Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin milyonlarca sığınmacıya sunduğu hizmetlere destek vermeyenler terör örgütlerine milyarlarca doları cömertçe akıtıyorsa bu durum ağaçların değil, dikenlerin sulandığı anlamına gelir. Bu düzenin adı adalet değil, zulüm düzenidir" dedi.
Anayasa Mahkemesi 56. Kuruluş Yıl Dönümü Töreni'ne katılan misafirlerle Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde akşam yemeğinde bir araya gelen cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, "Bugün bizlere düşen görev, dünyanın, ülkelerimizin ve toplumlarımızın eski karanlık günlerine dönmesini beklemeden insanlığın adalet talebine kulak vermektir" ifadelerine yer verdi.
"BİR YERDE ADALETE OLAN ÖZLEM ÇOK FAZLA İFADE EDİLİYORSA ORADA ZULÜM VARDIR DEMEKTİR"
"Biz "adalet mülkün temelidir" diyerek devletin odağına adaleti yerleştiren bir medeniyetin mensuplarıyız ifadesini kullanan Erdoğan, ecdadın bununla da kalmayarak, "insanı yaşat ki, devlet yaşasın" diyerek devletin görevini tarif ettiğini kaydetti. Erdoğan, "Dünyadaki önemli filozofların, devlet adamlarının çoğu adaletle ilgili görüşlerini ifade etmişlerdir. Ama bunların pek azı Mevlana Hazretlerinin adalet tanımı sevilesine ulaşabilir. Mevlana Hazretleri hayatın farklı alanlarındaki bakışına uygun şekilde birden fazla adalet tanımı yapmıştır. Mesela Mevlana Hazretleri hukuku "adalet denizinden bir katre" olarak görür. Bununla birlikte ne kadar küçük olursa olsun denizin letafetinin bu damladan belli olacağını söyler. Yine Mevlana Hazretlerinin siz hakimlerle ilgili ilginç ve çarpıcı tanımlamaları vardır. Hakimleri tanrının ölçüsü ve terazisi olarak gören, düşmanlıkları ve uyuşmazlıkları kesen bir makas olarak tarif eden Hazreti Mevlana'nın adalet kavramı ile ilgili tanımlamaları da çok önemlidir. Mevlana'ya göre adalet, ayakkabının ayakta, külahın başta olmasıdır. Şayet bunların yeri değişirse adalet bozulur. Veya adalet suyu ağaca, zulüm ise dikene vermektir. Mevlana hakkı hak sahibine teslim olmak olan adaletin gönül huzuru, zulmün ise vicdan azabı getireceğini söyler. Buradaki asıl mesaj coğrafyamızın ve medeniyetimizin adalet konusundaki o geniş birikimidir. Bir yerde adalete olan özlem çok fazla ifade ediliyorsa orada zulüm vardır demektir" diye konuştu.
"MAZLUMLARIN AHI EĞER ARŞA YÜKSELİYORSA ORTADA CİDDİ BİR ADALET SORUNU VARDIR DEMEKTİR"
Hem doğuda hem batıda en büyük adalet reformlarının en büyük zulüm düzenlerinin ardından geldiğini ifade eden Erdoğan, "Bugün bizlere düşen görev, dünyanın, ülkelerimizin ve toplumlarımızın eski karanlık günlerine dönmesini beklemeden insanlığın adalet talebine kulak vermektir. Ortadoğu'dan Güney Asya'ya, Afrika'dan Güney Amerika'ya kadar dünyamızın her köşesinden mazlumların ahı eğer arşa yükseliyorsa ortada ciddi bir adalet sorunu vardır demektir" şeklinde konuştu.
Suriye'de yerlerinden edilmiş 3.5 milyon insanın 7 yıldır topraklarında güven ve refah içinde yaşatan Türkiye'nin bu mücadelesinde yalnız kalıyorsa hep birlikte düşünülmesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, "Türkiye'nin milyonlarca sığınmacıya sunduğu hizmetlere destek vermeyenler terör örgütlerine milyarlarca doları cömertçe akıtıyorsa bu durum ağaçların değil, dikenlerin sulandığı anlamına gelir. Bu düzenin adı adalet değil, zulüm düzenidir. Mazlumların kanları ve gözyaşları üzerinde kurulan bu düzene itiraz etmek en başta adaletin temsilcisi olan sizlerin görevi olmalıdır. Küresel güç oyunlarının karmaşasında rotasını şaşıranlar için sizler kutup yıldızı gibi doğruya giden yolun kılavuzu olmalısınız. Biz her şeye rağmen umutluyuz. Çünkü bizim inancımızda umutsuzluğa asla yer yoktur" ifadelerini kullandı.
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır" mısralarını okuyan Erdoğan, "Kalbimizde o merhamet adlı çınar olduğu sürece daha güzel, adil, müreffeh bir dünya için umudumuzu hiç kaybetmeyeceğiz" açıklamasında bulundu.
"NİCE TEHDİDİN ÜSTESİNDEN GELMEYİ BAŞARDIK"
Türkiye'nin medeniyetinde ve kültüründe mevcut bulunan kadim adalet mirası sayesinde demokrasi ve hukuk devleti yolundaki atılımlarını güçlü bir şekilde hayata geçirme imkanına sahip olduğunu kaydeden Erdoğan, "Asırlardır yaşadığımız tüm olumsuzluklara rağmen her defasında süratle toparlanıp, yeniden demokrasi ve hukuk devleti yoluna girebiliyorsak işte bu sayededir. Son yıllarda bu durumun yeni ve tarihi örneklerini hep birlikte yaşadık. Demokrasiye ve hukuk devletine olan bağlılığımızdan taviz vermeden, vesayetten tutun, darbe teşebbüslerine ve terör saldırılarına kadar nice tehdidin üstesinden gelmeyi başardık. Hatta sadece tehditleri bertaraf etmekle kalmadık. Çok kritik bir yönetim değişikliği sürecini suhuletle neticeye ulaştırdık. Şimdi 24 Haziran'da yapılacak seçimlerin ardından tüm unsurları ile hayata geçecek olan yeni yönetim sistemimiz ile yürütmeyi daha güçlü, yasamayı daha itibarlı, yargıyı da daha bağımsız hale getirmeyi hedefliyoruz" dedi.