Türkiye’de son yıllarda sokak köpekleri ile ilgili neredeyse her gün birkaç yerleşim yerinde “sokak köpeklerinin bir çocuğa, bir kadına yada bir yaşlıya saldırdıkları” ile ilgili haberler okuyoruz.
TBMM’de bu konuda bir yasa çalışması var. Avrupa Ülkelerinin hiç birinde sokaklarda sahipsiz köpeklere rast gelemezsiniz. Çünkü oralarda her şey kayıt altında. Köpeğini sokağa bırakana da büyük cezalar var…
(NOT: Kanalıma abone olarak destek verebilirsiniz. İlginize teşekkürler.)
Bu gün bu konulara değinmek istiyorum;
Hayvanlar, insanlarla birlikte bu gezegeni paylaşan önemli varlıklardır. Ancak, şehir hayatı ve doğa, hayvanların yaşam alanları açısından farklı dinamikler barındırır. Sokak hayvanları meselesi, güvenlik ve çevre temizliği açısından şehirlerde önemli bir sorun haline gelmiştir. Bu sorunun doğru anlaşılması ve çözülmesi için, meseleye duygusal yaklaşımlar yerine pratik ve mantıklı çözümler getirilmelidir.
Tabiatta, ormanlarda sahipsiz hayvanların varlığı doğaldır ve bu hayvanlar ekosistemin bir parçası olarak işlev görürler. Ancak şehirler, insan yaşamının yoğun olduğu, düzen ve hijyenin ön planda tutulması gereken yerlerdir. Bu nedenle, şehirlerde yaşayan hayvanların mutlaka sahipli olması ve sahiplerinin bu hayvanların verdiği zararlardan hukuki ve cezai olarak sorumlu tutulması gerekmektedir. Bu yaklaşım, hem hayvanların refahını hem de insanların güvenliğini ve çevre temizliğini koruyacaktır.
Maalesef, sokak hayvanları sorunu, genellikle "insancı mısın, hayvancı mı?" şeklinde yanlış bir ikileme indirgeniyor. Bu soruya verilen cevaplar, sorunun özünden uzaklaştırıyor ve çözüm bulunmasını zorlaştırıyor. Oysa mesele, basitçe güvenlik ve temiz çevre sorunudur. Sokaklarda başıboş dolaşan hayvanlar, hem insanlar hem de diğer hayvanlar için tehlike oluşturabilir. Ayrıca, çevre kirliliğine neden olabilirler. Bu durum, şehir sakinlerinin yaşam kalitesini düşürür ve sağlık risklerini artırır.
Bazı gruplar, bu sorunu çözmek için yapılan çağrılara karşı çıkarak, hayvanların korunması adına sokaklarda yaşamalarını savunuyorlar. Ancak bu yaklaşım, uzun vadede ne hayvanlar ne de insanlar için sağlıklı ve sürdürülebilir bir çözüm sunmaz. Sokak hayvanlarının beslenmesi ve korunması için yapılan girişimler, çoğu zaman kontrolsüz ve plansız bir şekilde gerçekleşiyor. Bu durum, "mama mafyası" olarak adlandırılan ve hayvanların beslenmesi üzerinden rant sağlayan grupların ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu grupların faaliyetleri, sorunun çözülmesini daha da zorlaştırıyor.
Sokak hayvanları sorununun çözümü, düzenli ve kapsamlı bir yaklaşımla ele alınmalıdır. İlk olarak, şehirlerde yaşayan tüm hayvanların kayıt altına alınması ve sahiplenilmesi teşvik edilmelidir. Sahipli hayvanların sağlık kontrolleri ve aşıları düzenli olarak yapılmalı, sahipleri hayvanların davranışlarından sorumlu tutulmalıdır. Sokak hayvanlarının kısırlaştırılması ve barınaklarda bakılması gibi önlemler de alınmalıdır. Bu barınaklar, hayvanların sağlık ve refahını ön planda tutarak, onlara uygun yaşam koşulları sağlamalıdır.
Ayrıca, kamuoyunun bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi önemlidir. İnsanlar, hayvanların haklarına saygı göstermeli ve onları koruma sorumluluğunu üstlenmelidir. Ancak, bu sorumluluk, şehirlerde düzenin ve temizliğin korunmasıyla dengelenmelidir. Hayvan hakları savunucuları ve şehir yönetimleri, ortak bir çözüm bulmak için işbirliği yapmalı ve sürdürülebilir politikalar geliştirmelidir.
Sonuç olarak, sokak hayvanları meselesi, duygusal ve ideolojik tartışmalardan ziyade, pratik ve mantıklı çözümler gerektiren bir konudur. Güvenlik ve çevre temizliği gibi temel şehir problemleri, hayvanların refahıyla birlikte düşünülerek, dengeli ve sürdürülebilir çözümlerle ele alınmalıdır. Bu şekilde, hem insanlar hem de hayvanlar için daha güvenli ve temiz bir şehir ortamı sağlanabilir.
Bunun için TBMM’de ki yasaya “evet” diyorum. Bunun başka çaresi kalmadı.