(Ayasofya Kebir-i Camii, Başı kapalı hakim)
İnsanlar 2020 yılının bir an önce geçmesini ve 2021 yılına da virüssüz, sağlıklı, bereketli, afetsiz girmeyi arzulamışlardır. Gerçekten 2020 yılı içerisinde bir çok afetler olmuştur. Görülüyor ki insanlar 2020 yılını sevmemiştir.
Bir çok kişi 2020 yılını suçlayarak bir an önce gitmesini ve kötü bir yıl olmasının sorumlusunun insan olduğunu unutmaktadır; Çevre kirliliği, orman yangınları, savaşlar, hatta corona virüs salgınını da ilave edebiliriz. Zira yılın hiç bir suçu yok, sorumluluk insandadır. Ama insanoğlu sorumluluğunu unutuyor. Tıpkı Allah’ın insanı yaratıp dünyada kulluk imtihanı edeceğini unuttuğu gibi. Geçen yıl değil ömrümüz olmuştur. Aksine sevineceğimize geçen ömrümüzü daha iyi değerlendirmediğimiz için üzülmeliyiz. Ben sevinenleri daha dereyi görmeden paçayı sıvayanlar gibi görmekteyim. Eğer 2021 yılı için güzel planların ve hazırlığın varsa güzel. Ama boş yere yeni yıl sevincini hazmedemiyorum. Hele bir de yılbaşını Hıristiyan adetlerine göre kutlama yapan cahil Müslümanları hiç anlamıyorum. Maalesef daha çok içki içerek, hindi yiyerek, çam ile süsleme ve Noel baba oyuncakları ile kandırılıyoruz.
Ayrıca CHP li belediyelerde ve geçmiş Sol dönem hükümetler de bakanlık çalışanlarına yılbaşı hediyesi olarak rakı, şarap ve piliç dağıtılırdı. Bunun parası nereden geliyordu? Adeta Hıristiyan kültürünün taşeronluğu yapılıyordu.
Sözcü Gazetesinin 2020 yılının felaket olayları arasında; Ayasofya Kebir-i Camii’ nin açılmasını manşette yayınlaması ülkemizde büyük tepki çekti. Böyle bir değerlendirme ancak düşmanlarımızı sevindirmiştir. Halbuki Ayasofya Camii’nin ibadete açılmasının 2020 yılının sevindirici olayı, Fatih Sultan Mehmed’de yapılan haksızlığa son verildi diye bildirilmesi gerekirdi. Ayasofya Kebir-i Camii’nin ibadete açılmasının hem siyasi hem de hukuki haklılığı vardır. Ülkemizde bazı kesim Fatih’in karşıtı olmaya devam ediyor. Bu kesim ezik kesimdir. Fetihi bir türlü kabullenmeyip azınlık ruhlu insanlardır. Ülkemizde düşmanlarımız artık kendilerini alenen belli etmektedir. Demek ki iç dış düşmanlarımız artık birbirlerini desteklemektedir. Bu yanlış haberin yayınlanması basın özgürlüğü olamaz. Dini ve milli değerlerimize hakaret etmenin bir bedeli olmalıdır.Olay hakkında Basın İlan Kurumu inceletme başlatmış.
Konuyla ilgili Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan tepkisini dile getirmiş ve “ Ayasofya Kebir-i Camii 2020 yılının taçlı yıldızıdır” demiştir. Sözcü gazetesi acilen özür dilemelidir.
Diğer taraftan din özgürlüğü ve fikir özgürlüğü unutularak, bazı kişiler bu kavramları özgürlük adı altında karşı tarafın inançlarına ve haklarına hakaret etmektedir. CHP'li eski bakan ve milletvekili Fikri Sağlar Halk TV'de yayınlanan 'Sözüm Var' programında Şirin Payzın'ın konuğu oldu: "Kendimden söylemek istiyorum ben yargılandığım zaman türbanlı bir hakimin karşısına gittiğimde benimle ilgili haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getirebileceği konusunda kuşkum var." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Başörtüsü ve kılık kıyafet üzerinden yapılan her tür ayrımcılık, barbar ve müptedi bir zihniyetin tezahürüdür. Kadınların temel bir insan hakkını köhne irtica söylemleriyle baskılamaya çalışmak gericiliktir, ayrımcılıktır, ırkçılıktır. Türkiye bu zihniyete geçit vermeyecektir” dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: CHP'li Sağlar, "Türbanlı hakimin adaleti yerine getireceğinden kuşkuluyum" demiş. Doğrudan insanların düşüncelerini, inançlarını ve demokratik haklarını hedef alan barbarca bir nefret söylemidir bu. Adaleti ve insanlığı tehdit eden kılık kıyafet değil bu faşist zihniyettir. Türbanlı bir hakimin adil olamayacağı görüşü barbarca ve nefret suçu içeren bir yaklaşımdır, şiddetle kınıyoruz..” dedi.
Bu ülkede Bakanlık yapıp ülkenin her türlü nimetinden faydalanacaksınız ama oy alamayacağınızı bildiğiniz kesime ise hakaret etmeye devam edeceksiniz. Seçim zamanı ise o kesimden oy almak için kandırmaca vaatlerde bulunacaksınız!
Eski Bakan Sağlar bu milletten özellikle kadınlardan özür dilemeli ve haddini bilmelidir. Muhafazakar kesimi ötekileştirip şiddet ve ayrımcılığı teşvik etmemelidir.