Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mabeyn Köşkü'nde ATV, A Haber ve A News ortak yayınına katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump 21 Eylül'de görüşecek
Barzani'nin açıklamaları
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin açıklamalarının sorulması üzerine, "Sayın Barzani, bizim bu konuda ne düşündüğümüzü gayet iyi biliyor. Yaptığı açıklama, bana göre hakikaten çok çok yanlış bir açıklama. Çünkü bizim yıllardır Irak'ın toprak bütünlüğü konusundaki hassasiyetimizi biliyor. Irak'ın toprak bütünlüğü konusundaki hassasiyetimizi bildiği halde, bunun yanında Kerkük özellikli bir bölge, bunu da bildiği halde, kalkıp hala buralarda kendine göre bazı operasyonlar yapma gayretinin içerisine girmesini hiç mi hiç doğru bulmuyorum." dedi.
En zor anlarında oradaki Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin yanında olduklarını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda bu atılan adımlar bizi ister istemez yeni bir karar sürecine itti. Biz bu ayın 27'sinde Milli Güvenlik Kurulu toplantısı yapacaktık. Şimdi Amerika dönüşü 22'sinde, içinde bu referandum olayını da gündeme aldığımız, ayın 22'sine Milli Güvenlik Kurulu toplantısını çektik ve Milli Güvenlik Kurulu toplantısını ayın 22'sinde saat 15.00'te yapacağız. Milli Güvenlik Kurulu toplantının arkasından Hükümet, Bakanlar Kurulu toplantısını yapacak ve bu konuyla ilgili nihai kararımızı da bizler teklif olarak, hükümet de Bakanlar Kurulu olarak ayın 22'sinde verecek. Demek ki bizim şeylerimizden bir şey anlamamış. 'Hala bir şey denmiyor, böyle bir şey söylenmedi, farklı teklifler yok.' Bizim kanaatimiz belli ama şimdi artık bizim bu konudaki hassasiyetimizin ne denli ileride olduğunu ayın 22'sindeki Milli Güvenlik Kurulu toplantısı ve Bakanlar Kurulu toplantısından sonra kendisi çok daha net, açık görecektir."
"Akıl tutulmasından öte bir şey"
Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım'ın referandum kararıyla ilgili bir açıklamasında, bunu bir "akıl tutulması" olarak tanımladığının hatırlatılması üzerine de şöyle konuştu:
"Ben bunu akıl tutulmasından öte bir şey olarak görüyorum, bu ciddi manada bir siyasi acemiliktir, böyle bir siyaset anlayışı olamaz. Bir defa Irak'ın kenarında 350 kilometre sınırı olan biziz. Burada bir tarafta İran, bir diğer tarafta Suriye. Suriye'nin zaten ne durumda olduğu belli. Burada bizim tavrımız nedir? Irak'ın toprak bütünlüğüdür. İran aynı şeyi paylaşıyor. Tüm bunlara rağmen eğer siz burada kendinize göre bağımsız bir devlet ilanına kalkarsanız, kusura bakmayın, buna herkes böyle 'Evet' demez. Burada Türkmenler var, güneyde, öbür tarafta Musul'da Araplar var. Siz bunları yok farz edemezsiniz ve bütün bunlar ortadayken, Irak'ın toprak bütünlüğünü tehdit edecek bir adımın atılmasına da öyle kolay kolay herkes 'Evet' demez. Zaten şu anda kendi içinde bile bu işi halletmesi mümkün değil. Irak'ın merkezi yönetimi de buna 'Hayır' diyor, Irak'ın parlamentosunun da zaten böyle bir şeye 'Evet' demesi mümkün değil. Biz de MGK ve Hükümetimizin kararından sonra çok açık, net Türkiye de kararını açıklayacaktır, İran zaten bu konuyla ilgili kararını açıklamış durumda."
