12 Şubat 1920 yılında Kahramanmaraş’ta verilen bağımsızlık mücadelesi öyle sıradan bir şey değildir.
Türk ülkesinin büyük bir kısmı emperyalist ülkelerin işgali altındadır. Adana, Antep, Urfa, başta olmak üzere bölgeyi önce İngilizler sonra da Fransızlar işgal etmişlerdir.
Ege, Marmara, Trakya, Karadeniz’in bir çok şehirleri işgal altındadır. Türk Milleti umutsuzluk içindedir. Osmanlı ordusu lağvedilmiş, silahlarının büyük bir kısmına el konulmuştur. Doğuda Kazım Karabekir Komutasındaki Ordu dışında aktif bir Ordu yoktur. Böylesi olumsuzluk ve umutsuzluk içinde çıkış arayan bir millet vardır. Atatürk, son Osmanlı padişahı Vahdettin Han’ın talebi üzerine İstanbul’dan Samsun’a çıkmış, Anadolu’yu örgütleme gayreti içindedir. (Her ne kadar tarih kitapları tersini yazsa bile doğru olan budur)
O günkü adıyla Maraş’ta başlayan özgürlük ve bağımsızlık savaşı ülkenin gidişatını değiştirecek bir etki yapmıştır.
Türk Milletinin yeniden umuda kapılmasına ve dirilişine sahne olan Kahramanmaraş Kurtuluş Savaşı ve o günkü yaşanan olaylar sosyolojik olarak da incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. İnanç, azim ve birlik olmanın ortaya koyduğu bu başarı, destanlaşan 22 gün 22 gece yaşananlar abartıdan uzak haliyle kitaplaştırılmalıdır.
Kulaktan dolma, mübalağa ve abartıdan arındırılmış ve gerçeğe en yakın biçimde yalın bir dil ile Kahramanmaraş’ın Kurtuluş Mücadelesi ne yazık ki bu güne kadar yazılmamıştır. Yazılan eserlere baktığımızda mübalağa, abartı, yok sayma ya da birilerini öne çıkarma gayreti saikiyle yazılan eserler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu gün Türkiye’nin son 100 yılında yazılan tarihe baktığımızda, toptan retçi, toptan inkarcı ya da toptan bir tarafı övücü eserler halinde kendini göstermektedir. Bu da ülkede yaşayan insanlara boş övünç malzemesi yada kolaya kaçan bir propaganda malzemesi olmaktan öteye geçmiyor. Türk tarihinin ciddi ve ahlaki normlar üzerine ve gerçeğe en yakın haliyle yeniden yazılması gerektiğini düşünüyorum. Aynı şey Kahramanmaraş Kurtuluş Mücadelesi için de geçerlidir.
Bunu gerçekleştirmek ise Büyükşehir ve İlçe Belediyelerine düşüyor. Bunu yaptırırken en az bu konuda 5-6 deneyimli ismi bir araya getirmelidir. Ortak tarih komisyonu kurulmalıdır. Bu tarih komisyonunun ortaya koyacağı bir çalışma ise kitap haline getirilmelidir. Etrafta tarihçi diye bildiklerimizin yazdıkları eserlere baktığımızda çok ilginç anekdotlar ortaya çıkmakta ve kitabın tarihsel doğruluğu bir iki aileyi öne çıkarma adına heba edilmektedir. Bu doğru bir yaklaşım değildir.
KUTLAMALAR VE ETKİNLİKLER CİDDİ YAPILMALIDIR
Üzülerek ifade etmem gerekirse son 20 yıla yakın bir süredir Kurtuluş etkinliklerinden keyif almıyor, mutlu olamıyorum.
Etkinlik adı altında tarih tahrif edilmektedir. Burada yaşanan tarihsel olaylarda acı, elem, kurtuluş sevinci, bağımsızlık gibi hadiselerin tarihi yaşanmışlık ölçüsü içinde ele alınması gerekirken bu baypas edilmiştir. Şimdi görsel öğeler ön plana çıkartılırken hadisenin ruhu gitmiş adeta tortu kalmıştır.
Kurtuluş’un ruh ve mana itibari öne çıkartılması gerekirken, bu hafta ile hiç ilgisi olmayan etkinlikler yapılmakta ve milyonlarca lira heba edilmektedir. Türk Milletinin tarih sahnesinde yeniden güçlü bir şekilde var olmasının ve bağımsızlık savaşanın şanlı bir örneği olan bu mücadele ve mücadele ruhu yok edilmektedir. İşte bu millet için de en büyük tehlike budur.
Belediyeler etkinlik yaparken birlikte hareket etmelidirler. Kurtuluşun ruhuna uygun yazarlar davet edilmektedir. Tabiri caizse Türk adından rahatsızlık duyan Atatürk ile ilgili hiç hoş olmayan yazılarıyla tanıdığımız kimi insanların Kahramanmaraş’a gelerek Kurtuluş adına ahkam kesmelerini de doğru bulmuyorum. Atatürk de diğer insanlar gibi faniydi. Hatalar ve yanlışlar yapmıştır. Ancak Türk Kurtuluş Savaşının örnek komutanlarından birisidir. Kaldı ki Osmanlı paşasıdır. Neyse konumuz bu değildir. Ancak kimin ne yaptığını da bilmemiz gerekmektedir.
İnşallah gelecek yıllarda Kurtuluş ruhuna uygun etkinliklerin yapılmasını ümit ediyorum.
BAŞBAKANIMIZ KATILACAK
Kurtuluş törenlerimizin bu yıl ki onur konuğu Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu olacaktır.
Peygamberimize sormuşlar;
- Din Nedir?
Peygamberimiz ise; - Din Muameledir diye cevap vermiştir.
Allah için Başbakan Sayın Davutoğlu’nu ben bu duygular içinde seviyorum. Muamelesi ile üslup ve söylemleri ile tam bir Allah dostu olduğuna inandığım bu güzel insanın ismi zikredilse yüreğim kıpır kıpır ediyor. Sebebini de doğrusu çözebilmiş değilimdir.
Bir Başbakan olarak değil, bir gönül insanı olarak, bir Allah dostu olarak gördüğüm bu güzel insanın bizim bağımsızlık törenlerimize iştirak etmesi beni ziyadesiyle mutlu ediyor.
Dünya’nın dört bir yanında Türklere ve Müslümanlara yapılan soykırım ve haksız katliamları görüyor ve dua ediyoruz.
Yeryüzünde savaşların ve katliamların son bulması ümidiyle Allah’a yalvarırken sevgili Peygamberimizin ifade ettiği gibi, Din Muameledir. Ne zaman Allah’ın ipine tekrar sarılırız o zaman kan ve gözyaşı son bulur. Yoksa halimiz harap.
Bu duygular içinde Sayın Başbakanımıza Kahramanmaraş’a hoş geldiniz diyor, esas Kurtuluş savaşında da bütün insanlığın başarılı olmasını diliyorum.