“Gerçekler Mızraktır, Çuvala Sığmaz”
''Tarihçiler gerçeği sevmelidir. Bir tarihçi sadece gerçeği yazmakla yükümlüdür. Tarihçiler yazmadan önce tüm ilgili kaynaklara bakmak zorundadırlar. Kendi önyargılarını gözden geçirmeli ve bunların gerçeği etkilememesi için ellerinden geleni yapmalıdırlar. Ancak bundan sonra tarih yazmalıdırlar. Tarihçilerin temel ilkesi şudur: "Bir konuyu bütün yönleriyle ele al; önyargılarını bir kenara bırak. İşte o zaman gerçeği bulmayı ümit edebilirsin."
Justin McCarthy-ABD'li tarih profesörü
Peki neydi bu olayın ardındaki sır: Atatürk ölmüş… İkinci dünya savaşı başlamış, İnönü Cumhurbaşkanı seçilmiş… Hitler’in Orduları Avrupa ülkelerini birer birer ezip geçiyor... Alman tankları Fransızların asla geçilemez dedikleri Maginot hattını bile geçmiş...Daha 1941 yılında 13 ülke teslim bayrağını çekmiş, Alman Orduları Türkiye sınırına dayanmış...
Alman tanklarına karşı Trakya’nın altına binlerce KORUGAN yapılmış...
Bununla yetinilmemiş, Alman Ordularının İstanbul’a girişini önlemek için Çatalca –Büyükçekmece hattına Maginot hattının bir benzeri ÇAKMAK HATTI inşa edilmişti!..
Alman tanklarına karşı önlem alınmış... Peki ya Alman uçakları?. Alman uçakları İstanbul’u bombalarsa?.. Tarihimizin maddi manevi en değerli hazineleri, kutsal emanetler ne olacaktı?..
Bir Alman taarruzuna karşı kutsal emanetlerin Alman uçaklarının menzili dışında bir yere taşınmasına karar verilmiş!.. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, her şeyin gizlilik içinde yapılmasını, Almanların kutsal mekanlara dokunmayacağının da hesaba katılmasını istemiş...
Düşünülmüş... Taşınılmış... İstanbul saray ve müzelerindeki tüm değerli eşyaların Anadolu’nun ortasında NİĞDE ve ULUKIŞLA’da dini mabetlere saklanmasına karar verilmiş...Özel tren hazırlanmış... İçi çinko, özel bölmeli sandıklar bile yaptırılmış... Aklınıza gelebilecek her şey özel olarak yapılmış...
TOPKAPI SARAYI, DOLMABAHÇE SARAYI ve İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZESİ’NDEKİ KUTSAL EMANETLER,
Hazreti Muhammed’in (sav) hırkası, mührü, kılıcı, oku, yayı, Kâbe’nin anahtarı, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran-ı Kerim’i, padişahların tahtları, eşyaları, hazine, silah, tablo, porselen, paha biçilmez el yazması eserler, büyük bir gizlilikle ve titizlikle sandıklara yerleştirilmiş...
1942 yılı… Alman Ordularının Trakya sınırımıza dayandığı o günlerde… Bir gece 391 sandık… 48 vagona yerleştirilmiş... Tren paha biçilmez değerdeki Bu değerli eşyaları korumak için Topkapı Sarayı İkinci Müdürü LÜTFÜ TURANBEK başkanlığında 30 görevli, aileleri ve çocuklarıyla birlikte Niğde’ye gidiyor. Büyük bir gizlilik içinde ve koruma altında Anadolu’nun ortalarına doğru hareket etmiş...
Kutsal emanetler ve paha biçilmez değerdeki mücevher ve el yazması eserler NİĞDE’de AK MEDRESE, SARIHAN veULUKIŞLA’da bir camiye yerleştirilmiş. Her şey gizlilik içinde yapılmak zorunda ya... Yerel yöneticilere bile bilgi verilmez… Camilerin etrafına özel askeri birlikler konuşlandırılır… Bu ibadet yerlerine kimse yaklaştırılmaz...
1943 yılında İnönü, Churchill ile görüşmek üzere Adana’ya giderken treni Ulukışla’da durdurur... Kutsal emanetlerin saklandığı 3 binayı teftiş eder… Kendisi bile içeri girmez... Birliğin komutanından bilgi alır… Ayrılırken de “Bize emanet, size emanet… Gözüm arkada kalmasın..” der..
Dört sene geçer, savaş biter… Dünyaya sükunet hakim olur… Kutsal emanetler 1947 YILINDA TEKRAR GETİRİLİR… Saray ve müzelerindeki yerlerine konur…
Günümüzde KORONA VİRÜS salgını yüzünden Türkiye deki tüm CAMİLER KAPATILDI demek ki milletin menfaatleri her şeyden önce gelir. ÇOCUKLARIMIZA YALAN TARİH ÖĞRETMEYELİM... BUNUN SONUÇLARINDAN DEVLET ZARAR GÖRÜR...
Kaynak:
Yeni Türkiye’nin Doğuşu (Osman Selim Karahanoğlu)
Cumhuriyet Yalanları I-II (Sinan Meydan)
Prof.Dr. Kemal Arı (Makalemsinden derleme)
El-Cevap (Sinan Meydan)