ABD ziyaretinde yaşananlar
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ziyareti sırasında yaşanan olaylar ve korumalarıyla ilgili verilen kararın hatırlatılması üzerine, bu konudaki tepkilerini çok açık ve net ortaya koyduklarını söyledi.
BM Genel Kurulu'nun, ABD'nin güvencesi altında düzenlendiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bizi BM Genel Kurul binasının içinde kendi elemanları korumaya alır ama dışarıda havalimanından BM Genel Kurulu'na veya kalacağımız otele kadar, burada ABD bizim güvencemizi sağlar. Bunun yanında da bizim kendi korumalarımız vardır. Bu olayda, 16 Mayıs'taki seyahatimiz, yine Sayın Trump'ın daveti üzerine yaptığımız, üstelik de bir resmi ziyaretti. Bu resmi ziyarette maalesef PKK terör örgütünün mensuplarıyla bunun yanında FETÖ mensuplarının dayanışmasıyla bizler Beyaz Saray'a gittiğimizde belli bir mesafe ki kısa bir mesafeydi, orada bunların birçok gösterileri oldu. Buna Amerikan güvenlik kurumlarının ne yazık ki ciddi bir müdahalesi olmadı. Daha sonra biz büyükelçilik binamıza geleceğimizde de orada meğerse bazı adımlar atıldı. Yine biz oraya geldik, baktık yaklaşık 100 metre veya 75 metre mesafede, orada yine aynı durumdalar. Orada gösteriler, tüm bu gösteriler karşısında benim oradaki vatandaşlarım da eli bağlı duramazdı. Onlar müdahaleyi yapma yoluna gittiler. Herhalde benim korumalarım da eli bağlı duramazdı. Çünkü Amerikan polisi en ufak bir müdahale yapmıyor, onları oradan dağıtalım diye. Buna da tevessül etmediler. Geldikten sonra bir de baktık ki arkadan, bizim korumalarımızla ilgili ne yazık ki gözaltı kararları veya kendilerine göre eşimin iki tane hanım koruması, olayların olduğu yerde yok. Resmi olan, ismi olan korumaların içinde Amerika'ya hiç gelmemiş olanlar... Bunlarla ilgili böyle gözaltı kararı gibi bir şey çıkarıyorlar. Sonradan bakıyoruz ki olay geliyor yine FETÖ'ye dayanıyor. Orada da ne yazık ki bunlarla müşterek çalışıyorlar. Çünkü bu savcılar malum, bunlarla müşterek çalışan savcılar olduğu için burada da aynı uygulama yapılıyor.
Daha sonra Ekonomi Bakanımız Zafer (Çağlayan) Bey'le ilgili ve bunun yanında Halk Bankası'nın alt yöneticileriyle ilgili alınan kararın da yine nasıl bir organizasyonun neticesi olduğu ortaya çıkıyor. Bu, 17-25 Aralık sürecinde buradaki FETÖ ekibinin o soruşturmalarında geçen ifadeler neyse aynı şimdi burada geçiyor. Hiç mi hiç ilgisi alakası olmayan veya Bakanlık süreciyle Bakanlık sürecinin dışındaki dönemleri kapsayan garip ifadeler var orada. Konuya da hakim değiller. Bu şekilde, örneğin Zafer Bey'le ve diğerleriyle ilgili o hazırladıkları soruşturma beyanının içerisinde bunlar var."
