Sayın Başkan,
Kan, ölüm ve gözyaşı...
Benim ülkemin sınırlarında çocuklar bu dehşet döngünün içinde büyüyor... Buna büyümek denirse.
Kimi bir sokak gösterisinde eline tutuşturulmuş bir dövizi taşırken, kimi bombalardan kaçmaya çalışırken, kimi içine doğduğu bir parçalanmanın safları arasında düşüyor toprağa... Ölüm gencecik, çocuk yaşlarında buluyor onları...
Ortadoğu’da çocuklar ölüyor!...
Sizler; bombaların, acıların, yoksullukların menzili dışındaki koltuklarınızdan bir film gibi seyrediyorsunuz olanları... Ama bu korku filmi yıllardır Türk halkının başucunda yaşanıyor...
Bu mektubu size tüm dinlerin buluşma noktası, medeniyetlerin çatıştığı değil, birleşip birbirini beslediği, barışın ve hoşgörünün mabedi Türkiye'den yazıyorum.
Sınırlarımız son 10 yıldır alevler içinde... Irak'a, "özgürlük getireceğiz" vaadiyle saldırıp bu kadim ülkeyi acının, ölümün, ağıtların sıradanlaştığı bir cehenneme çevirdiniz.
Ortadoğu’yu önce krallara, diktatörlere, zalimlere teslim ettiniz; ardından kendi yarattığınız bu zalimliğe sözde savaş açarak, kardeşin kardeşi katlettiği, kanla bezenmiş bir korku atlası yarattınız.
Bölge halkları, emperyalizmin eseri yoksulluk, yolsuzluk, açlık ve ezilmişlik sarmalından kurtulmak isterken, yine sizlerin senaryosunu yazdığı bir başka tuzağın içine çekiliyor.
Son oyunu Suriye'de sahneye koydunuz.
Maalesef, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını da bu kirli tezgahın bir parçası haline getirdiniz. Esad'a saldırı planları yaparken, destek verdiğiniz muhalifler esirlerinin kanlarını içiyor.
Dünya, bizim çocuklarımıza komşu ettiğiniz vampirlerin görüntüleri ile çalkalanıyor. Esad'a alternatif olarak destek verdiğiniz gruplar insanların kalbini çıkarıp yiyor. Esirlere yapılan işkenceler zulüm bataklığının hafızasında yer ediniyor.
Son olarak New York Times, Suriye'deki muhalif güçlerin esirlerin kafasına nasıl kurşun sıktığını ve ciğerlerini nasıl yediğini görüntüleriyle yayınladı.
Bunu yapanların bizim dinimizde yeri yoktur! Bunlar Müslüman olamazlar!
Öldürülenler 20’li yaşlarında Suriye ordusunda görev yapan zavallı gençler... Bu katliamı izlerken vicdanınızda hiç sızı oluşmadı mı?
Bu vampirlerin eline silah verip Suriye'ye gönderenler, onları lojistik ve askeri olarak destekleyenler, Esad'ı yıkıp bu insanlarla mı Suriye'ye demokrasiyi getirecekler!
Sahi Suriye nasıl bu hale geldi?
Irak’ta her gün çocuk, kadın demeden 100’e yakın insan ölüyor...
Irak nasıl bu hale geldi?!
Sırada hangi ülke var?
Böl-parçala-yönet senaryosunun benzer repliklerini hangi ülke için hazırlıyorsunuz?
Bu coğrafyaya, dünyaya, ezilen halklara ilham olan, emperyalizme karşı verilmiş ve kazanılmış ilk büyük zaferin kahramanı olan Türk halkı, sizlerin bu oyununda figüran olmayacaktır.
Benim ülkeme demokrasi devrimle geldi. Ortadoğu’ya sözde demokrasi ihraç edilirken, Türkiye'de karşı devrim yapılmasına asla izin vermeyeceğiz.
Atatürk Türkiye’si bölgenin ilham kaynağı olmaya devam edecektir. Bu coğrafyanın insanları da en az diğer bölgelerdeki insanlar kadar refah, huzur ve mutluluğu hak ediyorlar.
Ve yine bu coğrafyanın çocukları bombalarla parçalanmadan, kazananı olmayan savaşlarda, çatışmalarda öksüz kalmadan yaşamak hakkına sahipler.
En az sizin çocuklarınız kadar...
Artık kendinize gelin!
Suriye'deki savaşı ateşle, kanla beslemeyi bırakın! Suriye halkına kendi kaderini tayin etme hakkının yolu bomba yağdırmakla, eli kanlı vampirlere, sözde Müslümanlara destek vermekle gerçekleştirilemez...
Savaş, zorunlu olmadıkça bir cinayettir!
Bu cinayeti durdurmak için biz Türkiye olarak hazırız.
"Sert bir rüzgar mesafesi" diyor ABD Dışişleri Bakanı John Kerry... Suriye ile Türkiye arasındaki bu mesafede, savaş rüzgarları yerine barışın esintisini istiyoruz.
Üstelik bu hala mümkün...
Sayın Başkan,
Savaştan övünç ve onur duyuyorsanız, bu vahşet görüntülerinden rahatsız olmuyorsanız, insan olmanın bütün erdemlerini kaybetmişsiniz demektir.
Öyle olmadığı düşüncesiyle saygılar sunuyorum.