“Kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanla oturup kuzuya ağlayanları” hatırlıyor musunuz? 28 Şubat 1997, darbeci generallerin meşru hükümete darbe yapıp, millete zulmettikleri meşum bir tarihtir. Bu şenî darbe günlerinde kurtlaşan darbeci generallere yaltaklananlar, sonra da milletin arasına karışıp “benim mazlum milletim!” diyerek timsah gözyaşları dökenler, yâni “Kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanla oturup kuzuya ağlayanlar” tek tek teşhir edilmeze Müslüman Türk milletinin yüreği soğumaz ve dîn-i mübin-i İslâm’a karşı mahcubiyetimiz gitmez.
KİMLER KURTLA MESAİ YAPIP, ÇOBANA DOST GÖRÜNMÜŞTÜ?
Mütedeyyin bir başvekile toplantı esnasında zorla içki getirten, dâhiliye bakanı hanım kişiyi hâşâ huzurdan “kazığa oturtmakla” tehdit eden, Kitab-ı mübin’i öğrenmeyi çocuklara yasak eden, başörtülüleri mekteplere sokmayan, dindar fabrikatörlerden haraç toplayan, Müslümanla aynı mânaya gelen Türk milletinden vebalı görmüşçesine kaçan darbeci generallerle kuzuları yenen çoban arasında mesai yapan siyasî münâfıklar kimlerdi? Kimler kurtlarla çoban arasında mesai yapmıştı? 28 Şubat’ın darbeci kurtları milletin değerlerini çiğnerken “afiyet olsun” diyen münâfık siyasetçi, gazeteci, bürokrat, akademisyen ve iş adamları kimlerdi?
KURT SOFRASINDA KUZUYU YİYİP SONRA ÇOBANIN AĞITÇISI OLANLAR
Hem kurttan, hem çobandan yana görünüp menfaat sağlayanlar dünyanın en âdi insanlarıdır. Milletten yana görünüp, darbeci kurtlarla al takke ver külah edenler kuzuyu yiyen kurttan daha alçaktırlar. Her vakit maskeli olur bunlar. Hem kurt sofrasında oturur, hem çobanın ağıtçısı olurlar. Kurtla çoban arasında mesai yapanlarını, Kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanla oturup ağlayanları nasıl tanıyacağız? Hazreti Peygamber Efendimiz içi dışı bir olmayanlara karşı ümmetini uyarmıştı:
“Dilleri de var baldan tatlıdır, ancak kalpleri kurtlarınkinden vahşidir. Bizi aldatan bizden değildir. İkiyüzlülerin kıyamet günü ateşten iki dilli olacaklarını, kıyamet gününde Allah nazarında en kötü olanlardan bir kısmını da ikiyüzlülerin teşkil ettiğini göreceksiniz. Bunlar, bazılarına bir yüzle, diğer bazılarına da başka bir yüzle giden insanlardır.”
AYDINLAR ÇOBANDAN MI, KURTTAN MI YANAYDILAR?
Bu ülkenin en mürâi, en münâfık insanları 28 Şubat’ta darbecilerle bir olup, sonra sahte tavırlarla millete “gülücük” dağıtan aydınlardır. Tek Parti Dönemi’nde de kurtlaşan generallerle işbirliği yapan bu güruh kanlı mahkemeleri mazlum kuzuları idam edilirken, dîn-i mübin ayaklar altına alınırken, bin yıllık İslâm medeniyetimiz redd-i miras edilirken ikiyüzlü mesai yapıyordu.
Din ü millet değerlerimizi alaya alan, millet-i beyzâ’yı “örümcek kafalı mürteciler” diye aşağılayan darbeci generallerle bir olup, sonra milletin arasına tilkiler gibi sokularak “Zorba kurtların rejiminden kurtulmalıyız” diyen bir kısım siyasetçinin, gazetecilerin ve aydınların isimlerini merak eden var mı?