"10 binlerce şehidin hesabı sorulacak"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP İstanbul Milletvekili Tanrıkulu'nun SİHA ilgili açıklamalarına ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi:
"Şu ifadeleri görüyorsunuz di mi? Al birini vuru ötekine. Biri diyor ki, senin İnsansız Hava Araçların nerede? Öbürü, 'Orada piknik yapıyorlar.' diyor. Genel Başkanı, 'Bunlar terörist olabilir.' diyor. Yahu böyle bir mantık olabilir mi? Sen kimin avukatlığına soyunuyorsun? Benim bu kadar Mehmedim öldürülüyor di mi? 'Sivil' diyor. Lice'de İlçe Başkan Yardımcılarım evlerini önünde şehit edildi. Bunun yanında birçok yerde benim vatandaşlarım şehit edildi. Veznecilerde şehit edilen benim vatandaşlarım değil miydi? Bunlar sivil değil miydi? Bunların silahları mı vardı Ey Kılıçdaroğlu? Ankara'da, GAR'ın orada şehit edilenler benim sivil vatandaşlarım değil miydi? Terörist miydi onlar? Onları nasıl şehit ettiler? Aynı şekilde yine Ankara'da akşam mesaisinde görevlerinden çıkan işçi kardeşlerimi canlı bombayla şehit edenler kimdi? Kızılay'daki meşhur o bomba olayı neyin nesiydi? Ne utanmaz adamlarsınız, nasıl bunları konuşuyorsunuz? Bütün bunlar olacak, biz hala teröristlerin olduğu yerlerde, inlerde, mağaralarda ne yapacağız? Bunları izleyeceğiz. Yok öyle şey, inlerine gireceğiz inlerine. Benim şehitlerimin, on binlerce şehidimin hesabını soracağız. Sonuna kadar, üzerine üzerine gideceğiz. Biz Kılıçdaroğlu'nun hatırı için geri vitese takamayız. Öbürü zaten tam terörist ağzıyla konuşuyor. Sen Genel Başkan'san önce, bu adama diyeceksin 'Sen ne konuşuyorsun? Senin bu ağız, Kandil'dekilerin ağzı.' Zaten bunlar aynı ağzı kullanıyorlar."
"Bu terörle mücadelenin ileri noktasıdır"
İnsansız hava araçlarını elde edebilmek için yıllarca çalıştıklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bize ABD bu silahları vermedi. İsrail'den 12 tane aldık, onların da bakım ve tamirinde her zaman ipe un serdiler. Şimdi hamdolsun yerli olarak yapabilir duruma geldik. Şimdi de bu onları rahatsız ediyor. Niye? Artık Türkiye kendi silahlı ve silahsız insansız hava araçlarını yapar hale geldi, mutluyuz. Terör örgütlerinin nerede olursa olsun üzerine üzerine hem silahlı insansız hava araçlarıyla gidebiliyoruz hem de silahsız insansız hava araçlarıyla nerede kim var, gidip ondan sonra da uçaklarımıza koordinatlarını verebiliyoruz. İşte bu terörle mücadelenin ileri noktasıdır. Kılıçdaroğlu istediğin kadar üzül, yanındakinin ismini zaten vermeyeceğim, sen de istediğin kadar üzül. Terörün yandaşları istedikleri kadar üzülsünler. Biz bu mücadeleyi sonuna kadar bu ülkede tek terörist kalmayıncaya kadar devam ettireceğiz. Bu ülkenin mutluluğu ve huzuru için buna ihtiyacımız var."
"Çok çok yanlış bir yaklaşım tarzı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski milletvekili Aysel Tuğluk'un vefat eden annesi Hatun Tuğluk'un cenazesinde yaşananlara ilişkin soru üzerine, şunları söyledi:
"Ben doğrusu bu süreci yakından takip ettim ve oraya gelen 20-25 kişilik grup, içlerinde alkollü olanların olduğunu da bana bakanım söyledi. Çok çok yanlış bir yaklaşım tarzı. Her şeyden önce bizim dinimizde, bizim değerlerimizde siz kalkıp da yani defnedilen bir insanın mezarına yönelik, seversin sevmezsin, böyle bir müdahale tarzı yoktur. Bu bir annedir ve evladı da cezaevinden yasal olarak iznini almış, annesinin defin merasimine gelmiştir. Konuyu İçişleri Bakanım bana ilettiği zaman ben de İçişleri Bakanıma şunu söyledim; 'Bizim değerlerimizde zaten böyle bir şey yok. Böyle bir şeye hakları da yok. Bence özellikle mevtanın sahiplerine şunu teklif etseniz, memleketleri ben o anda bilmiyordum neresi olduğunu, Elazığ mı yoksa bir başka yer midir? Söyleseniz de, biz kendilerine gerekirse uçak tahsis edelim, eğer Elazığ ise uçakla oraya gönderelim, kendi topraklarında defnetsinler.'
