Üstad Fiskeci babanın bu günkü yazdığı köşe yazısı çok dikkatimi çekti. Acaba yazdıkları doğru olabilir mi dedim içimden!...
Maraş neden adam olmaz başlıklı köşe yazısında ilginç tespitler var. Şanlıurfada yapılan bir toplantı ve Şanlıurfalı Hanbeli Mezhebinin kurucusu İbn-i Teymiyyenin dile getirdiği bir konu.
Yazdığı bir eserinde Antepliler ile Maraşlılar arasındaki farkı dile getirirken ilginç tespitler yazmış.
Ben kitabı okumadım. Fiskeci yazıyor. Fiskeci baba kaynak sağlam olmadan işkembeden sallamaz. Kaynağı sağlamdır ve belki de kitabı kendisi bizzat okumuştur.
Antepli koyun Maraşlı keçi eti yer. Koyun uysal ve paylaşımcı, keçi ise inatçı ve bencil. Paylaşımcı değil. Hepsini ben yiyeyim vs.
Acaba bu yazılanlara baktığımızda buna doğru değil diyecek kaç kişi çıkar bu şehirde?
Belki de bu şehrin yapısındandır. Havasından, suyundan.. ne bileyim işte!..
Bu inatçılık, çekememezlik sadece merkez ilçede yaşayan insanlar için geçerli değildir. Göksunlu, Afşinli, Elbistanlıda da var bu saydıklarımız.
İnatçı, bencil, her şeyi ben bilirim, en iyilere ben layıkım, her şey benim olmalı ..v.s.
Şu Ramazan ayında etrafımızda küskün, dargın olanlar varsa onları barıştırmak için, garip ve perişanlara yardım etmek için bireysel olarak bir şeyler yapabilme erdemliğine ulaşmak için çaba içine girersek belki düne asılı kalmadan geleceğimizi inşa etmek için hayırlı bir adımı atarız.
Çünkü en zor olan şey maddeden fedakarlık yapmaktır.
Mal dağıtmak, para vermek her babayiğidin harcı değildir. Nefis kimseye bir bardak su bile verilmesini istemez.
O halde bu inadı herkes kendi çapında kırmak için çaba sarf etmelidir.
Bu yazıyı okuyan her Maraşlıyı en sevmediği insanı ziyaret etmeye yada iftara davet etmeyi teklif ediyorum.
Bunu başarabilirsek eğer, inatçılığımız ve çekememezliğimiz bir nebze olsun gider diye düşünüyorum.
Bu arada birkaç insana da, birkaç yöneticiye de bir önemli konuyu hatırlatmak istiyorum.
Makamlarınız nedeniyle mağrurlanmayın. Mağrurlanmak Allaha şirk koşmaktır. Unutmayınız ki; Allah her şeyi gören ve işitendir!...
Eh işte
Anlayan anlar sanırım!..
Ve Fiskeci babaya da teşekkürler.
Bir bilmediğimizi öğrendik!...