Kahramanmaraş 4. Uluslararası Kitap ve Kültür Fuarında Şair ve Yazar Yalçın Yücel ile dergicilik üzerine özle bir röportaj gerçekleştirerek, dergilerin dünü ve bugünü hakkında konuştuk… Sorularımıza samimiyetle cevap veren Şair ve Yazar Yalçın Yücel adeta bizlere içini döktü...
Soru: Dergi’nin öneminden bizlere bahsetmek gerekirse neler söylemek istersiniz?
‘’Bir toplumda en önemli konulardan birisi dergiciliktir diyorum ben. Ne kadar önemsersek bu konuyu, yeni yetişen yazım insanları için çok daha iyi olacaktır gidişatımız. Ama ben görüyorum toplumun içerisinde geri planda bırakılıyor dergicilik. Oysa Yedi Güzeli sevmemiz nerdendir, Yedi Güzeli nereden tanımışızdır veya toplum nereden tanımıştır Yedi Güzeli, HAMLE dergisiyle. Ve bakacak olursak Türkiye’de çıkan dergilere, nerdeyse her kentte çıkan dergiler var. O dergilerde kalemleri görürüz, genç kalemleri tutunda yıllarını yazılara vermiş yazılara adamış insanlara kadar uzar gider. Öncelikle, sesini duyurmak amacından çok iyidir dergicilik. Fakat günümüzde dergicilik gerilemeye başladı, kapanmaya başladı. Nice dergilerimiz vardı. Oluşum diye bir dergimiz vardı, Yansıma vardı, bir zamanlar Hisar Dergisi vardı yine Cemal Süreyya’nın çıkardığı Papirus gibi, bu dergiler şimdi yoklar. Gönül isterdi ki hepsi sürsünler, günümüze kadar gelsinler ve hatta geleceğe taşısınlar kendilerini. Çünkü benim istediğim dergilerle bir güzellik oluşturunuz. Topluma ulaştığımız en güzel yayın organı dergilerdir ve dergilerimiz eğer toparlayabilirsek yazmaya yönelik insanlarımızı ki kendilerini daha da geliştireceklerdir her çıkan yazıda, her çıkan şiirde her çıkan deneme de. Ve bir gün gelecekte onları göreceğiz. Belik de çok önemli şairler ve yazarlar oluşacaktır. Göz ardı edinilen bir konu var; dergicilik deyince sanki kişiselleştiriliyor. Ve bütün yük, dergi çıkaran büyüklerin üzerine kalıyor. Ben istiyorum ki toplumda bazı kuruluşlar destek versinler buna destek göstersinler. İnsanı önemsemiyorsak eğer, zaten kültürü de önemsemiyoruz demektir. Bu gidişatın en önemli konusu insanı da önemsemeyişimizden kaynaklanıyor. İnsanı güzelleştiremeden toplumu güzelleştiremezsiniz. Dergide de önemsediğimiz konuların başında da bu gelir. İnsanı önemsemek, insanları güzelleştirebilmek, insanlarda bir uyanış ölçüsünü koruyabilmek ve bu yanışı sağlamak ve yanlışlardan döndürebilmek. Hep söylerim, siyasetçilerimiz çıkar, edebiyatçılarımız çıkar, şu çıkar bu çıkar konuşmalarında ne çıkar; edebiyat önemseme konusu ortaya çıkar. Derler ki edebiyatla insanlarımızı güzelleştirelim. Matematiğin yanına da bir edebiyat ölçüsünü bir güzelliğini bir demetini koyuverelim. Ama bunu nasıl başaracağız, ilk önce bunu masaya yatırmak gerekir. Bunu başarmanın yolunu da yetkin kişilere sormak gerekiyor. O yetkin kişilerde hiçbir zaman toplu hareket etmiyor zaten. Kaybettiğimiz nokta da bu. Örneğin Kahramanmaraş, Kahramanmaraş’ın yetiştirdiği çok güzel insanlar var. Bir oluşumu sağlayabilmek için o güzel insanlarla bir olmak ve birlikte olmak çok daha öncelik sağlayacaktır; bizim savaşımızda bizim gidişatımızda. Ama ayrımsallık üzerinden gittiğimizden bir türlü bu oluşumu sağlayamadık.
Soru: Dergicilik dediğimiz zaman, ustalar ile çırakların buluşma noktalarıdır. Hem ustaların hem de çırakların kol kola gezindiği sarı sayfalar. Günümüzde maalesef, bireyselliğe dönüştü sizin dediğiniz gibi. Biz nerede hata yapıyoruz? Artık ustalar çırak yetiştiremiyor mu yoksa yetiştirecek çırak mı bulamıyorlar?
Usta Çırak ilişkisi bizim geçmişimize dayalı en büyük özelliklerimizden birisidir. Hele Osmanlı zamanında çıraklık konusu başlı başına önemsenen konulardan biriydi. Günümüze geldiğimizde o çıraklık konusu nerdeyse kalkmıştır. Ustalar da ustalığını yitirmiştir. Ölçü şudur; Usta şöyle düşünüyor: ‘’ Benim yanımda bir başka usta yetişmesin benim imajım geçmesin.’’ Ama sanatın özünde, edebiyatın özünde, ustalığın özünde böyle bir şey var mıdır? Gönül ister ki birçok insanlar yetişin. Ahmet’i Mehmet geçsin, Mehmet’i Ali geçsin zaten güzellikler böylesine çoğalır ve böylesine toplum mutluluğa erişir. Usta-Çırak anlayışının özünde bu yatıyor. Kişilerin bencilliğinden ama ben şunu da sormak istiyorum topluma. Acaba sanatta bencillik var mıdır? Ben yoktur diyorum, olmamalı da. Çünkü sanat verici olmalı hep alıcı değil. Verici olduğumuz zaman, paylaştığımız zaman, güzellikleri çok daha biz geliştirir, çoğaltırız. Geleceğe daha güzelliklerle gidebiliriz. Ama tek düze bakışla çıkarsal bakışla bencil bakışla bir yerlerde kala kalırız. Özelliklerimizin hiç biri de kendini büyütmez kendini ötelere taşımaz.