Bu arada beni tekrar Süleyman Bey aradı dedi ki; 'Üç yer düşünüyorlar. Elazığ, Tunceli, Mersin.' Dedim ki, 'Memleketi neresi ise orayı teklif et.' Sonra Tunceli olduğunu onlardan öğrendi. Kendileri de uçakla değil otobüsle gideceklerini söylemişler. 'O zaman bütün güvenlik önlemlerinizi alın, Tunceli'de de defnini sağlayın.' Zaten kızı da Ankara da taziyeleri kabul edeceğini söylemiş. O şekilde uğurlandı. Yani böyle bir şeyi kabullenmek bizim dinimizde yok. Bunu yapamazsın, buna hakkın yok ama bunlar böyle bir yanlış yaptılar. Adli ve idari süreç de biliyorsunuz başlatılmış vaziyette. Gerek İçişleri gerek Adalet Bakanlığımız da bunun takibini yapıyor"
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in S-400 konusundaki açıklaması
"Stoltenberg, bu konuda NATO'nun aslında kuralını ortaya koydu. Şimdi; yıllar önce Yunanistan S-300 aldı. Herhangi bir uygulama yaptınız mı? Yapmadınız. Şimdi biz, aynı ülkeden S-400 ile ilgili anlaşma yaptık, rahatsız oldunuz." şeklinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Peki, siz verdiniz de biz almadık mı? NATO ülkelerinden bize böyle bir destek verildi mi, füze konusunda? Hayır, istedik, vermediler. Şimdi biz başımızın çaresine bakacağız. Bir başka yerden bulduk, oradan alacağız. İstediğim yerde bu anlaşmaları yapar, adımlarını da atarız. Daha bizim bu çeşitlendirmemiz çok daha farklı bir şekilde devam edecek. Buna müdahale yetkileri yok. NATO'nun kendi kuralları içerisinde de yok ve bu yapılan uygulama tamamen Türkiye'nin güçlenmesini engellemeye yönelik bunlar adımlardır." ifadelerini kullandı.
"TEOG'la aslında işi zorlaştırıyoruz"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TEOG'a ilişkin şunları söyledi:
"Şu anda tabii yine milli eğitimde bazı eksiklerimiz yok mu? Var. Bunları da aşacağız. Mesela en büyük eksiklerden bir tanesi, bugün arkadaşlarım söyledi, çünkü ben talimatım verildiği zaman bu talimatın biteceğini biliyordum. Mesela ben TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum. TEOG'un kaldırılması lazım. Biz TEOG'la mı geldik? Ne TEOG vardı, ne bir şey vardı. Okursun, sene içinde notların bellidir, bu notlarınla beraber yürürsün. Gelirsin üniversite sırasına, orada da girersin üniversite imtihanlarına. Üniversite imtihanında da sosyalde, sayısalda başarı durumun neyse bu başarıya göre girmen gereken yer nereyse girersin. Bindirilmiş kıtalara dönüyoruz. Olmaz. Bir de ister istemez anneler babalar ne yapıyor? 'TEOG sınavı, çocuğumu kursa göndereceğim.' Bunlardan artık bizim sıyrılmamız lazım. Yapmamız gereken şey nedir? Bir, okullardaki seviyeyi yükseltmek. Başbakanlığım döneminde de bunun talimatını verdim. Hafta sonlarında biz bazı okullarımızda Milli Eğitim'in kendi öğretmenleri vasıtasıyla takviye dersleri verelim. Bu öğretmenlerimize bunun karşılığında da bir bedel ödeyelim. Hem öğretmenlerimiz bunun karşılığında da 3-5 kuruş daha fazla bir imkan elde etmiş olur hem de bu takviye kurslarına gelmek isteyen öğrenciler gelir, seviyelerini daha da yükseltirler. Öyle gidip 'Birilerine imkan sağlayalım, avanta sağlayalım?' Böyle bir şey olmayacak. Bunu da Nabi Bey'in döneminde başlattık. Bunun şimdi yine aynı şekilde yürümesi lazım. Durup dururken birilerini ihya etmenin anlamı yok. Kendi öğretmenlerimiz bize yeter. Devlet olarak da bizim devletimiz bunu karşılayacak güçtedir. Hiç birilerini abad etmenin, ihya etmenin yolu da yok."
