Adıge, adıye, edge, edige v.s şeklinde yöreye ve lehçeye göre değişen bu isim aslen Kıpçak Türk boylarından başta kabarlar olmak üzere bir çok Kafkas ve kuzey Kafkas halklarının ortak ismidir. Bu halklar coğrafyanın zor şartları, savaşlar ve kendi aralarında başka boylar ile karışmalar neticesinde bir çok isim almış, fakat bu kadar yeni isme rağmen hemen hemen aşağıda ismini sayacağımız bütün Kafkas halkları için edige ismi ortak isim olmayı sürdürmüştür.
Bu ismin açıklamasını yapmadan önce hangi Kafkas halkları kendisini edige ismi ile tanır ve tanıtır onlara bir bakalım. Başta orta kafkasyada oturan ve bu coğrafyaya daha kuzeyden deşt-i Kıpçak ismini verdikleri yerden ve Kırım dan çeşitli sebebler ile gelen kabar (kabartay) boyu olmak üzere, abzeh, natuhuay, hatuguay,bjeduğh, ubığh,şapsığ v.s gibi halklar kendi otantik isimlerinden önce birbirlerini edigemisin diye sorarak tanırlar. Adıge veya edigelik sorulur, ondan sonra anlaşabilinirse hangi boydan olduğu sorulur. Bu Kafkas boyları birbirlerini yüzde yetmiş ile yüzde otuz arasında anlarlar. Bu insanların tamamına yakını bir zamanların Kıpçak Türklerinin kurmuş olduğu astrahanlar devletinin en büyük hanı olan edige hanın ismini (edige han destanı) taşırlar.Edige isminin etimolojik açılımında edik ismini görürüz. Maraşlı efelerin giydiği uzun konçlu yemeninin adı edik’ tir. Edikçiler çarşısı ismi ile eskiden ayakkabıcılar çarşısı tarif edilir idi. İşte edige han ismini ada,ade,ede (ata) isminden almış olduğu gibi uzun konçlu çizmeleri dolayısı ile edikli isminden de almış olabilir. Diğer Kafkas boyları kuşhalar (as, oset, asetin, alan v.s ile anılırlar) Abaza , abhaz, abazin, avar (Maaurulav), çeçen(nohço ve kalgay-inguş), tabasaran, lezgi, Karaçay, Balkar,Kumukh,kazikumukh,çeşitli Nogay boyları(azgıt,mangıt,tangıt), lak,kalmık,dargin,stavropol Türkmenleri v.s ler ise kendilerini edige olarak tanımlamazlar ve bir çoğu hala Kıpçak Türkçesini konuşurlar. Başta edigeler olmak üzere bütün Kıpçak Türk boyları ile Kafkas yerli boyları yüzyıllarca Kıpçak Türklerinin kurmuş olduğu devletlerin içinde birbirleri ile karışarak yeni yeni boylar meydana getirmişler ve birbirinden uzak olmasa da sarp dağlar arasında ilişkilerinin zayıf olması neticesinde de çeşitli lehçelere ve dillere bölünmüş görünmektedirler. Fakat iyi bir araştırma başta edige gurubu olmak üzere nerede ise tamamının Kıpçak Türkçesinin çeşitli lehçelerini konuştuklarını gösterir. Bu diller içerisine girmeyen en büyük gurup ise kuşhalardır (Arslan beg merhum bu boydandır). Doğu Türkistandan Avarlar ile birbirlerine hem akraba ve hemde hasım olan yüeçiler, Avarlar tarafından yurtlarından çıkarılınca hindistanı orta asyaya bağlayan ve hala onların adını taşıyan kuşha geçidini merkez edinerek tarihin en büyük devletlerinden birisi olan kuşhanlı devletini kurmuşlardır. Avarların baskılarının devam etmesi üzerine yıkılan kuşhanlı devletinin mensupları kuzey Kafkasya ile kırım düzlükleri arasına gelip yerleşmişler ve buralarda kendilerini kuşha olarak tanıtmışlardır. Bir kısmının kendilerini alan, bir kısmının osset ve ya irani bir deyimle asetin (aslar , asya adının menşei olabilir) demişlerdir. Bunların ayrılığının temel noktası da konuştukları dil olup Hindistan dan itibaren yoğun hint ve özellikle fars dilinin etkisi altında kalmaları ve bu gün konuştukları dil bakımından Kafkas dilleri gurubu yerine iran dilleri gurubuna dahil olmalarıdır. Adıge grubu içinde yer almayan fakat Kafkas dil gurubu içinde sayılan diğer boylar ile Kafkasya bir Kıpçak boylar ve soylar ülkesidir diyebiliriz.Bu Kıpçak akrabalarımızın toprakları samsun(canik) dan başlar Bulgaristan ile Edirne sınırımızda biter. Bütün bu Kıpçak boyların bir çoğu hala Türkçe olarak anlaşılabilecek şekilde konuşmakta ve yazmaktadırlar. Miladi bin yıllarında bütün bu coğrafyanın proto-bulgar Türkçesini konuştukları mezar taşları üzerinde yapılan okumalar ile tesbit edilmiştir. Bakınız Bayçorov.
