Yüce dinimiz salt kafatası ırkçılığı red etmiştir. Yasaklamıştır. Ancak TÜRK ismi batı dünyasında bir “IRK” olarak algılanmaz. TÜRK denildiğinde hemen MÜSLÜMAN olduğu bilinir.
Peygamberimiz (SAV) “Konstantinapolis’i fetheden komutan ne güzel komutandır. Onu fetheden asker ne güzel asker” dememiş midir? Peygamberimizin övgüsüne mazhar olma şerefine erişmiş bir milletin evladı olmanın da bırakın şan ve şerefini, gururunu yaşayalım.
Türk ifadesi Müslüman tanımı ile eş anlamlı olduğuna göre, Bosnalı, Cezayirli, Faslı, Sudanlı kendini İslam’ın hizmetkârı gören herkes batılının yanında Türk’tür. Bu anlayış 1000 yıldır böyledir. Bu günde böyle devam etmektedir.
Bu konuda yazıyı daha fazla uzatmak istemiyorum. “Osmanlı döneminde (1910) basılan bir görsel: Üzerinde "Türkiye" yazan ve elinde İslam sancağı taşıyan şahıs, Avrupalı devletlere karşı tek başına savaşıyor. Uzaktan izleyip, konuşanlar ise Çin ve Japonya. (Stanford University, Hoover Institution Library, Cairo Punch, 1908-1923)”
Ve bu fotoğrafa iyi bakınız?
Bu fotoğraf bir gerçeği yüzümüze tokat gibi vurmuyor mu? Anadolu elden çıkarsa hak, adalet, hukuk gibi kavramlar anlamını yitirir yeryüzünde.
Kur’an kıyamete kadar bakidir. Kimse Kur’an-ı yeryüzünden silemez. Ancak bizler Kur’an-ı ne zaman elimize alıp okumaya ve okuduğumuzu anlamaya başlar ve bunu da günlük hayatımıza uygularsak işte o gün Türk’ün yeniden tarih sahnesinde boy göstermeye başladığı gün olacaktır.
Bunun için çok çalışmalıyız.
Bunun için çok üretmeliyiz.
Bunun için birlik ve dirlik içinde olmalıyız.
Bunun için sözün kısası Allah’ın ipine sımsıkı sarılmalıyız.
O günler yakındır.
Ve şuna yürekten inanıyorum ki; 21. Yüzyıl Türk ve İslam yüzyılı olacaktır.
Yeter ki bizler birbirimizi sevelim.