APOLETLİ KURTLARA “DARBENİZ İSABETLİDİR” DİYEN MÜNÂFIKLAR
Darbeci generallere “İnkılâplarınız pek isabetlidir efendimiz” deyip sonra da milletin yanına varıp “Nedir bu kanlı inkılâplardan çektikleriniz?” diyen ikiyüzlü aydınlarla bir kısım akademisyen ve siyasetçilerin benzerleri 28 Şubat darbesinde de kurtlaşan darbeci generallerin yanındaydı. 28 Şubat’ta Reisicumhur olan Altıyedi Süleyman millet yanlısı olarak bilinirdi. Tâ ki kurtlarla bir olup kuzuyu yediği anlaşılana kadar. Türkiye’nin en müptezel münâfığı olan bu kişinin ömrü rejimin kurtlarıyla bir olup kuzuyu yemekle, sonra da milletle oturup yalandan ağlamakla geçmiş ve darbeci generallerle bir olup mazlum milletin değerlerinin çiğnenmesine ortak olmuştu.
Depremlerden daha şiddetli kanlı inkılâplarıyla kuzuları derdest eden darbeci generallerin meclisine katılıp, sonra da millete giderek “Ah, mazlum kuzuların sahibi milletim!” diye sahte ağıt yakanları Münâfıkunsûresi 4. âyet şöyle tasvir ediyor: “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsiniz. Onlar, sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler.”
MİLLETTEN YANA GÖRÜNÜP DARBECİLERLE İŞBİRLİĞİ YAPARAK “SEMİZLEŞENLER”
Hem Müslümanlarla görünüp hem de kurtlaşan darbeci generallerle bir olup medyada, ticarette ve siyasette “semizleşenler” hâlâ teşhir edilmedi. 27 Mayıs 1960 darbesinde de,12 Eylül ve 28 Şubat darbesinde de siyasette ve ticarette en çok kâr (!) edenler darbeci general apoletli kurtlarla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanla oturup ağlayan münâfık ve mürâi taifeydi.
Nisa Sûresi 141. Âyeti, kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobanla oturup ağlayanları târif ediyor: “Münâfıklar sizinle ilgili hâdiseleri çok yakından izler, devamlı olarak havayı yoklarlar: ‘Şayet Allah size bir zafer lütfederse: ‘Biz de sizinle beraber değil miydik?’ derler. Eğer kâfirler zaferden yana bir pay elde ederlerse onlara: ‘Bizim taraf size gâlib durumda iken sizi kollamadık mı, müminlerin size karşı savletini içten içe engellemedik mi?’derler...”
Mürâilik ve münâfıklık böylesine âdi bir huy. Kurdun kılık değiştirip kuzuların arasına katılarak “ben sizdenim” demesi gibi... Kendi insanını vesayet rejiminin kurtlarına gammazlayan muhbir gazeteci ve bürokratlar gibi... Hz. İsa’yı çarmıha gerenlerin arasında en çok bu tipler vardı. Ehl-i irfan boşuna dememiş: “Mürâi yaş akıtsa aldanma münkir işidir.”
KURTLA BİR OLANLARIN MASKESİ NE ZAMAN DÜŞÜRÜLECEK?
Kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra çobana ta’ziyede bulunup “vah çoban kardeş, nedir bu kurttan çektiğin!” diyerek ağlayanlar insanlığın en haysiyetsiz tabakasıdır. Sûret-i haktan görünerek çobanın mazlumluğundan bahsedip sonra kurtlara temennâ eden, yâni darbeci generallere gülücük dağıtan, onların sofrasında yemlenen ikiyüzlüleri tanımak âyet emridir. Dinsizlerden daha zararlıdır bu taife. Cemiyet yapımızı içten çürüten bir virüs...
Acıtıcı soruyu millete, yâni kendimize soralım: Kuzuları darbeci kurtlar tarafından yenen biz mazlum ve mazrur çobanlar! Kurtla işbirliği yapıp sonra bizden yana görünenlerin maskesini ne zaman düşüreceğiz?(ilbeyali@hotmail.com)