Theresa May, geçen yıl temmuz ayında başbakanlık görevini David Cameron’dan devraldığında, kamuoyunda kendisi için en çok kullanılan benzetme, sert mizacı ve disiplini nedeniyle yakıştırılan “Yeni Demir Leydi” olmuştu. Bu, 1979-1990 yıllarında iktidarda kalan ülkenin ilk kadın başbakanı Margaret Thatcher’a benzer bir başarının kendisinden beklendiğini gösteriyordu.
May’in 15 aylık başbakanlığında sergilediği performanstan sonra bu benzetme artık sadece kendisi hakkında yapılan şakalarda kullanılıyor.
Ana muhalefet lideri Jeremy Corbyn, İngilizce “iron” (demir) ve “irony” (istihza, hiciv) ifadelerinden kelime oyunu yaparak May’e “İroni Leydi” derken, basın, “sarsak”tan “yürüyen ölü”ye ve “robot”a kadar bir dizi yeni benzetmeyi dolaşıma sokmuş durumda.
Ancak May’in içinde bulunduğu durumu en iyi yansıtan benzetme “10 Numaradaki mahpus” olarak görünüyor. Bu benzetmeyle, gerek partisi içinde, gerek ülkede ve gerekse uluslararası arenada otoritesini yitiren May’in resmi başbakanlık konutunu işgal eden etkisiz bir siyasi aktöre dönüşmesi anlatılıyor.
Skandala dönüşen konuşma
May’in önceki gün partisinin yıllık kongresinde yaptığı konuşmada yaşananlardan sonra İngiliz siyasetçi üzerindeki istifa baskısı doruğa ulaştı.
Siyasi gözlemcilerin May’in “siyasi kariyerinin en önemli konuşması” olmasını beklediği kongre nutku, önce kürsüye yaklaşan bir protestocunun İngiliz siyasetçiye ülkede işten çıkarılanlara verilen “p45 formu” adlı belgeyi uzatmasıyla kesildi. Protestocu, belgeyi May’e “Boris Johnson yolladı” diyerek uzattı. Bu andan kısa bir süre sonra dakikalarca süren öksürük krizine tutulan May, konuşmasının sonuna yaklaşırken son darbeyi aldı. Arkasında asılı duran parti sloganı, bazı harflerin yere düşmesiyle anlamsızlaştı. Büyük nutuk, ülke basınına göre, böylece trajikomik bir piyese dönüştü.
Dışişleri Bakanı Johnson da son haftalarda May’in otoritesini sarsan iki çıkışıyla gündeme geldi. Önce günlük bir gazetede makale yayımlayan, sonra da röportaj veren Johnson, May’in ilan ettiği resmi Brexit planının dışına çıkarak kendi “kırmızı çizgilerini” kamuoyuyla paylaştı. May, bu çıkışlarıyla kabine disiplinini bozan Johnson’ı görevden alması için yapılan çağrıları duymazdan gelmeyi tercih edince, yorumcular başbakanın aslında Johnson’ı görevden alacak siyasi güçten mahrum olduğu sonucuna vardı.
Muhalifler harekete geçti
Başbakanlık kaynakları, dün May’in istifa edip etmeyeceği şeklindeki sorulara, “bu gündemde değil” açıklamasını yapsalar da parti içi muhalefet sesini yükselterek bu talebi gündemde tutuyor.
İngiliz basını, bir grup milletvekilinin gelecek hafta May’i devirmek için hazırlık yaptığını yazmaya başladı. Başını eski Uluslararasi Kalkınma Bakanı Grant Shapps’ın çektiği muhaliflerin sayısının bugün itibariyle 30’a ulaştığı belirtiliyor.
Muhafazakar Parti'nin yönetmeliğine göre sayının 48’i bulması halinde yeni bir liderlik yarışı başlatılabiliyor. Yeni lider, milletvekillerinin oylarıyla seçiliyor.
İktidardaki Muhafazakar Parti içinde May’le taban tabana zıt figürler bile başbakanın en azından Brexit’in gerçekleşeceği 2019’un martına kadar koltuğunda kalması konusunda varılan sessiz anlaşmaya sadık kaldı. Ancak May’in hızla eriyen otoritesi parti için ciddi yük ve zaaf haline gelmiş durumda.
Bugün yayımlanan bir kamuoyu araştırmasına göre halkın yüzde 52'si May'i lider olarak "zayıf" görüyor.
Brexit çıkmazı
Kendisi referandum sürecinde ülkenin AB’de kalmasından yana kampanya yürütse de başbakanlığa gelmesiyle Brexit’i hayata geçirme misyonunu üstlenen May, kendisini bu sürecin kahramanı değil kurbanı konumunda buldu.
Brexit sürecini resmen başlatmak için Mart ayını bekleyen May, müzakerelerin geride kalan 4 turunda hemen hiçbir kayda değer gelişme sağlanamamasının da baş sorumlulusu olarak görülüyor. Referandumun üzerinden 15 ay geçmesine karşın AB ile Birleşik Krallık’ın ayrılık müzakerelerinde sonuca bağlanmış tek bir başlık bile bulunmuyor.