Şartlar olgunlaştırılmış, görev taksimleri yapılmıştı. Hatta birliklere emir verilip, ilk anda kimlerin tutuklanacağı, kimlerin “ispiyoncu” olarak bir kenarda tutulacağı bile belirlenmişti. Darbenin sözcüsü, konuşma metnine son şeklini vermekle meşguldü. Kudretli bütün generaller, son hazırlıkları gözden geçiriyor, hangi tankın nereden yürüyeceği, yürürken asfalta zarar verip vermeyeceği konusunda ince matematiksel hesaplar yapıyorlardı.
Eskiden olsa kolaydı TRT’yi ablukaya aldığından bütün iletişimi kesmiş oluyordu. Şimdi öyle değil ki.
Bunun için her televizyon ve radyoya giderek yönetime el koyacak ekip hazırlanmıştı. Sorun, sosyal medyaydı ama onu kökten çözüp, fişini çekeceklerdi.
Geçici bir süre bütün cepler susacak, bütün telefonlar kesilecekti.
Sadece “kırmızı telefon” hattı çalışacak ve bu da sadece her ilde bir yerde bulunacaktı.
Yassıada hoş olmazdı, siyasilere ikametgâh olarak İmralı tahsis edilmiş, bütün düzenleme yapılmış, bütün ihtiyaçları karşılanacak hale getirilmişti.
Hani ihtiyaç dedikse birer yağlı urgan ve kefendi…
Zaten yargılama peşin yapılmış, kararı bile önceden verilmişti.
Bir süre anayasaya ve yasalara ihtiyaç olmadığı için Orhan’a kimse “Aldı-kaçtı” diyemeyecekti.
Tüm spor salonlarının listesi yapılmış, kapasiteleri belirlenmişti.
Gözaltına alınanlar önce spor salonlarına istiflenecekti, öylece atılacaktı bir kenarda dursun diye…
Hastanelerin kapasitesi de belirlenmişti, karşı koyanlar için “aşırı güç” kullanma sıkıntısı da bulunmuyordu nasılsa…
Hani tedavi ettirmeye gerek yoktu ama canımız ciğerimiz müttefik ülkelerimiz üzülebilirdi.
Hem daha sonra işbirliği yapılacak, adı “işkenceci ülke”ye çıkarsa sıkıntı yaşanabilecekti.
Tüm detaylar düşünülmüş, gazeteleri kimin koordine edeceği de belirlenmişti.
Zaten darbenin sivil uzantıları, her zaman askeri uzantılarından çok daha iştahla görev yapıyorlardı.
Aslında bunu bir türlü çözememişlerdi ya, şimdi kim buna kafa yoracak?
Zaten yormadılar da…
Sanatçıları da bu nedenle anlamıyorlardı ama kafa yormaya gerek de duymuyorlardı.
“Sivil” olduğunu söyleyen “Toplum örgütleri”nden de çok iştahlı darbeci vardı.
Hatta “yargı bağımsızdır” diye diye hayatını zehir edenlerin, “bağımlı” olması için nasıl da kendilerine destek verdiklerini unutmaları mümkün müydü?
Ya “özgürlüğün merkezi” denecek üniversiteler…
Duygulandı, gözlerinden süzülen birkaç damla yaşı elinin tersiyle sildi. Nasıl da fedakârlık yapıyor, nasıl da kendilerine destek veriyorlardı. Bu hizmetleri karşılıksız kalmamalı, mahalle muhtarı olarak görevlendirilmelilerdi.
Gerçi çoğu Silivri’deydi ama olsun, kapıların açılma saati de ayarlanmıştı…
İçeridekiler çıkacak, dışarıdakiler içeriye girecekti, hepsi bu.
Çocuk oyuncağıydı…
***
Ama darbe heyetinin dikkatinden kaçan TSK İç Hizmet Kanunun 35’inci maddesinin olmamasıydı…
Hani çok umurlarında değildi, zaten yasayı çöpe atıp, dağ kanunuyla yöneteceklerdi.
Ama halka ve dışarıya “Cumhuriyeti koruma ve kollama” gibi ulvi bir görevleri olduğunu ve bunun için darbe yaptıklarını söyleyeceklerdi.
Kimse yutmazdı belki ama kendileri yutulmuş gibi algılayabilirlerdi.
-Darbe dayanağımız yok beyler!
Bu ses sabah darbe sözcüsü olacak komutana aitti.
-Meclis bu hakkımızı elimizden aldı, şimdi ne yapacağız?
-35’inci madde yok, o zaman darbe yapmayalım komutanım!
-Dalga mı geçiyorsun be, biz yasal darbe mi yapıyoruz, yasaları çiğneyerek görevi devralacağız.
-Ama el âlem ne der?
-Ne diyene de darbe yaparız, Amerika’ya da, Avrupa’ya da, Afrika’ya da…
-Yavaş ol diyeceğim, ayıp olacak.
-O zaman deme iki gözüm, deme…
-Tamam, o zaman “35’inci maddeyi kaldırdınız da, ne değişti?” gibi güzel bir slogan bulalım.
-İşte şimdi oldu…
***
Önemli olan ordunun esas görevi olan ülkenin dışarıdan gelecek tehditlere karşı koruması değil.
Önemli olan, darbe heveslisi olan “eli silahlı” insanların bunu düşünemeyecek bir yapıya büründürülmesidir.
Demokrasi bunlardan birisi…
Hem de tüm kurum ve kuruluşlarıyla…
Herkese saygı, her fikre önem ve her görüşün kendini ifade edebileceği özgür bir anayasa çözüm olabilir.
Bir madde değiştirerek, öteki maddeyi ekleyerek darbeleri önleyemezsiniz.
Hangi darbeci, “yasada darbe yapılır” demediği için, darbeden vazgeçti ki…
Twitimden seçmeler
Kraldan asla korkmayacaksınız, kralın beslediklerinden korkacaksınız. Kralın vicdanı veya adaleti az da olsa vardır ama diğerinin menfaati!