Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Gerek Sincar'da, gerek Suriye'nin başka noktalarında ve Irak'ta, Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden gelişmelere karşı her an teyakkuz halinde olduğumuzu belirtmek isterim" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen toplantıda basın mensuplarının sorularını yanıtladı. 16 Nisan halk oylaması süresince Avrupa'nın sergilediği tutuma karşılık Türkiye'nin nasıl bir seyir izleyeceği sorusunu yanıtlayan Kalın, "Son dönemde Avrupa'da bir akıl tutulması yaşanıyor. Bunun belki daha uzun tarihi bir geçmişi var ama özellikle son dönemde yaşanan Erdoğan karşıtlığının giderek ivme kazanması, adeta bir siyasi akıl tutulmasına dönüşmesi, bizimde üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir konudur. Avrupa her şeyden önce kendi demokratik değerleri ile çelişmektedir. Avrupa'nın birçok ülkesinde açıktan terör örgütü olan, Türkiye düşmanlığı yapan yapılara, örgütlere kapı açılmaktadır. Doğrudan veya dolaylı destek verilmekte, onların oradaki terör faaliyetlerine göz yumulmaktadır. Bunları, demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle izah etmeniz mümkün değildir. Bunun tersi söz konusu olsaydı; Avrupa'daki belli ülkeleri hedef alan terör örgütleri veya benzeri yapılanmalara biz Türkiye'de izin verseydik Avrupa'nın tepkisi ne olurdu?" diye konuştu.
"Bu konularda herhangi bir heves içerisinde bulunmasınlar. Biz gerek Avrupa ile gerekse de Avrupa Birliği ile iyi ilişkiler içerisinde olmak istiyoruz" diye konuşan Kalın, "Bizim AB ile yürüttüğümüz müzakereler bir ortaklık ilişkisidir. Bu ortaklık tanımının gerektirdiği karşılıklı saygı, güven ve çıkara dayalı bir ilişkinin esas alınması gerekir. Hiyerarşik dayatmaları Türkiye'nin kabul etmesi mümkün değildir. Bir tarafın bir takım buyruklar yayınladığı, Türkiye'nin de bunları kabul etmesi gerektiği şeklindeki varsayımların artık geçmişte kaldığını bilmeleri gerekir. Burada eşit, karşılıklı güvene, saygıya, milli çıkarlara dayalı bir ilişkinin inşa edilmesi gereklidir. Birileri Avrupa'dan Türkiye'ye parmak sallayarak buraya hiza vereceğini sanıyorsa yanılıyor. Bunu anlamış olmaları gerekir" ifadelerini kullandı.
18 Mart 2016'da imzalanan Türkiye-Avrupa Birliği Mülteci Anlaşmasının gereklerinin yerine getirilmesi sorumluluğunun Avrupa'da olduğunu kaydeden Kalın, "O anlaşmanın 3 ana ayağı vardır. Birincisi; yeni fasılların açılmasıdır. Siyasi blokajlar nedeniyle yeni fasıllar açılmıyor. Burada Türkiye'yi suçlayamazlar. Yeni fasıllar açacak olan AB'dir. İkincisi; mültecilere 3 milyar euroluk yardım gönderilme konusudur. Bu teklifi yapan Avrupa şu ana kadar 790 milyon euro Türkiye'ye göndermiştir. Bu para Türkiye'nin kasasına girmiyor. Türkiye bu göç anlaşmasında üzerine düşeni yapmıştır. Göç dalgası yüzde 99 oranında durdurulmuştur. Bu gelen para Türk kurumlarına da gelmiyor. Yeter ki kendi sorumluluklarını yerine getirsinler. Geri Kabul Anlaşması çerçevesinde bile gönüllü olarak Avrupa'ya gönderilen Suriyeli mülteci sayısının 4 bin olduğunu görüyoruz. Avrupa'nın kendi hissesine düşen sorumluluğu yerine getirme konusunda ne kadar geride kaldığını açık bir şekilde görüyoruz. Biz Türkiye'de 3 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Üçüncüsü ise; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının "Schengen" vize sistemine dahil edilmesi konusuydu. Bu aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının 20 yıl önce elde etmiş olması gereken bir haktır. Bununla ilgili engellerin çıkartıldığını görüyoruz. Bu konuda da adım atması gereken taraf AB'dir. Bu anlaşmanın şartlarının yerine getirilmesi halinde Türkiye-AB ilişkileri rayına oturur" açıklamasını yaptı.
Avrupa'nın, terör örgütlerine açıkça kapılarını açtığını, doğrudan veya dolaylı olarak terör örgütlerine destek verdiğine dikkat çeken Kalın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Eğer Avrupa Türkiye'nin güvenliği konusunda, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü konusunda tutarlı bir tavır içindeyse, öncelikle bu terör örgütlerine karşı mücadelede Türkiye'nin yanında olmalıdır. PKK, DHKP-C, FETÖ ve bunların türevi olan çeşitli örgütlere Avrupa'nın kapıları açmak yerine, bunlarla mücadele konusunda Türkiye'nin yanında çok açık net bir tutum sergilemelidirler."
