ABD ve Rusya ile ilişkilerimiz bir türlü istikrara kavuşmadı ve kavuşmayacak gibi görünüyor. ABD ile ilişkilerimiz yakın tarihte başlıyor. Ancak Rusya ile tarihte birçok savaşlarımız olmuş. Yerine göre barış ve savaş yapmışız.
AMERİKA:
ABD ile ilişkilerimiz yakın tarihte olmuştur. Çünkü ABD yeni kurulmuş ve ilk deniz savaşı yenilgisini(1793-95) Osmanlı'dan almış ve Osmanlı’ya ilk ve tek savaş vergisi, tazminatı ödemiştir. Bu yüzden ABD ile ilişkilerimiz, Amerika’nın hezimetiyle başlamış oldu.
ABD’nin Türkiye ile diplomatik etkileşimi, Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu olarak bilindiği günlere dayanmaktadır. 1831’de diplomatik ilişkilerin kurulmasıyla beraber iki ülke ABD’nin 20 Nisan 1917’de I. Dünya Savaşı’na girişine dek diplomatik bir ilişki yürütmüştür. I. Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ve yerine modern Türkiye devleti kurulmuştur, Amerika Birleşik Devletleri 1927’de ülkeyle ilişkilerini yeniden kurmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında Yahudilerin katkısı olmuştur. Zira İngilizlerin ülkemizden geri çekilmelerini Yahudiler bir takım pazarlıklarla ikna etmişlerdir. Ayrıca Türkiye Devletinin yeniden tesisinde devrimler, eğitimin dizaynı gibi önemli konularda rol oynamışlardır.
Amerika’nın kuruluşunu İngilizler sağlamışlardır. Bu itibarla Amerika İngilizlerin etkisi altındaydı. Daha sonra Amerika’yı, sermaye sahipleri Yahudiler etki altına aldılar. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Yahudi etkisi altında olan Amerika ile ilişkilerimiz sürdürülmektedir diyebiliriz.
ABD ile ikili, bölgesel ve küresel pek çok konuda her düzeyde yoğun bir ilişkilerimiz vardır. Temaslarda, ikili ilişkilerimizin yanı sıra, terörizmle mücadele, Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmeler, PYD/YPG/PKK ve DEAŞ tehdidi ön plana çıkmış olmakla beraber, Ukrayna, Rusya, Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz, Libya, Yemen, Mısır, İran, Kafkaslar, Venezuela, NATO konuları ve enerji güvenliği gibi hususlar gündemdedir.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ABD ile ilişkilerimizde hassas bir döneme girilmiştir. Bu bağlamda, darbe girişiminin arkasında olan FETÖ’nün faaliyetleriyle mücadele ve örgüt liderinin iadesi konuları ikili gündemde ilk sıraya oturmuştur.
Kore Savaşı'nın ardından 18 Şubat 1952'de NATO'ya üye olan Türkiye ile ABD arasında NATO çerçevesinde ve ikili planda yoğun bir savunma/güvenlik işbirliği sürdürülmektedir. Sözde STRATEJİK Ortaklık devam ettirilmektedir. Ancak son zamanlarda yaşanan olaylar ile bu güven zedelenmiştir. Rahip Brunson, Halk Bankası gibi olaylar unutulmuş değil.
RUSYA:
Osmanlılar, Ruslara göre XVI. ve XVII. yüzyıllarda savaş ve antlaşmalarla üstün konumdaydı. Ancak Osmanlı XVIII. yüzyıldan itibaren eski güç ve otoritesini kaybetmeye başlamıştır.
Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki ilk siyasî münasebetler XV. yüzyılın başlarında III. İvan zamanında ve Kırım Hanı Mengli Giray’ın tavassutu ile 1492 yılında ticarî nedenlerle başladı. Bu tarihten sonra dikkatten uzak bir şekilde siyasî, askerî ve ekonomik yönlerden giderek güçlenmeye başlayan Rusya, ilişkilerini Kırım Hanlığı ve Kefe Beyliği aracılığıyla yürüttüğü Osmanlı Devleti ile münasebetlerini bozmamaya gayret gösterdi.
Prut Savaşı: Sultan III. Ahmed 1710 yılında Rusya'ya karşı savaş ilan etti.
Öte yandan Baltacı Mehmet Paşa ile Çariçe Katerina arasında bir tür ilişki kurulduğuna dair zaman içinde geniş kapsamlı söylentiler, tartışmalar ve literatür oluşmuştur.
1875de Sırplar ve Karadağlılar bağımsızlık elde etme amacıyla Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar. Osmanlı ordusu Sırp ve Karadağ kuvvetlerini yenilgiye uğratarak ayaklanmayı bastırdı.
