Dünya tarihinde HİLÂL, binlerce kez göndere dikildi. Binlerce kez... Ama, üçü çok önemli görülmeli... Bütün dünyaya üç kez, yeniden silkinişin sembolü HİLÂL, gönderlere salındı...
İlk HİLÂL, Hatemül Enbiya Hz. Muhammed Efendimiz'e risaletin geldiği an kendini gösterdi. Dünyaya ve tüm insanlara uyarıcı, toplayıcı, huzur verici bir hilâldi. Zor ve kutsî davalarda görülen meşakkatle, çilelere sabırla, işkencelere tahammülle, sonsuz ihlas ve gayretle HİLÂL dalgalandı... Cahiliye döneminin bütün ihtiras ve günahlarını örtecek, temizleyecek güçlü bir ilâç olarak... Ve bütün dertlerine, sorunlarına ve her türlü cehalet iğrençliklerine rağmen; HİLÂL, hâlâ gönderdeki ihtişamını, saydamlığını, huzur verici parlaklığını sürdürmektedir. Kıyamete kadar da sürdürecektir. Çünkü, emir; En Yüce Makam'dan:
"Hiç şüphe yok ki, o zikri, o Kur'an'ı biz indirdik. Onu koruyacak olan da biziz." (Hicr: 15/9)
***
İkinci HİLÂL, ezelî ve ebedî yurdumuz ANADOLU'nun son kez fethedildiği Malazgirt Meydan Zaferi'nin kazanıldığı gün, göndere salındı. 26 Ağustos 1071 tarihi, mukaddes ve mübarek bir tarihtir. Alpaslan önderliğinde Türk milletinin zaferi, bütün İslâm âlemine ve bütün insanlığa bir kere daha insan olma bilincini gösteren; adaleti, insan hak ve özgürlüklerini yayan; Ahilik ve Koruk sistemleriyle âdil ticareti benimseten; insanca yaşamayı öğreten sistem, yeniden "Ben varım!" dedirten KUTLU BİR ZAFER'dir.
Bilge Kağan, Oğuz Kağan kim ise; ALPASLAN odur. Tonyukuk, Dedem Korkut, Irkıl Ata ne yapmışsa; NİZAM-I MÜLK, onu yapmıştır. Kültigin, Kürşat hangi ruha sahip olmuşsa; Sav Tekin, Gümüş Tekin, Karatekin o ruha sahip olmuştur. El ele, sırt sırta, gönül gönüle... Hedef aynı, düşünce aynı, icraat aynı. Hiçbiri "Ben, büyüğüm! Her şey, benim olmalı!" egosuna kapılmadan aynı hedefe oklarını göndermişler; aynı idealleri paylaşmaktan da huzur bulmuşlar. Fitne yok; kişisel ihtiras yok; Çin'den, Fars'tan, Arap'tan, Bizans'tan tevarüs eden entrika yok... Onun için HİLÂL, bir kere daha göndere çıkmış ve varlığını güçlü bir biçimde şahlandırmıştır.
***
Aziz Türk milleti tarih boyunca çok badireler atlattı, çok sorunlar yaşadı. 1000 yıldır, HİLÂL'in en güçlü temsilcisi ruhuyla, her türlü engeli aştı; milyonlarca vatan evladının şehit olması bahasına... Millet yöneticilerinin ve münevverlerinin özellikle 18. yüzyıldan sonra millî karakterimize uygun olmayan yönetim anlayışlarının bir tezahürü olarak milletimiz de, devletimiz de gerilemeye başladı. Zaman zaman kimi şahsiyetlerin pansuman önlemleri de temel toplumsal sorunları çözmeye yetmedi. Balkan Hezimeti ve Birinci Dünya Savaşı, Türk milletini ve Türk Devleti'ni yok olmaya getirdi. Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) ve Sevr Anlaşması (10 Ağustos 1920), tutsaklığın ve esaretin belgesi olarak tarihe lekeli bir sayfa olarak kaydedildi.
***
Her umutsuz gecenin ardından parlak bir güneşin çıktığı gibi, aziz Türk milleti ecdadı ve tarihinden aldığı feyizle, kendisinin esaretini yansıtan bu belgelerini tanımadı. Millet, şehir şehir, bölge bölge yeniden teşkilâtlarını kurdu. Anadolu ve Rumeli Müdafa-yi Hukuk Cemiyetleri, her şehirde yapılandı. Pek çok şehir halkı, işgal ve esaret karşıtı protesto ve direniş faaliyetlerine ayrı önem verdi. Kahramanmaraş, Urfa, Gaziantep, Amasya, Erzurum, Sivas, Balıkesir halklarının kongreleri, direniş manifestoları birer örnektir.
Aziz Türk milletinin hasletlerini çok iyi bilen Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'daki millî direnişin başına geçti. Ordu komutanları ve mülki erkânla güçlü irtibatlar kurdu. Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ve nihayet Büyük Millet Meclisi'nin açılışı bu direnişin önemli sembollerindendir. "Milletin istikbalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır." ifadesi, tarihe altın harflerle kazındı.
Ve nihayet, üçünce kez HİLÂL, bir kere daha şahlandı. 30 Ağustos 1922 tarihinde kazanılan DUMLUPINAR MEYDAN MUHAREBESİ, bu şahlanışın güçlü bir sembolüdür. Her türlü maddî yetersizliklere rağmen, zor bir süreçten geçilerek sadece Türk milleti için değil; aynı zamanda bütün İslam toplumları, hatta insanlık için model oluşturan bir ZAFER...
***
Bu zaferin 97'nci yıldönümündeyiz...
Günümüz insanlarının belki azımsanmayacak bölümü, Millî Mücadele gerçeğini çok iyi idrak etmeyebilir. Sahte Atatürkçüler ile yobaz Atatürk düşmanları; Millî Mücadele'nin Başkomutanı'na yeterli ilgi, sevgi ve saygıyı göstermeyebilir. Kimileri, doğrudan veya dolaylı Cumhuriyet veya Atatürk düşmanlığı yapabilir. KİMİ SİYASETÇİLER, GAZETECİLER, SANATÇILAR, SAHTE MÜNEVVERLER DE TÜRK TARİHİNİ VE ZENGİN TÜRK KÜLTÜRÜNÜ İDRAK ETMEYEBİLİR. Onlar, bilsinler ki, HİLÂL, her zaman gönderdedir. Yüce Allah'ın korumasında; aklın, bilimin, adaletin, özgürlüğün timsali aziz Türk milletinin emanetinde sonsuza kadar gönderde olacaktır.
***
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ, KUTLU OLSUN!
CUMHURİYETİMİZİN BANİSİ ATATÜRK BAŞTA OLMAK ÜZERE, MİLLÎ MÜCADELE'NİN BÜTÜN KAHRAMANLARINI SAYGIYLA TAZİM EDERİM.
RUHLARI ŞÂD, MEKÂNLARI CENNET OLSUN!