TEOG'a yönelik süreç konusunda da Erdoğan, "Kaldırılacak hemen, kaldırdık, bitti. Bunun kararını verecek olan hükümettir. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak bunu Bakanıma, Başbakanıma bir kere söylerim olur biter. Ama ben Sayın Bakan'a söyledim, yarın zaten Sayın Başbakanımızla da burada görüşmem var, kendisiyle bunu paylaşacağım. Bak böyle böyle. Hafta başı bu böyle başlamış veya önümüzdeki hafta devam edecek, bu konuda artık kararı kesinlikle süratle alalım Başbakanım, bunlardan kurtaralım bu ülkeyi. Biz artık böyle ilkel bir durumda değiliz, o geçmişte kaldı, neler çekti bu ülke yetti artık." dedi.
Erdoğan, sınavsız nasıl devam edileceğiyle ilgili soru üzerine, "Aynen devam edecek. Eğer farklı okullara gitme durumu falan olursa her okul kendisi, kendi imtihanını yapar, o okula geçmek isteyen de o okulun imtihanına girer, kazanırsa devam eder. Bunlar zor şeyler değil. Bunların hepsi aşılır. TEOG'la aslında işi zorlaştırıyoruz. Bu merkezi bir sistem olduğu için de zorlaştırma oluyor. Ne lüzum var bunları yapacağız. Farklı bir okula gitmek istiyorsa o okulun kendi açtığı imtihanına girer, kazanırsa devam eder. Eğer istiyorsa böyle bir şeyi... Eğer istemiyorsa, 'Ben kendi okulumda devam edeceğim...' Orada da zaten herhangi bir sıkıntı söz konusu değil, devam eder. İşin en rahatı, en kolayı da aslında bir yerde de o." diye konuştu.
FETÖ'yle mücadele
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
"Şu anda bence FETÖ'yle mücadelede yani bir ay, iki ay, üç ay, dört ay, beş ay, altı ay öncesine göre çok daha iyi bir konumdayız ve benim beklentim, öyle zannediyorum ki yıl sonu itibarıyla artık net, açık neticeleri almaya ve görmeye başlayacağız. Şu anda gerek avukatlarımız gerek siyasilerimiz davaları takip ediyorlar, bana getirdikleri bilgiler bu istikamette. Çünkü burada şehitlerimizin ailelerine, gazilerimize biz sahip çıkmazsak bunun hesabını Allah'a veremeyiz. Hukuk çerçevesi içerisinde ne gerekiyorsa bunun sonuna kadar takipçisi olacağız ve takip ediyoruz."
Afrin'e yönelik sınır ötesi harekat olasılığı
Afrin'e yönelik sınır ötesi harekat olasılığı hakkında açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu anda bizim için Afrin önemli bir yer. Afrin'den taviz veremeyiz. Zira Kuzey Suriye, terör koridoru olamayacaktır, olmayacaktır. Burayı bir terör koridoru olarak düşünenler varsa bilsinler ki Türkiye Cumhuriyeti buna asla müsaade etmeyecektir. Silahlı Kuvvetlerimiz buna asla müsaade etmeyecektir. Bütün tedbirlerimiz, diplomatik çalışmalarımız bu istikamette yapılmıştır." dedi.
