Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis Genel Kurulunda anayasa değişikliği teklifi görüşmelerinde kavga çıkaran CHP'li vekilleri eleştirerek, "Gelirsin, söyleyeceklerini o kürsüde söylersin. Ondan sonra da yerine geçer oturursun. O kürsü yıkmak için oraya konmadı. O kürsü söyleyecek sözü olanlar için oraya koyuldu" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen 34. Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu. Bugün toplantıların 34'üncüsünü yaptıklarını belirten Erdoğan, muhtarlarla yaptığı istişarelerin Türkiye'nin, bölgenin ve hatta dünyanın tüm önemli meselelerini kapsayan bir hasbihal şeklinde geçtiğini anlattı. Toplantıya gelen muhtarların ifade ettikleri hususların kendisine yol gösterdiğini dile getiren Erdoğan, "Bizim için tek ölçü halkın çizdiği yoldur. Allah'ın rızasını esas almayan hiçbir faaliyetin milletimizin gönlünü kazanması da mümkün değildir. Biz çevremizde ve dünyada pek çok örnekleri olduğu gibi nevzuhur bir millet değiliz. Biz köklü bir millet geleneğine, geniş ve güçlü bir kültüre sahip bir milletiz. Bu bakımdan milletimizin tercihleri rastgele değildir. Onun için 40 yıllık siyasi hayatında gözüm hep milletimde oldu. Milli irade sözü, demokrasi sözü birileri için laftan ibaret olabilir. Ama biz tüm hayatımızı bu kavramlara, bunların hayata geçirilmesine adadık. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif'in dediği gibi "Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam. Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir aşığım istiklale, bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale." Kimseye zağarlık yapmadan, hiçbir haksızlığa boyun eğmeden, istiklal ve istikbal aşkımızdan taviz vermeden bu günlere geldik. İnşallah ömrümüzün sonuna kadar da bu şekilde bu yola devam edeceğiz" diye konuştu.
"1. DÜNYA SAVAŞI SONRASI BİZE BİÇİLEN KEFENİ ÖNCE ÇANAKKALE'DE, SONRA İSTİKLAL HARBİ'YLE PARÇALAYIP ATTIK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı sıkıntıları, maruz kaldığı saldırıları, üzerinde oynanan oyunları herkesin gördüğünü vurgulayarak, "Tıpkı 1. Dünya Savaşı sonrası, 2. Dünya Savaşı sonrası yapıldığı gibi yeni bir dünya kurulmaya ve bize de burada bir rol biçilmeye çalışıyor. 1. Dünya Savaşı sonrası bize biçilen kefeni önce Çanakkale, sonra İstiklal Harbi'yle parçalayıp attık. 2. Dünya Savaşı sonrasında ise ülke olarak tercihimizi Batı ittifakı tarafından yana kullanarak kendimize yeni bir yol açmanın gayreti içinde olduk. Aradan geçen uzun zamana rağmen bugün görüyoruz ki ülkemizle ve milletimizle ilgili kötü niyetler halen sürüyor. Halen eski hesaplar önümüze koyulmaya çalışıyor. Kimi zaman terör, kimi zaman kardeş kavgası, kimi zaman ekonomik kriz, kimi zaman da darbe görünümüyle ortaya çıkan bu hesaplaşma bugün de sürüyor. Özellikle son 3 yıldır yaşadığımız hadiseler bu hesaplaşmanın birer tezahüründen başka bir şey değildir. Allah'ın yardımı, milletin desteğiyle terör örgütleri üzerinden ülkemize yöneltilen saldırıları birer birer boşa çıkardık, çıkarıyoruz" şeklinde konuştu.
