da 6 aylık geçici iş için müracaat edenlerin fotoğraflarını gösteren Kılıçdaroğlu, "Bunlar iş arıyorlar. Ne kadar süreyle 6 aylık. 6 ay sonra seçim biter hepsinin işine son verir, kapının önüne koyarlar. Trabzonlu kadınlara sesleniyorum. Sana bu düzeni getiren adama oy verme. Oy verirsen hakkımı helal etmem. Kilislilere sesleniyorum: Seni ikinci sınıf, Suriyelileri birinci sınıf adam yapana oy verme, uyan artık." değerlendirmesinde bulundu.
Manifestoda "herkesin mal güvenliği ve ticaret yapma özgürlüğü hukuk devletinin güvencesi altında olacak" dendiğini belirten Kılıçdaroğlu, kendisinin daha önce dile getirdiği, "bu memlekette kimsenin can ve mal güvenliği yok" sözünü hatırlattı.
Bunu söylediğinde iktidarın hep beraber üstüne yürüdüğünü vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Şimdi beni tasdik ediyor. Kim doğruyu söylüyor? Ben söylüyorum. Kim sana yalan söylemiyor? Ben." açıklamasını yaptı.
"Galiba başına taş düşmüş
"Galiba başına taş düşmüş. 'Faizler düşecek' diyor." ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Doğru ya 15 yıldır ülkeyi dış güçler yönetiyordu. Bu gelecek yeni dönemde faizleri düşürecek. Ama nasıl düşürecek, o belli değil. Geçen hafta diyordum ki yabancılara ödenen faiz miktarı 150 milyar dolar diyordum. Devletin yeni rakamları çıktı. Dışarıya ödenen faiz 151 milyar dolara çıktı. Ekonomiyi yönetemiyor, Türkiye'yi yönetemiyor. Tefecilere teslim olan bir Türkiye, yönetilemez ve beka sorunu çıkar ortaya. Kime ödüyorsunuz 151 milyar dolar faizi? Londra'da bir grup tefeciye. Kimler götürüp o parayı onlara veriyor, 'ben bu memleketi iyi yönetiyorum' diyen adamlar. Bunu diyen adamlardan bu memlekete hayır gelmez."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın manifestosunda "Enflasyon düşecek" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, Erdoğan'dan pazara gidip fiyatlara bakmasını istedi.
Erdoğan'ın ayrıca "Cari açık düşecek" açıklamasını da hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Cari açık bizi ürkütmüyor diyordun, ne oldu kafana taş mı düştü? Bunun tehlikeli olduğunu söyleye söyleye dilimizde tüy bitti, sonunda o da anladı." dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 14 milyon 400 bin vatandaşın sosyal güvenlik primini ödeyemediğine işaret etti.
Erdoğan'ın tüm bunları söylerken, "asgari ücret üzerindeki vergiyi kaldıracağım" diyemediğini belirten Kılıçdaroğlu, "Adalet olacak memlekette diyor. Ne demek bu? 'Adalet yok, yeni dönemde adaleti getireceğim' diyor. Demek ki beni dinlemiş. Vallahi de billahi de dinlemiş. 'Hakkındaki suçlama ne olursa olsun kişi adil yargılanacak' diyor. Büyük laf, bizim için sıradan ama kendi için büyük laf. Bunu söyleyen kişinin Türkiye'yi BM'ye ihbar ettiği dilekçeyi geri çekmesi gerekiyor. 'Adil yargılama yapmayacağım' diye dilekçe vermişsin, çeksene. Ben kimseye işkence yapmayacağım diyor mu? Diyemiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Dünyada hiçbir ülkenin başbakanının, "köprü yaptık, yol yaptık" diye övünmediğini, bunu ayıp saydığını ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Köprü yapmayan hükümet, yol yapmayan devlet mi var? Onlar neyle övünüyor? Onlar 'biz uzaya araç göndereceğiz, oradan altın, platin madenlerini getireceğiz.' Bakın, hedefe bakın. Peki bilimsel olarak ne yaptın sen? İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı senin üniversitelerini geçti. Bu ayıp bile sana yeter.
Bütün bu söylediklerine aslında inanmadığını aslında bir cümle ile gösteriyor. Şöyle diyor: 'yoksullukla, yolsuzlukla, yasaklarla mücadele etmek en önemli hedeflerimiz arasında olmaya devam edecek.' Maşallah, maşallah. Yolsuzlukla mücadele edecek, keşke bunu söylemeseydin Recep Bey. Çünkü daha önce söylediklerinin tamamını yalanladın bununla. Yolsuzlukla sen mücadele edebilir misin? Mümkün değil. Devleti soyan adam yolsuzlukla mücadele edebilir mi? Aile boyu yolsuzluk yapan adam yolsuzlukla mücadele edebilir mi? Ama size bir sır daha vereyim, kimse duymasın. 3 M'den yararlanıyor. Birinci M, mahkeme. Adliye elinde ya. Birisine kızdı mı, atın içeriye. İkinci M, maliye. Üçüncü M, medya. Kızdın mı linç kampanyası başlatılıyor. 3 M'ye sağınmış bir iktidar. Bu ülkeye huzuru, barışı kardeşliği getirmek benim namus borcumdur, ben bunu yapacağım."