Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Uzmanlarından Psikiyatrist Dr. Selin Baran, omuz ve sırt bölgesinden kollara ve başa yayılan ağrılara ilişkin, “Birçok doktora gitmenize rağmen ağrılarınıza çözüm bulamadıysanız ağrılarınızın kaynağı psikolojik olabilir." uyarısında bulundu.
Baran, yaptığı açıklamayla omuz, sırt ve kol ağrılarının psikolojik rahatsızlıklarla bağlantılı olabileceğini izah etti.
Baran, "Sabah yataktan yorgun mu kalkıyorsunuz? Gün ortasına doğru kolunuzu kaldıracak haliniz kalmıyor mu? Azıcık iş yapmak veya yol yürümekle bile bacaklarınızda ağrılar mı oluyor? Birçok doktora gitmenize rağmen çözüm bulamadınız mı?" sorularını yönelterek, "Yapılan yüzlerce tetkik ve inceleme sonucu ağrıya sebep olabilecek hiçbir bedensel hastalık bulamayan doktorunuz bunun psikolojik olduğunu ve bir psikiyatriste gitmenizi söylediğinde 'Ne yani ben mi uyduruyorum? Doktor benim ne kadar acı çektiğimi anlamıyor.' şeklinde düşünüp öfkelenebilirsiniz. Aslında psikolojik ağrı, insanın kendi kendine yarattığı, uydurduğu anlamına gelmez. Ağrının kaynağı sadece fiziksel bir hastalık değil stresli yaşam olaylarıdır." bilgilerini verdi.
Stres ve sıkıntının kişide bazen altta yatan fiziksel hastalığın oluşturacağından çok daha fazla bir ağrı duyulmasına neden olabileceğini aktaran Baran, "Örneğin zorlanma sonucu hafif bir kas yırtığına bağlı kol ağrısı olan hasta, bu ağrıyı çok kafaya takar, dikkatini sürekli bu ağrıya verirse ağrı daha şiddetli ve uzun süreli olur." değerlendirmesinde bulundu.
Ağrının insanı rahatsız eden ve vücudumuzda bir tehlikeye işaret eden nahoş bir yaşantı olduğunu ifade eden Baran, şunları kaydetti:
"Ağrı, beden hasarını işaret etmekle birlikte, kişinin ne hissettiğini anlatan göreceli bir tanımdır. Ağrının algılama durumu duygular ve içinde yaşanılan durumla doğrudan ilgilidir. Sıkıntıdan bunalmış bir halde işte otururken ağrıyan başınız çok şiddetli hissedilirken, arkadaşınızla gezerken bu ağrıyı hissetmeyebilirsiniz. Kavga anında aldığımız darbenin, futbol müsabakasında bacağa alınan darbenin acısı çok az hissedilecektir. Görüldüğü gibi ağrı psikolojik durum ile yakından ilişkilidir. Genelde hassas yapıda, yaşadığı sıkıntıları, kırgınlıkları içine atan, dışarı vuramayan bireylerde ağrı bozukluğu daha çok görülür.
Bazen ortada bir sebep yokken kişi ağrı hissedebilir, bazen ağrıya fazla ya da az tepki gösterilebilir ya da bazen ağrı yapan fizyolojik durum ortadan kaldırılsa dahi ağrısı hissedilmeye devam edilir. Bu tür ağrılara somatik yani psikolojik ağrı denir. Ağrı 6 aydan uzun sürerse kronik ağrı olarak adlandırılır. Psikolojik kaynaklı ağrılar tedavi edilmezse kronikleşir. Bazen vücudun belli bir bölgesinde olurken bazen de gezici nitelikte olabilir. Eğer kişi dikkatini ağrıya yöneltirse yani kendini dinlerse ağrı daha da şiddetlenir.
Ağrılar davranışlarımızı da değiştirebiliyor. Ağrının boyutu, şiddetine bağlı olarak kişide gerginlik, huzursuzluk, aşırı stres hali, uyku bozukluğu, cinsel isteksizlik, toplumdan uzaklaşma, günlük işlerini yapamama gibi durumlar doğabilir."
"Ağrılarınız depresyon belirtisi olabilir"
Baran, ağrıların bazen depresyonun bir belirtisi olarak ortaya çıkabildiğini belirterek, yaşlılarda genel vücut ağrısını, çocuklarda ve ergenlerde ise karın ve baş ağrılarını depresyonun belirtileri arasında sıraladı.
Ağrının kaygıya, kaygının ise ağrının daha da şiddetlenmesine neden olduğunu belirten Baran, şunları kaydetti:
"Bu da hastanın içinden çıkamadığı bir kısır döngüye neden olur. Korku ve kaygı panik bozukluklarında kalp ağrılarına sebep olmaktadır. Aynı zamanda ağrı uykusuzluğa ve strese yol açar. Ciddi derecede ağrısı olan birinin rahat bir uyku çekmesi beklenemez. Doktor doktor gezmesine rağmen ağrısının nedeninin bulunamaması hastada belirsizliğe ve kanser gibi ciddi bir hastalığının olduğu gibi çarpık bir düşünceye neden olur. Bunun sonucunda da hastanın psikolojisi iyice bozulmaktadır.
Ağrınız ne kadar kötü olursa olsun yanlış tedavi onu daha kötü hale getirebilir. Son yıllarda artan psikiyatrik tedavi seçenekleri ağrı bozukluğu yaşayan hastalara da olumlu sonuçlar sunmakta ve ağrısız, rahat ve kaliteli bir yaşam verebilmektedir. Psikolojik destek ile ağrınızın aktiviteleriniz, sosyal yaşantınız ve ilişkileriniz üzerinde oluşturduğu negatif etkilerle başa çıkmanızı kolaylaştırabilir. Ağrı tedavisinde ağrının psikolojik boyutu hiçbir zaman ihmal edilmemeli, genetik, fizyolojik, kültürel, sosyal ve ruhsal yönleriyle bir bütünlük içinde ele alınmalıdır. Ağrı tedavisinde psikoterapiler etkili olmaktadır. Bilişsel davranışçı terapiler ağrı tedavisinde en sık kullanılan ve başarılı sonuçlar elde edilebilen psikoterapi yöntemidir."
Akupunktur ile ağrı tedavisi
Akupunkturun ağrı ve stres üzerine etkisinin yapılan bilimsel çalışmalarla kanıtlandığını savunan Baran, akupunkturun beyinden endorfin ve serotonin gibi mutluluk veren maddeler salgılattığını kaydetti.
Baran açıklamasını şöyle tamamladı:
"Bu maddelerin eksikliği depresyon gibi birçok psikiyatrik hastalığa neden olmaktadır. Endorfin aynı zamanda güçlü bir ağrı kesicidir. Dışardan aldığımız ağrı kesiciler bir süre sonra endorfin salgısını azaltmaktadır. Akupunktur bu doğal ağrı kesicinin salgılanmasını uyarır. Böylece tüm ağrılarda azalma meydana gelir. Aynı zamanda stres ve sıkıntı ortadan kalkar. Hasta kendini daha mutlu hissettikçe ağrılar da yok olur.
Akupunktur aynı zamanda kas gevşetici ve ödem çözücü etkisiyle de ağrı kesici etki yapar. Vücudu dinçleştirir ve hareket kabiliyeti sağlar. Böylece hastanın yaşam kalitesi daha çok artacaktır.”