CHP Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat, 2012 Yılı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Bütçesi üzerine Meclis’te bir konuşma yaptı…
Özbolat konuşmasında şu konulara değindi; “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2012 yılı bütçesi üzerinde partim adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Enerji ülkemizin ve dünyanın en temel sorununu oluşturmaktadır. Ülkemiz içinde bulunduğu jeopolitik durum itibarıyla avantajları kendi lehine çevirememiştir. Türkiye hem elektrik hem de petrol kaynakları anlamında dışa bağımlılığı her geçen gün artan bir ülke.
Bakınız, doğal gaz ve elektriğe geçtiğimiz aylarda fiyat eşitlemesi mekanizması nedeniyle uzunca bir aradan sonra zam yapıldı. Doğal gazda yüzde 15, elektrikte yüzde 20’ler civarındaki bu zam en çok sanayiyi etkilemiştir. Sanayimiz bu zamdan yüzde 20’ler düzeyinde etkilenerek çok büyük bir sıkıntıya girmiştir. Devletin dağıtım şirketlerini özelleştirmek için EDAŞ’ların mevcut tarifeleri çeşit çeşit teorilerle önce uzatıldı, sonra kimine kıyak, kimine dayak atılırcasına onaylandı, geçti. Kayseri ve Civarı, beş yıllık tarife döneminde ise, tarifesinde kayıp kaçak hedefinde değişiklik olmamasına rağmen ARGE ve altyapı yatırımları için milyonlar harcayacakları kalemleri onaylatmışlardır. Bu kadar yüksek yatırımlar yapılmasına rağmen, beş yılın sonunda kayıp kaçak oranı yine aynı hedefte kalacaktır.
Dağıtım tarifelerinde binde 1’lerin bile milyonlarca liraya karşılık geldiği tarife dönemlerinde bir de bakıyorsunuz 2-3 puan artırılıyor. İşte, elektrik zammının asıl nedeni bu ve bunun gibi nedenlerdir. Bu filmler nedeniyle elli çeşit fon ve paylar yüzünden elektrik fiyatları sürekli artıyor.
Aslında kayıp kaçağı “kayıp” ve “kaçak” diye ikiye ayırmak lazım. Kayıp bellidir, oranı da yüzde 3-5’ler düzeyinde ama bu iki kavram birlikte anılarak kafalar karıştırılıyor. Kaçak ise bambaşka bir şeydir. Siz eğer elektrik çalınmasına izin veriyorsanız, bu kadar yüksek ARGE ve altyapı bedellerini tanımlıyorsanız beş yıldan sonra 1 kilovat saati kimse kaçak kullanmamalıdır.
Burada devralınacak şirketlerde buna göre ihale bedeli oluşturuldu. Devredilen bölgelere bakın, tahsil edilemeyen alacaklar şirketin kasasına kalıyor zaten. Bu kalemin tüm bedeli devlet tarafından ödenmiş, özel sektör gelip öncelikle bunu tahsil ediyor.
Bu yıl yapılan tarife dönemlerinde kimi şirketler zengin ediliyor. Zaten 2,33 olan kâr marjı ile milyar dolarları çıkarmaları mümkün değil. Bakanlık da bilinçli olarak o şirketlerin usulsüz uygulamalarını temizleyecek düzenlemeler yapmaya çalışıyor. Buradan tüm enerji bürokratlarına sesleniyorum: Sakın yanlış yapmayın. Bu adamların almış olduğu bölgelerin yanlış işlemlerini sakın ola onaylamayın. Bu harcamalar devletin değil, doğrudan halkımızın cebinden çıkan bedellerdir. Bugünkü hataların bedelini, hesabını yarın vermek zorunda kalırsınız.
Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan haberlerde tüketici mahkemesi tarafından alınan bir başvuru gündeme geldi. Elektrik faturalarının kayıp-kaçak ve bir sürü fon ve pay nedeniyle bir yılda 13 faturaya karşılık geldiğini yazdılar. Sonuna kadar doğrudur. Çünkü, EDAŞ’ları satmak için şirketlerin tarifelerinde her payı ayrı ayrı yazdırdılar. Enerjinin çıplak fiyatının üstüne yüzde 5-6 kadar fon biniyor, yüzde 10’la 15 arasında da kayıp kaçak biniyor. “Buna yapılacak bir şey yok.” diyorlar. Değerli Hükûmetimiz de bununla ilgili 4628 sayılı Kanun’u ince ince değiştirdi. O zaman bu kötü niyeti kimse sezememişti. Şimdi uygulamaya başlayınca herkes bağırıyor.
