Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, medyanın "Dingo'nun ahırı" olmadığını, terörün propaganda gücüne karşı uyanık olunması gerektiğini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Keçiören Belediyesi ve Uluslararası Medya Enformasyon Derneği (UMED) işbirliği ile düzenlenen "Medya ve Terör Sempozyumu"na katıldı. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç, TGRT Haber ve İhlas Haber Ajansı Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar, Gazeteci Fadime Özkan, Ercan Gürses, Fatih Atik ve Melik Yiğitel ise sempozyuma panelist olarak katıldı. Sempozyumun açılışında açıklamalarda bulunan Kurtulmuş, "Türkiye'nin önünü kesmek isteyenler, terörle bunu yapmaya çalışanlar asla amaçlarına ulaşamayacaklar, millet ve devlet olarak bu örgütlerin yapmak istediklerine mani olacağız. Teröre karşı mücadelede önemli bir mesele, terörle birlikte kullanılan emperyal medya dilinin farkına varmamız gerekiyor. Medyada öyle bir dil kullanılıyor ki; en az terör örgütleri kadar zararlı, zehirli bir dil kullanılıyor. Buna karşı uyanık ve tedbirli olmamız lazım. Şuurlu bir şekilde durmamız lazım. ABD'nin Irak'ı işgalinin hemen ertesi gününden itibaren küresel medyada bir dil kullanılmaya başlandı. Irak'ın bölgesel olarak bölünmesinin zemininin hazırlanması için Kürt bölgesi, Sünni bölgesi, Şii bölgesi veya Arap bölgesi gibi isimler üzerinden Irak daha işgalin ertesi günü zihinlerde bölünmeye başlandı. Bu medyanın kullandığı en zehirli dillerden birisidir. Şimdi Musul ile ilgili Musul operasyonları devam ediyor. Musul operasyonlarının başladığı ya da Musul sorununun başladığı günden itibaren dünya medyasına baktığınız zaman kullanılan dili göreceksiniz. Şii milisler, Arap milisler, Türkmen milisler, Kürt milisler. Bunun bir iç savaş olduğunu anlatmak için bunu söylüyorlar. Musul'daki kavga Kürtlerle, Araplarla, Sünnilerle, Türklerle, Şiiler arasındaki kavga değildir. Musul'da yüzlerce yıldır bu etnik gruplar ve bu mezhebi yapılar yan yana yaşıyor. Musul'daki sorun emperyal bir paylaşımdan dolayı oranın silahlı gruplarca paylaşılmaya başlanmasıdır. Terör örgütlerinin isimlerini kullansanız ya. Bunları kullanmıyorlar. Çok geniş bir coğrafyaya yayılmış Türklerin, Arapların ve Kürtlerin birbirlerine karşı husumet beslemelerini sağlıyorlar. Kullanılan bu emperyal dile asla yüz vermeyelim, bunların emperyal diline karşı biz medyada terörle mücadelede kendi milli dilimizi kuralım. Hem oynanan emperyal oyunu bileceğiz, hem de bölgemizdeki farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görüp bu zenginlik üzerinden yeni bir dili medyada oluşturacağız" diye konuştu.