4 Ekim 1853-30 Mart 1856 tarihleri arasındaki Osmanlı-Rus savaşıdır. Birleşik Krallık, Fransa ve Piyemonte-Sardinya'nın Osmanlı tarafında savaşa dâhil olmasıyla savaş, Avrupalı devletlerin Rusya'yı Avrupa ve Akdeniz dışında tutmak amacıyla verdiği bir savaş halini almıştır. Savaş, müttefik güçlerinin zaferiyle sonuçlanmıştır.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Rus ordusunun kuşattığı Plevne (Bulgaristan) kentinin Osmanlı ordusu tarafında büyük bir cesaretle savunulması olayıdır. Plevne tarihin akışını değiştiren tarihdeki birkaç olaydan biridir. Burada Gazi Osman Paşa 5 ay süre ile Rusları durdurarak ilerlemelerini geciktirmiştir. Ancak bu şehrin düşmesi Osmanlılar açısından 93 harbinin kaybedilmesinin önünü açmıştır
BİRİNCİ Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu'nun Rusya İmparatorluğu, daha sonra Britanya (Dunsterforce), Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti ve Merkezi Hazar Diktatörlüğü ile karşı karşıya geldikleri cepheye verilen isimdir.Kafkasya Cephesi, savaş sırasında Doğu Anadolu içlerine kadar genişlemiş, Trabzon, Bitlis, Muş ve Van şehirlerine kadar yayılmıştır. Kara harbi, Karadeniz Bölgesinde bulunan Osmanlı İmparatorluğu deniz gücü ve Rus donanması tarafından desteklenmiştir.
Bu cephede savaş sona erdiğinde Doğu Anadolu ve Kafkasya’da 1,200,000 Müslüman göçmen durumuna duşmuşdu. Doğu Anadolu’da 1.000.000 Kafkas Müslümandan Anadolu'ya gelen 130.000 sivil halk hayatını kaybetmiştir.
Stalin zamanında Sovyet hükümeti tarafından Türk hükümetine, Rus nakliye gemilerinin Karadeniz'i Akdeniz'e bağlayan Türk boğazları'ndan serbestçe geçebilmesi için baskı yapılmaya başlandı. Türk hükümetinin, Sovyetler Birliği'nin taleplerini kesin bir dille reddetmesi, bölgedeki tansiyonu arttırdı. Bu gelişmeyle Türkiye yüzünü Avrupa’ ya, ABD’ ye ve NATO’ ya çevirdi.
Rusların sıcak denizlere inmek amacıyla başlattıkları politikalar iki devlet arasında yüzlerce yıllık bir mücadelenin yaşanmasına neden olurken, ilk zamanlarda üstün durumda olan Osmanlılar özellikle XVII. yüzyıldan sonra bu üstünlüklerini kaybetmeye başladılar. XVIII. yüzyılda Karadeniz’i hâkimiyet altına alan Rusların baskıları XIX. yüzyılda giderek arttı ve XX. yüzyılda Bolşevik İhtilali ile Çarlık Rusya’sının yıkılması ile sona erdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Rusya’ya hep temkinli yaklaşılmıştır. Ticari ilişkiler ön çıkmıştır. Mavi Akım projesi, Ankara ile Moskova arasında 1997 yılında imzalanan anlaşmaya göre, 25 yıl süreyle, Türkiye’nin Rusya’dan yılda 16 milyar metre küp doğalgaz satın almasını öngörüyordu. 2002 den beri Türkiye, Rusya dan gaz almaktadır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya Günü nedeniyle Putin'e mektup göndermesiyle 2015’de düşürülen Rus savaş uçağının ardından Rusya ile resmi düzeyde ilk temas kurulmuş oldu.15 Temmuz Darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaret ettiği ilk ülke ise Rusya oldu.
S-400 sorunu nasıl çözülecek? Libya, Doğu Akdeniz ve Suriye hala belirsizliğini koruyor.
Türkiye ve Rusya, 17 Eylül 2018 tarihinde Soçi kentinde bir araya gelerek İdlib’de silahlardan arındırılmış bir bölge kurulması üzerinde anlaşmaya vardı. Astana süreci de olmasına rağmen anlaşma istenilen düzeye gelmemiştir.
SONUÇ: Türkiye menfaati gereği hem ABD hem RUSYA ile ilişkilerini sürdürmek zorundadır. Milli menfaatlerimiz ön planda olduğu sürece kazanan hep Türkiye olacaktır. Milli ve yerli üretime devam.