Dünyada obezitenin yaygınlığı kıtalara göre değişiklik gösterirken, ülkemizde yaklaşık her 3 kişiden biri fazla kilo ve obezite sorunu yaşıyor. Obezite ile mücadelede hastanın motivasyonunun ilk sırada geldiğini söyleyen Memorial Ataşehir Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Erol Bolu, “4 Mart Dünya Obezite Günü” öncesi obeziteye karşı alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi.
GERÇEK SALGIN OBEZİTE
Her kilolu insana obezite hastası olarak yaklaşılması doğru değildir. Bu konuda en geçerli kriter beden kitle endeksidir. Beden kitle indeksi 25’in üzerindeki kişiler kilolu, 30’un üzerinde olanlar obezite hastası, 40’in üzerindekiler ise morbid obez olarak kabul edilmektedir. Obezite başta insülin direnci ve diyabet olmak üzere; tansiyon yüksekliği, koroner kalp hastalıkları, karaciğer yağlanması, inme, demans, ortopedik sorunlar ve kanser olmak üzere neredeyse vücudun bütün mekanizmasını etkilemektedir. Bu tabloya eşlik eden hastalıklar da dahil edildiğinde dünyanın neredeyse %80’i obezite ve obezite ile ilişkili rahatsızlıklardan etkilenmektedir. Kronik bir hastalık olarak tanımlanan obezite, tüm dünyayı etkisi altına alan salgın bir hastalık olarak kabul edilmelidir. Obezite ile ilgili son yıllarda yapılan çalışmalardan elde edilen istatistiki veriler Türkiye’de neredeyse her 3 kişiden 1’inin obez olduğunu ortaya koymaktadır. Uzak Doğu ülkelerinde bu oran çok daha düşük seviyelerde ilerlerken, Kuzey Amerika ülkelerinde tablo daha kötü seyretmektedir.
KİLO VERMEYE ÇALIŞAN TEK CANLI İNSANDIR
Dünyada insan dışında kilo vermeye çalışan başka bir canlı bulunmamaktadır. Değişen yaşam koşulları göz önüne alındığında obezitenin nedenleri ortaya çıkmaktadır. Genetik faktörlerin yanı sıra; hazır gıdalar, sağlıksız ve dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam obeziteye yol açan faktörlerin başında sayılmaktadır. İş yerlerinde toplu olarak verilen yemeklerde görülebilen kalori dengesizliği, fast food alışkanlıkları, tüketilen gıdaların eskisi gibi doğal olmaması, çocukların erken dönemde sağlıksız gıdalarla tanışması obeziteyi küresel bir sorun haline getirmektedir.
ŞEHİR PLANLAMASI OBEZİTEYE GÖRE ŞEKİLLENDİRİLMELİ
Obezite ile mücadelede, sadece kilolu bireylere değil toplumun tümüne sorunun ciddiyetinin anlatılması gerekmektedir. Kişisel önlemlerin yanı sıra radikal önlemlerin de hayatın içine sokulması önemlidir. Kişilerin araç kullanmak yerine kısa mesafelere yürüyerek gitmesi, asansör yerine merdiven kullanılması gibi kişisel önlemlerin yanı sıra şehir planlaması toplumda giderek artan obeziteye göre şekillendirilebilir. Metro, otobüs gibi toplu taşıma sistemlerinde duraklar arası mesafe var olandan daha uzak tutularak insanlar yürümeye yönlendirilebilir ya da servis taşımacılığında çeşitli düzenlemeler yapılarak fiziksel aktivitenin artırılması sağlanabilir. Ayrıca insanların açık havada spor yapmasına olanak tanıyacak alanların şehir planlaması içinde bulunması önemlidir.
ÇOCUKLARINIZA ROL MODEL OLUN
Sağlıklı beslenme adına gıda sektöründe değişimler hayata geçirilmelidir. Bağımlılık derecesinde etkili olan gıdalar konusunda toplum tam olarak aydınlatılmalıdır. Çocukların gününün çoğunu geçirdiği okullardaki kantinlerin kontrol altında bulundurulması önemlidir. Eğitim hayatının içine spor aktivitelerinin daha çok eklenmesi gerekmektedir. Tüm bunlarla birlikte beslenmeden spora kadar ebeveynlerin çocuklarına rol model olarak mümkün olduğunca birlikte aktiviteler gerçekleştirmesi gerekmektedir. Çocukları obeziteden kurtararak sağlıklı bir yaşama kavuşturma projesi aslında yetişkinleri de kurtarma projesidir.
KİLO VERMEK İÇİN ACELE ETMEYİN
Obezite ile mücadelede yapılan yanlışların başında çok hızlı kilo verme isteği gelmektedir. Çok kısa sürede verilen kiloların yine çok kısa sürede geri alınabildiği unutulmamalıdır. Ayrıca obezite hastalarının hızlı kilo verimi sırasında farklı sorunlarla karşılaşması mümkündür. Beslenme düzenine günlük sadece 8 kalori yani bir bisküvinin eklenmesi bile 30 yılda 10 kilo alınmasına yol açmaktadır. Tam tersi şekilde günlük beslenme düzeninden 8 kalorinin eksiltilmesi de 10 kilo verilmesini sağlayabilecektir. Yapılan çalışmalarda obezite hastalarının %5-7 kilo vermesi halinde metabolik sistemlerinde düzelmelerin yaşandığı, %15 üzeri kilo verildiğinde ise ılımlı seyreden Tip 2 diyabetin olumsuz etkilerinin geri döndüğü ortaya konulmaktadır.
ÖNCE NİYET SONRA DİYET
Obezite ile mücadelede öncelikle hastanın motivasyonu sağlanmalıdır. Kendi sağlığı ile ilgili yükümlülüklerini kabul etmeyen hastada cerrahi dahil uygulanacak hiçbir yöntem başarılı olmamaktadır.