"KİMSENİN PYD İÇİN BUNLARIN PKK İLE İLGİSİ YOK DİYECEK HALİ KALMADI"
Terör örgütlerinin sadece birer maşadan ibaret olduğunu, asıl mücadelenin onların arkasındaki güçlerle verildiğini gayet iyi bildiklerinin altını çizen Erdoğan şunları kaydetti:
"Eğer maşaları kırmazsak arkadaki güç mücadelesini kazanamayız. Bunun için bölücü örgütü kıpırdayamaz hale getirmek için gerekli tüm tedbirleri aldık. Güvenlik güçlerimiz bölücü örgüte tarihinin en büyük darbelerini vururken milletimiz de artık bu örgütün gerçek yüzünü görmüş bulunmaktadır. 15 Temmuz ihanetinin müsebbibi olan FETÖ ile mücadelemizi bürokrasiden iş dünyasına ve uluslararası alana kadar tüm cephelerde sürdürüyoruz. DEAŞ denilen ve dünyada en büyük zararı Müslümanlara veren, en çok Müslüman kanı döken örgütü hem kendi topraklarımızda hem de bölgede bitirmekte kararlıyız. Biz bu örgütlerin üzerine gittikçe, dışarıya verdikleri farklı görüntü ortadan kalkıyor, hepsinin de aynı ahtapotun kolu olduğu ortaya çıkmaya başlıyor. Düne kadar DEAŞ çatısı altında kan dökenler, bakıyoruz bugün PYD kimliğiyle karşımıza çıkıyor. FETÖ derseniz ülkemize ve milletimize düşman kim varsa tüm imkanlarını onun emrine veren, kişiliksiz, kirli, satılık bir örgüt haline geldi. Rabbime hamd olsun bu örgütlerin her biri de attıkları her adımda gerçek yüzlerini kendileri ifşa ediyorlar. Yıllarca bize bu örgütleri birlikte çalıştıkları, işbirliği yaptıkları meşru yapılar olarak göstermeye çalışanların bile ortaya dökülenler karşısında artık söyleyecek sözleri kalmadı. Artık hiç değilse kartların açık oynanmasını umuyoruz. Kimsenin PYD için bunların PKK ile ilgisi yok diyecek hali kalmadı. Çünkü bizzat NATO destekli yayınlarda bu ilişki tüm delilleriyle ortaya çıktı. Kimse bizim tek önceliğimiz DEAŞ ile mücadeledir diyecek hali kalmadı. Türkiye'nin El Bab operasyonunda sergilenen tavır böyle bir hassasiyetin olmadığını gösterdi. Aynı şekilde artık kimsenin FETÖ'yü savunacak, bu örgütün mensuplarını masum sivil toplum kuruluşu temsilcisi olarak gösterecek imkanı da kalmadı. Bu örgütün Türkiye'de yaşanan darbe girişimindeki rolüne tereddütle yaklaşanlar Rusya Federasyonu Büyükelçisine yapılan suikastin ardından herhalde ikna olmuşlardır. Aslında bütün bunları birer iyi niyet ifadesi olarak söylüyorum. Yoksa en başından beri kimin derdinin ne olduğunu biz de iyi biliyoruz. Bu acımasız bir güç mücadelesidir. Düştüğümüz anda çevremizde pek çok örneğini gördüğümüz şekilde iç çatışmalarla, kardeş çatışmasıyla bize kendi kendimizi imha ettireceklerinden hiç şüpheniz olmasın. Bu gerçeği biz gördüğümüz için bir yandan terör örgütleriyle mücadele ederken, diğer yandan Suriye ve Irak'taki operasyonları sürdürüyor, aynı zamanda birliğimizi, beraberliğimizi güçlendirmeye çalışıyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her fırsatta tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet dediklerini anlatarak, "Neden tek millet diyoruz? Bizi bölemeyecekler de onun için. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi aklınıza ne gelirse 80 milyon biz tek milletiz. İkincisi tek bayrak. Bizim şehidimizin kanından rengini alan, hilaliyle bağımsızlığımız ifadesi olan, yıldızıyla da şehidimizin ta kendisi olan bayrağımızdan başka bayrak biz tanımıyoruz. Bu bayrak için şehit olanlar şahadete yürüyor. Üçüncüsü de bayrakları bayrak yapan üzerindeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır diyerek yola yürüyoruz. Eğer bir toprağın uğrunda ölenleri yoksa o sadece sıradan bir arazi olarak kalır. Vatan olma sıfatına ulaşamaz. Dördüncüsü de tek devlet. 