Hükûmetin, bu abuk sabuk tarife uygulamasındaki koşulları derhal düzeltmesi gerekmektedir. Getirin kanun değişikliğini, hep beraber düzeltelim. Elektrik faturaları böyle giderse, dağıtım şirketlerinin vicdanına kalır. Hâlâ anlamakta güçlük çektiğimiz, ancak ne yazık ki elektrik faturalarımızın vazgeçilmezi olan TRT payı artık son bulmalıdır. Özel sektörün çatır çatır para kazandığı medya sektörü varken, neden bizler elektrik faturalarındaki fon ve paylarla TRT’yi finanse ediyoruz? Hâlâ anlamış değilim, zarar ediyorsa kapatalım ya da özelleştirelim. Elektrik faturalarımızla her ay fonluyoruz, gene zarar ediyorlar ve üstelik de TRT, yayınlarında Hükûmetin borazanlığını yapıyor. TRT bedelinin en azından konutlardan kaldırılması konusunda derhal bir çalışma yapılması gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her insanımız için ucuz ve kaliteli enerjiye ulaşılacak imkânlar sunmamız başta Hükûmetin ve Enerji Bakanlığımızın asli görevidir, ama maalesef ülkemiz tüm uluslararası istatistiki verilere bakıldığında, son sıraları kimseye kaptırmıyor. Bu bizim kaderimiz olmamalıdır. Bizler enerjinin dünyada nasıl kullanıldığını, nasıl şekillendiğini görüyoruz. Türkiye, binlerce kilometrelik boru hatlarının ortasında olmasına rağmen hem petrolü hem de doğal gazı en pahalı kullanan ülkedir, bunu değiştirmemiz lazım. Geçtiğimiz haziran ayında 1986 yılında imzalanan Gazprom ile BOTAŞ arasındaki Boru Hattı Anlaşması’nın özel sektöre devri için lot lot ihale ilan edildi ancak Gazprom ihaleye katılmak için kimseye onay vermediği için ihale iptal edildi. Daha sonra eylül ayında Gazprom’la olan Batı Hattı Anlaşması’nın 31/12/2011 itibarıyla yenilenmeyeceği Sayın Bakanımız tarafından ilan edildi. Gazeteler çarşaf çarşaf gereksiz gerekli bir sürü yorum yaptı. Tabii, biz bilgilendirilmediğimiz için bu önemli gelişmeyi basından takip etmek zorunda kaldık. Peki, Gazprom ne yaptı? “Bizim muhatabımız Sayın Bakan değil, BOTAŞ’tır.” dedi. Sayın Bakanımız, olay büyümesin, dünya gaz alıyoruz, aramız bozulmasın diye Gazprom’la ilişkileri germedi, EPDK ise geçtiğimiz günlerde ilana çıktı. Batı hattından Gazprom’la anlaşıp gaz getirmek isteyen şirketlerin gaz ithalat lisans başvurusunu kabul etti ama lisans almak için gerekli olan Gazprom’la yapılacak Gaz Tedarik Anlaşması’nı 26 şirketten hiçbiri yerine getiremedi. Başvurular yönetmelik gereğince on iş günü içinde eksik evrak olan Gaz Sözleşmesi’ni getirmek için uzadı, sanıyorum geçtiğimiz cuma günü de bitti. Büyük bir ihtimalle Gazprom’la anlaşan kimse yok.
Gazprom’un bir özel firmayla anlaşma yapması zaten olası değil. Gazprom bulmuş bizim gibi bir kazı, niye özel sektöre devretsin. Bu tarafta gaz faturalarına hazine kefil iken diğer tarafta Türk bankasından alınmış mektup var. Niye devretsin hazine güvencesi varken özel şirketlere? Niye gaz versin? Ayrıca özel sektöre gaz getirme hakkı tanınacaksa neden Batı hattı gibi stratejik bir hat masaya konuyor? Türk şirketleri, Gazprom gibi dünyayı sarsan, Putin’in eşrafıyla yönettiği bu şımarık tavırlara neden maruz bırakılsın?
Bakın, değerli arkadaşlar, Batı hattı, İstanbul ve Trakya’nın yani sanayinin başkentidir, ülkemizin yüzde 35’i bu bölgede yaşıyor. Bu hat çalışmazsa Gazprom biliyor ki hayat durur. Devletimiz müzakereyi kötü yönetip sonra da masadan kaçmakla, ardından da üstü kapalı mesajlarla bu işi çözemez. Daha dün bize bu oyunları çeviren Rusya’ya koca nükleer santral projesini altın tepside sunduk, şimdi bize “Gazı keserim.” tehdidinde bulunuluyor. Hadi, siz de “Ben de nükleeri durdurum.” deyin. Diyemezsiniz çünkü sizin kabul ettiğiniz tahkim hükmünü Gazprom şimdi gaz sözleşmesinde kabul etmiyor. Gazı fahiş bedellerle satmak için bizim şirketleri -tabiri caizse- tokatlayıp gönderiyor. BOTAŞ’ın Genel Müdürü ayrı, Bakanlığımız ayrı tavır alırsa Gazprom bunu yakalar ve tepemize biner. Şimdi, yarın kuzu kuzu anlaşmayı Rusların istediği fiyattan imzalarsınız ya da almadığınız gazın parasını ödersiniz. Dokuz yıldır Tuz Gölü depolama tesisi için eşelenip duruyoruz. Şimdi, Çinli bir firmayla sözleşme yaptınız, inşallah yedi sekiz yılda biter. Siz depo yapmak için bu kadar oyalanırsanız, Gazprom’un da eli böyle güçlü olur. Azerbaycan’ın, Rusya’nın, Avusturya’nın, Fransa’nın enerji bakanlıkları şirket kuruyor, kendi ülkelerinde bitirmiş oldukları yatırımları gelip ülkemizde de devam ettirmek istiyorlar, biz de seyrediyoruz. Bu ülkeler kalkıyor, ülkemize geliyor ve devletten destekten çok köstek alarak milyarlarca yatırım yapıyorlar. Bu durum sizi hiç düşündürmüyor mu? Biz ne zaman bu seviyeye geleceğiz?” diye sordu.