"MEDYANIN KENDİ İÇ AHLAKINI, ETİK KURALLARINI YENİDEN KUŞANMASI ŞART"
Medyanın kendi etik kurallarının ve geleneklerinin olduğuna dikkat çeken Kurtulmuş, "Medya, kamunun kendi görüşlerini, temennilerini, taleplerini, eleştirilerini ülkeyi yönetenlere karşı yönlendirebileceği alandır ve bu alanda kamuoyunun kendisini ifade edeceği bütün araçların bütünü medyadır. Bugün sosyal medya vasıtası ile çok farklı alanlara yayılmış medya ile karşı karşıyayız. Medya öncelikle kendi etik kuralları ve gelenekleri içerisinde hareket edecek ve aynı şekilde ülkeyi yönetenler yasalarla, koruyucu bir takım tedbirler ile medyanın işini kolaylaştıracak bir takım adımlarla medyanın özgür, bağımsız, demokrasi yanlısı bir şekilde hareket etmesini sağlayacak. Böylece medya zamanında, doğru ve tarafsız bir haber vererek hem halkı bilgilendirecek hem de olayların düzgün bir perspektif ile millete ulaşmasını, kamunun doğru bir şekilde şekillenmesini sağlayacak. Bu ilişki son zamanlarda biraz unutulmuş ya da çarpıtılmış. Öncelikle medyanın kendi iç ahlakını, etik kurallarını yeniden kuşanması şart. Zaman zaman doğruyu yanlış, yanlışı doğru haline getirerek bunlar üzerinden kamuoyunu yanıltmak medyanın görevini yanlış yapması anlamına gelir. Biz hükümet olarak bütün medya kuruluşlarının özgür, tarafsız bir şekilde kamuoyunu bilgilendirme fonksiyonunun yerine getirmesini isteriz ama aynı şekilde medyanın titizlikle özellikle terörle bu kadar mücadele verilirken milletimizin yanında olmasını, milleti desteklemesini arzu ederiz. Hepimizin bildiği gibi terör örgütlerinin esas hedefi, halk arasında korku, yılgınlık, panik oluşturarak halkın içine kapanmasını temin etmektir. Bunun için medya örgütleri bütün bu yaptıkları eylemleri aslında medyatik eylemler olarak yaparlar ki daha fazla duyulsun ve halk daha fazla korksun ve halk daha fazla içine kapatılsın. Nihayetinde korkan, ürken, panik içerisinde olan halkın hiçbir şekilde de demokrasinin, demokratik kuralların işlemesinde katkısı olmasın. Bunu temin etsinler. Yani korkuyu, paniği ortaya çıkartarak demokrasiyi rafa kaldırmak için terör örgütleri eylem yaparlar" ifadelerini kullandı.
"MEDYA DİNGONUN AHIRI DEĞİLDİR"
Terör örgütlerinin eylemlerinin çoğunun medyatik eylemler olduğunu kaydeden Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ben bir eylem yapayım da bu görünmesin demezler. Tam tersine en görülecek yerde, en görülecek zamanda, hatta o kadar zamanlamasını da yaparlar ki, ülkenin gündemini de takip ederek ne kadar çok kamuoyuna hangi saatte gündeme gelir, nerede yapılırsa daha çok etkisi olur diyerek bunları yaparlar. Yılbaşı gecesi Reina'ya yapılan saldırı zamanlama bakımından gerçekten çok iyi analiz edilerek seçilmiş bir zamanlamadır. Bir gün evvel, bir gün sonra, aynı akşam, aynı yerde yapılmış olsa bu kadar etkisi olmaz. Ama yılbaşı gecesi bütün Türkiye'nin "aman ne güzel bir yıl geliyor ve inşallah terörden kurtuluruz" diye ümit ettiği bir anda bütün dünyaya Türkiye terörden kurtulamayacak, teröre batmış olan bir ülkedir mesajını vermek için bu eylemi yapmıştır. Terörün propaganda gücüne karşı medyanın uyanık olması lazım. Medya bu konuda mecburen ayağını denk almak durumunda kalacak. Bu kadar terörle mücadele eden bir ülkede medya Dingo'nun ahırı değildir. Herkes istediği gibi istediği şekilde medyada terör örgütlerinin lehine olacak şekilde işler yapamaz. Şehit Mehmet Selim Kiraz'ın ağzı bantlanmış, kafasına silah dayanmış resmi, Selim Kiraz'ın şehit edilmesinden daha acı bir görüntüdür. Onun arkasındaki 3 tane eşkıya, siyasi güçler tam da bunu istiyor. 3-5 tane aymaz medya mensubu da bunu medyadan yayarak reyting peşinde koşuyor. Almaz ol öyle reytingi. Karlov suikastını yapan o FETÖ'nün maşası adamı öldürüyor ve daha sonra orada bir şeyler söylüyor. Maalesef bizim televizyon kanalları onu dakikalarca gösteriyor. Onun gösterilmesini önlemek için illa RTÜK'ün görüntü yasağı mı koyması lazım. Terörün tam da istediği propagandadır. Birkaç sefer bu tür konularda müdahale etmek mecburiyetinde kaldığımız zamanlar oldu. Bir kuruluşta çalışan arkadaşımızı aradım, "Şöyle bir görüntü ne işinize yarıyor. Televizyonunuza herhangi bir şekilde faydası var mı?" dedim. Burada artık herhangi bir şekilde kamu otoritesi, yasa, yasak, kanun ve RTÜK'e gerek yok. Aslında teröre karşı mücadelede medyanın en önemli filtresi kendi içidir, vicdanıdır."
(İlker Turak / İHA)