Kahramanmaraş Tarih Kültür ve Turizm Platformu, Doğu Türkistan’da ki yaşananlara dikkat çekmek için Öğretmenevi Kıraathanesinde basın açıklaması yaptı.
Platform Başkanı Ahmet Kolutek,’’Bu baskı, Zulüm ve işkence Doğu Türkistan halkının meselesinin yanında, vicdan sahibi tüm insanlığın da meselesi olmalıdır.’’ diyerek konuşmasına şu şekilde devam etti;
‘’Doğu Türkistan, Orta Asya’nın orta bölümünde yer alan Büyük Türkistan’ın doğu kesimidir.2 milyon km2 yüzölçümüne sahip olan bu toprakları M.Ö. 300 yılında yurt edinen ilk Türk Devleti Hun’lardır. Uygur Türkleri, bu topraklara 840 yılında yerleşmişlerdir.
Türkistan toprakları, tarihin ilk dönemlerinden beri Türklerin Anayurdu, bin yıldan beri de İslam toprağıdır. Hun’lardan sonra, büyük Türk Devletlerinin de çekirdeğini oluşturmuştur.
Anayurttan, Atayurt’a, bizim coğrafyamız, bizim kültürümüz olmuştur Türkistan.
Bizim tarihimizi yazıyor, bizim türkümüzü söylüyor, bizim şiirimizi anlatıyor, dağlar, göller, ırmaklar. Kısacası Türkistan.
Alp erenlerin ayak bastığı yerdir, Türkistan,
Allah’ın bize bahşettiği Turan’dır Türkistan.
Tarihte ilk kez Türk adını kullanan Göktürkler, Çin denizinden, Karadeniz’e kadar, geniş bir sahaya, yayılmışlardır. Bu topraklarda doğan, Karahanlılar, Gazneliler, Harzemşahlar, Selçuklular, Türk-İslam uygarlığının en güzel örneklerini vermiş ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.
Gazneli, Saltuk Buğra, Timur, Selçuk Bey, BabürŞah, Melik Şah; gibi büyük devlet adamları bu topraklarda yetişmişlerdir.
Buhari; Tirmizi, İbn-i Sina, Farabi gibi dünya bilim adamlarına yol gösteren bilginlerde bu toprakların evlatlarıdır.
Ayrıca Divan-ı Lügat-üt Türk’ün yazarı, Kaşgarlı Mahmut, Kutadgu Bilig’in yazarı Yusuf Has Hacib de Türk-İslam uygarlığının beşiği olan bu topraklarda yaşamışlardır.
Ah Türkistan;
İlim, irfan ve kültür medeniyetimizin temelinin atıldığı yerdir Türkistan;
Türk-İslam medeniyetinin yapı taşıdır, Türkistan;
Ya şimdi;
Şimdi, Doğu Türkistan, makus kaderinden asırlardır kurtulamamış, bir taraftan Rusya, diğer taraftan Çin’in kıskacı arasında sıkışarak hayat mücadelesi vermeye çalışıyor.
Doğu Türkistan; 1750’den beri Çin’in işgali ve baskısı altında; özellikle 1949’dan sonra da Çin devrimi ile birlikte sistematik bir şekilde Çinlileştirilmeye tabi tutuluyor.
Müslümanlar keyfi olarak tutuklanıp, çalışma kamplarına gönderiliyor. Gençler asılsız suçlamalarla yargısız idam ediliyor. Zaman zamanda toplu olarak katlediliyor. Bunun yanı sıra, namaz kılmalarına, oruç tutmalarına ve dini eğitim almalarına, izin verilmiyor. Dolayısıyla dillerine ve dinlerine sahip olamıyorlar. Milli vedini köklerinden koparılmak isteniyor. Başörtüsü yasaklanıyor, genç kızlar fuhuşa sürükleniyor.
Dün Doğu Türkistan’da nüfusun %95’i, Türk, %5’i Çinli iken, bugün 20 milyon nüfusun 8,5 milyonu Türk, 7,5 milyonu Çinlidir.
İşte şimdi;
Soykırımın adı; Doğu Türkistan
Yaşamın asimile edildiği yer; Doğu Türkistan.
1949’dan sonra 35 milyon Müslüman- Türk’ün katledildiği yer Doğu Türkistan.
60 yıldan beri uygulanan tüm bu zulüm ve işkencelere karşı Doğu Türkistan halkının, haklarını savunma ve kendilerini koruma imkânı bulunmuyor.
Bugün ve bugünden sonra;
Bu ‘Kızıl Tehlike’ gerçeğinin değişmediğini tüm dünyaya anlatmak gerekmektedir.
Bu baskı, Zulüm ve işkence Doğu Türkistan halkının meselesinin yanında, vicdan sahibi tüm insanlığın da meselesi olmalıdır.
Bizde buradan diyoruz ki;
Türkistan 2300 yıldan beri Türk’ün ana yurdu, bin yıldan beri de İslam toprağıdır. Bilmiyor musun bre akılsız hür dünya.
Müslüman Uygur Türk’ü feryat, figan ediyor, duymuyor musun? Bre duygusuz.
Her insanın; insanca yaşama hakkı yok mudur?
Uygur Türklerinin yok. Görmüyor musun bire vicdansız dünya.
Şunu bilki; şunu duyki, şunu görki;
Doğu Türkistan;Kızıl sömürgecilerin siyasi emellerine ve esarete mahkûm edilemez.
Bir ölür bin diriliriz.
Yavuz Bülent BAKİLER diyor ki;
Bizim türkümüzde gurbet var artık,
Hasret var, yürek var, toprak var balam.
Gönlümüzü sımsıcak alan topraklar;
Tiyan-Şan; KadırGan Dağlarına dek uzar.
Kim demiş vatanımız; Edirne’den Kars’a kadar diye.
Uzar gider bir sessizlikiçinde,
Bir uçtan bir uca Türkistan toprakları.
Beyaz altın dediğimiz pamuk tarlalarına
Çöreklenir yedi başlı kızıl yılan.
Baş kaldırsa esarete yeni bir Osman Batur Han
Bebekler bile vurulur beşiklerinde,
Kana boyanır Türkistan
Yine bir dağ gibi, bir dev gibi doğrulacağız.
Yeni bir ruh doğacak toprağımızdan.
Tanıyacak bizi dünya, yeniden heyecanla
Burma bıyığımızdan, kalpağımızdan,