780 bin kilometrekare vatan ve bu vatanın üzerinde bizim Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak tek devletimiz var. Başka devlet tanımıyoruz. Kimse böyle bir gayretin içine girmesin. Eğer girerlerse şuanda Gabar'da, Tündürek'te aklınıza neresi gelirse yaz-kış demeden bu mücadele devam edecektir. Bu ülkede, bu ülkeye ihanet edenlerin yeri yoktur, olmayacaktır. Eğer bu ülkenin evladıysan, bu ülkenin vatandaşıysan vatandaşlık görevinin, bilincinin içerisinde huzuru bozmadan yersin, içersin, yatarsın. Her türlü hakkında var. Bu ülkede cumhurbaşkanlığı makamına varıncaya kadar bu payeye ulaşmadılar mı? Ulaştılar. İlla bir terörist olmak gerekmiyor ki? Kürt olup da cumhurbaşkanı olan büyüklerimiz oldu bizim. En üst devlet makamlarında yer alan değişik etnik yapılarda olan vatandaşlarımız var. TSK'da en üst makamlarda olanları gördük. Kimseye bu yollar kapalı değil" ifadelerini kullandı.
"O KÜRSÜ YIKMAK İÇİN ORAYA KONMADI"
Erdoğan, "Bakıyorsunuz Mecliste bir anayasa değişikliği çalışması olacak. Bu Anayasa değişikliği çalışmalarında yaşanan tabloyu görüyorsunuz değil mi? Eğer egemenlik kayıtsız şartsız milletinse Meclisin çalışma şekli bellidir. Gelirsin söyleyeceklerini o kürsüde söylersin. Ondan sonrada yerine geçer oturursun. O kürsü yıkmak için oraya konmadı. O kürsü söyleyecek sözü olanlar için oraya koyuldu. Öbür taraftan terör örgütleriyle parlamentonun önüne gelip bir siyasi partinin mensuplarıyla orada eylem yapmaları da çok farklı bir şey. Bunlar iyi niyet göstergesi değildir. Biz ne yapacağımızı göreceksiniz demek suretiyle demokrasi mücadelesi verenlere tehdit savurmak bu anlayışta olanları bir yere ulaştırmaz" dedi.
Anayasa değişikliği çalışmalarında yaşanan tartışmaları değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Parlamentoda çalışmaları engellemek, çalışmaların sürecini uzatmak hiçbir şey kazandırmıyor. Ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin 15 gün değil de 1 ay ama ben inanıyorum ki bu parlamentodan çıkıp milletin önüne gidecektir. Eğer millete saygınız varsa, milletin iradesine inanıyorsanız, Gazi Mustafa Kemal'in "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesine inanıyorsanız bırakın müzakereler bitsin, milletin önüne gitsin, millet ne karar verirse biz de hep birlikte "eyvallah" diyelim. Ama görüyorum ki bunlar milletten rahatsız. İki de bir "tek adamcılık." Ne tek adamcılığı ya? Eğer olayı buraya götürmek istiyorsanız bunun kaynağında siz varsınız. Bu ülkede CHP'nin il başkanlarının valilik, belediye başkanlığı yaptığı dönemleri biliriz. Tek adamcılıksa bu. Eğer daha da gerilere giderseniz asıl tek adamcılığı orada görürsünüz. Ben o defterleri açmak istemiyorum. Ama zamanı gelince o defterleri de açarız. Bu ülke neler gördü. Bunlar tereciye tere satmaya çalışıyor. Artık bu ülkede bu tür aldatmacaları yutacak bir millet yok. Herkes yerini bilecek, haddini bilecek ve sandığa saygı duyacak, milletin iradesine saygı duyacak. Millet ne derse o olacak" açıklamalarında bulundu.
(Abdullah Sarıca - Derya Yetim / İHA)