Bedelli askerlik
Bedelli askerlik konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bedelli askerlik konusunda, şu anda gündemimizde bu yok. Çünkü, şu anda ciddi manada asker kadrosunda eksilme var. Onun için biz, vatansever evlatlarımızı askere bekliyoruz. Hele hele üniversite bitirmiş, bedelli askerlik bekliyor. Zaten gelip yapacağın askerlik 6 ay. Bunun da yaklaşık bir 20 günü izin; 5 ay 10 gün. Gel askerliğini yap. Askerlik bir de sana bir çok kazanım sağlıyor." dedi.
Yabancı oyuncu kontenjanı
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
"Bunu tabii aslında kulüplerimizle konuşarak bir yere vardırmamız lazım. Özellikle futbolda yabancı oyuncu sayısının aşırı oluşu bize bazı dezavantajlar getiriyor. En önemli dezavantajı Milli Takım'a yansıması. Milli Takım'a yansımada oyun noktasındaki performansı az olduğu için yerli futbolcularımızın Milli Takım'a gidişte de bir defa o sayıyı, gücü yakalayamıyoruz. 'Şu anda kulüplerimiz hiç mi yabancı oynatmasın?' Hayır, oynatsın ama bu kadar fazla değil. Sayı 6'ya, 7'ye çıktığı zaman bu durumda hakikaten neredeyse sahada yerli futbolcu yok. Bunu doğru bulmuyorum. Belli bir sayıda tutulabilir, o da hem tribünlere farklı bir heyecan getirebilir hem de yerli futbolcularımız arasında rekabete vesile olabilir ama işi bitmiş futbolcuları almanın da doğru olduğuna inanmıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul Projesi için de, "Son aşamalarda, ihalesi yapılacak. Şu anda zannediyorum hükümetimiz ihale hazırlıklarını yapıyor, ihaleye çıkılacak, adım atılacak." ifadelerini kullandı.
"Atatürk Kültür Merkezi'ni 2018 yılının sonunda bitirmeyi hedefliyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2 bin 500 kişilik salona sahip olacak Atatürk Kültür Merkezi'ni 2018 yılının sonunda bitirmeyi hedeflediklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Türkiye'de bizim şu anda tek Ankara Beştepe'deki kongre merkezimiz ama bunun dışında böyle bir kongre merkezimiz yoktu. Ankara'da eskiden 150-200 kişilik opera binası vardı. Atatürk Kültür Merkezi tam opera binası diyebileceğimiz bir bina değildi, yarı opera binasıydı. Şimdi biz Millet Evi'nin yanındaki yerimizi tam opera binasına benzer şekilde yaptık. Bunun için de mimarlarımıza dünyayı dolaşın, ona göre bunu yapalım dedik ve buna göre yapıldı. Taksim'deki ise tam bir opera merkezi oluyor inşallah. Burası 3 balkonu olan 2 bin 500 kişiyi aynı anda alabilecek, çok amaçlı hizmet verebilecek. Sadece o opera gösterilerinin olacağı günlerde açılan değil, yıl boyu birçok hizmet verebilecek, küçük salonlarında değişik toplantıların yapılabileceği bir yer olacak. Dış cephe giydirmeleri ise hayranlık uyandıracak muhteşem bir eser. Bunun da lansmanını 2 ay içinde Ankara'daki Millet Evi'nde yapacağım. Ondan sonra inşaatını başlatacağız. Hazırlıklarımız bu konuda kararlı bir şekilde devam ediyor. Ben beğeneceğinizi umut ediyorum."
Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin soruya Erdoğan, "Son aşamalarda, ihalesi yapılacak. Şu anda zannediyorum hükümetimiz ihale hazırlıklarını yapıyor, ihaleye çıkılacak, adım atılacak." yanıtını verdi.