"BURADA AKPM'NİN KENDİNİ SİGAYA ÇEKMESİ LAZIM"
Bir basın mensubunun, "Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi yarın Türkiye'ye ilişkin bir karar açıklayacak. Türkiye'nin 90'lı yıllarda olduğu gibi "izlenen ülke statüsüne çekilmesi" ihtimali var. Bu karar çıkarsa AB ilişkileri nasıl etkilenir?" sorusu üzerine Kalın, "Avrupa Konseyi, bizim kurucusu olduğumuz bir kuruluştur. Biz şu ana kadar Avrupa Konseyi ile her alanda hep çok yapıcı, şeffaf, diyaloğa açık bir tutum içerisinde olduk. Maalesef AKPM gözlemciler heyetindeki bazı üyelerin açıkça PKK destekçisi olduğu, onlar için çalışmalar yaptığı, toplantılarına gittiği herkesin malumu. Bu kişilerin yazdığı raporların, yaptığı açıklamaların tarafsız, dengeli, adil nitelik arz etmesini biz beklemiyoruz. Zaten kendileri de daha referandum başlamadan önce ve referandum günü veya ertesi gün yaptıkları açıklamalarda taraflarını açık bir şekilde belli ettiler. Bazıları açıkça gelip "hayır" kampanyalarına katıldılar. Burada AKPM'nin kendini sigaya çekmesi lazım. Türkiye gibi bir ülkeye gönderdiğiniz gözlemcileri acaba böyle mi seçmeniz gerekiyor. Bu gözleme izleme statüsüne alınması meselesine gelince, bütün bizim bu iş birliği çabalarımıza rağmen bazı maksatlı çevrelerce ülkemize karşı bir takım siyasi girişimlerin yapıldığını da görüyoruz. Bugün ve yarında devam edecek müzakerelerde AKPM Genel Kurulunda yeniden denetime alınması konusunun belli çevreler tarafından gündeme getirildiğini görüyoruz. Bu çok açık siyasi bir operasyondur. Bunun ne Türkiye'deki objektif gerçeklerle, ne Türkiye'nin Avrupa Konseyi ile ilişkisinin geçmişine baktığınızda bunun izah edilebilir, meşrulaştırılabilir hiçbir temeli söz konusu değildir. Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durmaya başlamasından rahatsız olan belli çevrelerin yaptığı bir operasyondur. Geçtiğimiz birkaç gün içerisinde bazı lobi çevrelerinin bu kararın çıkması için arka planda ne tür çalışmalar yaptığına dair bir takım raporlarda yayınlandı. Umarız bu yönde bir karar söz konusu olmaz. Bütün bu algı operasyonlarına rağmen biz tabi ki demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü konusundaki çalışmalarımızı en şeffaf bir şekilde yürütmeye devam edeceğiz" yanıtını verdi.
Almanya Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanının, "Türkiye'den vazgeçmiyoruz ama Erdoğan yönetimindeki Türkiye ile ilişkilerin askıya alınması gerektiğini düşünüyoruz" açıklamasıyla ilgili Kalın, "Bu bir Alman milletvekilinin yaptığı açıklamadır. Bu Alman hükümetinin görüşünü yansıtmıyor. Alman hükümetinden resmi olarak gelen bir açıklama veya bilgi söz konusu değil. Genel manada bakacak olursak, Avrupa'daki zihin daralmasının, akıl tutulmasının tezahürlerinden biri olarak biz bunu görüyoruz. Bunun arkasında Erdoğansız Türkiye düşüncesi mi var diye sormamız gerekiyor. Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkenin halkın oyları ile seçilmiş Cumhurbaşkanıdır. Bunu yok sayarak nasıl bir Türkiye ile ilişki kurmak istiyorlar, kimlerle ilişki kuracaklar bu tabi ilginç bir sorudur" değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE'NİN ULUSAL GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDEN GELİŞMELERE KARŞI HER AN TEYAKKUZ HALİNDEYİZ"
"Irak'ta özellikle Sincar bölgesinde belli bir hareketlenme var. Münbiç'te de bir hareketlilik sürüyor. Türkiye'nin önümüzdeki süreçte sınır ötesi yeni bir operasyon planlaması var mıdır?" sorusuna Kalın, şu cevabı verdi:
"Terörle mücadele konusunda hem ülkemizin sınırları içerisinde hem de sınırlarımızın ötesinde çok yoğun bir mücadele yürütüyoruz. Gerek içişleri bakanlığı gerek polis teşkilatımız, askerimiz, korucularımız bütün güvenlik birimlerimiz gece gündüz demeden ülkenin dört bir tarafında büyük bir mücadele veriyorlar. Aynı şekilde Suriye'de Fırat Kalkanı Harekatını geçen yıl Ağustos ayında başlattık ve bu geçtiğimiz dönemde de tamamlanarak 2 bin kilometrekarelik alan terörden tamamen temizlendi. TSK'nın aynı zamanda Irak'ta PKK terör örgütüne karşı yürüttüğü operasyonlar var. Bu çerçevede, ulusal güvenliğimize tehdit oluşturan bir gelişme söz konusu olduğunda buna Türkiye tereddütsüz karşılık verir. Fırat Kalkanı Harekatı biter ama terör tehditleri devam ettiği müddetçe Türkiye her zaman yeni bir operasyon hazırlığı içerisindedir. Gerek Sincar'da, gerek Suriye'nin başka noktalarında, ve Irak'ta, Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden gelişmelere karşı her an teyakkuz halinde olduğumuzu belirtmek isterim."