’Ankara Garı’ davasında karar verildi

Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015'te gerçekleştirilen terör saldırısıyla ilgili 36 kişinin yargılandığı davanın 10. celsesi görüldü.

Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015'te gerçekleştirilen terör saldırısıyla ilgili 36 kişinin yargılandığı davanın 10. celsesi görüldü. Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tüm tutuklu sanıklarını tutukluluk hallerinin devam etmesine karar vererek duruşmayı 2 Mayıs 2017 tarihine erteledi.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davaya, tutuklu sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları ile bazı HDP'li milletvekilleri katıldı. Mahkeme heyeti, müşteki ifadelerinin alınmasıyla duruşmaya devam etti. İfadeleri alınan müştekiler, mitingde görevli olan emniyet mensuplarının ihmali olduğunu iddia ederek, emniyet mensuplarından şikayetçi olduklarını belirterek davaya katılma talebinde bulundular. Müşteki ifadelerinin alınmasının ardından verilen öğle arası sonrası avukat taleplerine geçildi. Müşteki avukatları adına söz alan İlke Işık, geçen 4 günlük süreçte müştekilerin konuştuğunu belirterek, 125 kişinin acılarını anlattığını söyledi. 10 Ekim 2015 tarihinde güvenlik güçlerinin gerekli önlem almadığını iddia eden Işık, terör eylemi olacağı yönünde istihbaratın bulunması halinde hiçbir önlem alınmadığını, tam tersine güvenlik önlemlerinin zayıflatıldığını öne sürdü. Patlamanın ardından sağlık ekiplerinin zamanında olay yerine intikal etmediğini savunan Işık, pankartların sedye olarak kullanıldığını söyledi. Işık, "Patlamanın ardından olay yerinde gaz sıkıldı. "Eğer o gaz atılmasaydı çocuğuma ulaşabilirdim" diyen annenin ifadesini dinledik. Ambulanslar hemen geldi, ben ambulanslarla hastaneye ulaştım diyen hiçbir vatandaş olmadı. Bu kadar büyük bir patlama gerçekleşiyor, ambulanslar alana girmiyor. Böylesine somut bir durumla karşı karşıyayız. Şimdi önünüzde 125 tane beyan var, 125 tane şikayet var. Bu saatten sonra dosyayı iddianamedeki gibi bu sorumluluklar olmadan sürüdürülebilmesinin mümkün olmadığını düşünüyoruz. Bu bir suç ihbarıdır ve böyle değerlendirilmesini talep ediyoruz" diye konuştu.

Avukat Ziynet Özçelik, miting öncesi güvenlik önlemleri, patlama sonrasındaki olay yerindeki güvenliğin tutum ve davranışları, miting öncesi sağlık önlemleri eylemleriyle ilgili toplanması gereken kanıtlara ilişkin beyanları sunacağını kaydetti. İçişleri Bakanlığınca atanan müfettişlerin raporundan bahseden Özçelik, bombalı terör saldırısı gerçekleşeceğine ilişkin 62 tane yazışma yapıldığını belirtti. 63'üncüden bir tanesinin 14 Eylül 2015 tarihli olduğunu ifade eden Özçelik, o tarihte Emniyet Genel Müdürlüğünce hem İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından 81 ilin daire başkanlığına hem de Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından 81 ilin daire başkanlığına bildirim gönderildiğini kaydetti. Bildirimde terör örgütü DEAŞ'ın Türkiye'de büyük ses getirecek bir terör eylemi gerçekleştireceği yönünde bilgilerin geldiğini ifade eden Özçelik, ancak Ankara Emniyet Müdürlüğüne, Ankara Valiliğine ve mitingin düzenini sağlamakla görevli olan yetkiliye bilgi verilmediğinin raporda yazdığını anlattı. Raporda ayrıca, bu mitinge yönelik özel tedbirler alınmasının gerekli olduğu, ancak gerekli tedbirlerin alınmadığının belirtildiğini söyledi.

Acil durumlarda ilk müdahalenin büyük önem taşıdığını ifade eden Özçelik, miting öncesi tahsil edilen ambulans sayısının sorulmasını ve ambulans ekipleri ile komuta merkezi arasında geçen telsiz konuşmalarının getirilmesini talep etti. Özçelik ayrıca, dönemin Ankara emniyet müdürünün, güvenlik şube müdürlüğü vekilinin, TEM şube müdürlüğünün bilgisine başvurulmasını talep ettiğini kaydetti.

Avukat Sevinç Kocaoğulları, yargılamanın buradaki sanıklarla sınırlı kalamayacağını vurguladı. Bütün sanıkların dava dosyalarının istenildiğini hatırlatan Kocaoğulları, bütün sanıkların ilişki ağlarının tespiti konusunda soruşturma dosyalarının tamamının getirilmesini talep ettiklerini söyledi. Kocaoğulları, yalnızca dosyadaki sanıklarla ilgili olan soruşturma dosyaları değil, hakkında kovuşturma kararı olanların da soruşturma dosyalarının getirilmesini talep ettiklerini ifade etti. Kocaoğlulları, Gaziantep'teki emniyet müdürlüğüne yapılan terör saldırısı ile düğüne yönelik yapılan saldırı ve Suruç'ta gerçekleştirilen terör saldırısına ilişkin soruşturma dosyalarının getirilmesini de talep etti.

GÜVENLİK KAMERA KAYITLARININ İNCELENMESİ TALEBİ

Avukat Kazım Bayraktar, 10 Ekim davasının sadece dosyada geçen sanıklarla irtibatlı olmadığını ifade ederek, başka uzantılarının olduğunun açıkça söyleyebileceklerini belirtti. Gaziantep'in DEAŞ terör örgütünün neredeyse merkezi haline geldiğini iddia eden Bayraktar, sanıkların faaliyetleri, tuttukları evler, hücre evleri ve depoların hepsinin Şahinbey içerisinde odaklandığını belirtti. Reina katliamının ardından emniyet güçlerince saldırının gerçekleştiği civarlarda ki kamera kayıtlarının izlenilmesini ve saldırganın bu şekilde yakalandığını hatırlatan Bayraktar, kamera kayıtlarının izlenilmesi yönünde talepte bulundu. Bu adresler arasındaki kamera kayıtlarının toplandığı halinde "örümcek ağı'nın ortaya çıkabileceğini anlatan Bayraktar, bu adresler arasındaki cadde ve sokakları izleyen bütün kamera kayıtlarının toplanarak inceleme yapılmasını ve tedarik edilerek gönderilmesini talep ettiklerini belirtti.

TUTUKLU SANIKTAN YALAN MAKİNESİ GETİRİLMESİNİ İSTEDİ

Müşteki avukatlarının taleplerinin ardından, tutuklu sanıkların taleplerinin alınmasına geçildi. Suçlamaları reddeden sanıklar tahliyelerini talep etti. Tutuklu sanıklardan Abdülmüttalip Demir, kendisi hakkındaki iddiaların yalandan ibaret olduğunu öne sürdü. Mahkeme heyetinin kendisi hakkında tahliye kararı vermemesi halinde bir sonraki duruşmada yalan makinesinin getirilmesini talep eden Demir, müşteki avukatlarının yalan makinesine bağlanmasını istedi.

SAVCISI ŞAFAK MÜTALAASINI AÇIKLADI

Savcı İsmail Şafak mütalaasında, "Patlamalardan sonra sağlık hizmetinin zamanında gelmemesi, biber gazının sıkılması nedeniyle yaralılara müdahale edilememiş olması, bir kısmının biber gazı nedeniyle hayatını kaybetmiş bulunması, ayrıca acil servis hizmetlerinin yerine getirilmemesi, bir kısım sanıkların Gaziantep'ten Ankara'ya gelişi sırasında sanık beyanında da belirtildiği gibi sanığın üzerinde uyuşturucu çıkmasına rağmen işlem yapılmaması, ayrıca mülkiye müfettişlerinin düzenlediği raporlarda kamu görevlilerinin ihmal ve kusurlarının olduğunun belirtilmiş olması, müştekilerden bazılarının beyanları da dikkate alınarak beyanlarının çözümüne, ayrıca mülkiye müfettişlerin hazırladığı raporun dahil edilmesi, bir kısım yaralıların biber gazı nedeniyle ölmüş olması beyanları karşısında maktullere ait adli tıp raporlarıyla birlikte halen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosuna canlı bomba patlaması sonucu 101 kişinin ölümü 400'e yakın kişinin yaralanmasıyla neticelenen olayla ilgili kamu görevlilerinin ihmal, kusur, kast gibi sorumluluklarının araştırılarak ve devam eden soruşturma nedeniyle yukarıda belirttiğimiz müşteki beyanları ve raporlarla birlikte delillerin değerlendirilmesi amacıyla ilgili soruşturma birimine evrakların gönderilmesi talep olunur" dedi. Savcı Şafak, sanıklar hakkında kuvvetli suç şüphesi, delillerin toplanamamış olması ve bu nedenle sanıkların delilleri karartma ve kaçma şüpheleri nedeniyle tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesine talep etti.

Savcının mütalaasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, haklarında yakalama kararı bulunan sanıkların yakalama kararının devamına, yurt dışında olduğu tespit edilen firari sanıklar için kırmızı bülten çıkarılması için Adalet Bakanlığına başvurulmasına, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devam etmesine karar verdi. Mahkeme heyeti ayrıca, saldırının gerçekleşmesinde ihmali olduğu düşünülen ve patlamanın ardından gaz sıktığı iddia edilen kamu görevlileri hakkında işlem yapılabilmesi için savcılık mütalaası ve müşteki beyanlarının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, bazı müştekilerin ifade sırasında bazı kamu görevlilerine hakaret içeren beyanları nedeniyle haklarında soruşturma açılmasına hükmetti. Davaya katılmak isteyen müşteki ve sivil toplum kuruluşlarının müdahillik talebini kabul eden mahkeme heyeti, davanın bir sonraki celsesinin 2,3 ve 4 Mayıs 2017 tarihlerinde görülmesine karar verdi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Ulusal Haberleri