Bu Kıpçak boylar arasında Kabarların Türklerin Asena (asana-Kendisinden türediğimize inanılan bir efsane olan dişi kurtun soyundan gelenler) boyu mensubu olmaları dolayısı ile onların Avarlar, Macarlar, hazarlar,Balkarlar ile ilişkilerini inceleyeceğiz. Dikkat ederseniz kelime söyleniş biçimi olarak ta diğer Kıpçak boylarının isimleri ile ortak özellikler gösteriyor. Hazarlar ve Balkarlar yüzyıllarca süren devletlerini bu coğrafyada kurmuşlardır. Batı hun devletinin başkenti olan derbent bu gün Dağıstan devletinin sınırları içindedir. Macar, Hazar, Avar, Tabar, Tatar,Bulgar,Balkar,Hungar v.s gibi.Kafkasyanın merkezinde oturan Kabar halkının kendi söylemleri ile kabardey (kabartay) halkının Kafkasyalılar ve kırım hanları ile aynı zamanda Batı hun devleti ve Avrupa hun devleti ve bu devletleri kuran boylar ile olan ilişkilerinin açığa çıkarılması ve araştırılması Kafkasya ve Kafkas halkları kadar Türk toplumunu da ilgilendirmesi bakımından ve büyük Türk milletinin çok az bilgisinin olduğu Kıpçak kardeşlerimiz ile aramızda ünsiyetin tesisi bakımından ayrıca önemlidir. Kabarlar kimlerdir ve bu gün Türkiye de, Kafkasya da, Macaristan da yaşamakta olan bu insanlar kendilerini hangi millet zan etmekte ve sebebleri nelerdir , bunları sırası ile incelemeğe ve araştırmağa devam edeceğiz. Umulur ki bu çalışmalarımız birliğimizin vesilesi olur. Kabarlar bir çok Kıpçak Türk boyu gibi uzun süreli tarihte var olmuş bir boydur. Kabarlar Kırımı meydana getiren Kıpçak boylarından, Kırım hanlarına en yakın olun bir Türk boyudur. Macarların kabarları devletlerine davet etme sebebi de kendi aralarında hanlık ve beğlik için anlaşamamaları ve Asena boyundan bir begi herkesin kabul edeceği fikri üzerine,kendilerine coğrafik olarak en yakın olan kabarlardan bir beg istemişler ve kendi çevresi ile gelen begi kendilerine han yapmışlardır. Bu tıpkı doğu Türkistanın 1950 li yıllarda yaşadığı bölünmüşlük için çare arar iken o zamanlar Pariste yaşayan Osmanlı hanedanından bir şehzadeye ulaşmaları ve onu doğu Türkistana başlarına han olarak davet etmelerindeki sebeble aynıdır. Osmanlı hanedanı kayı boyu olup, Asena boyuna mensuptur. Türklerde Asena boyuna mensup olanlara boylara hürmet edilir ve kurdukları devletinde ebed müddet ,yani bengi devlet olacağına inanılırdı.
O zamandan bu zamana kadar yaşamış bütün Macar hanları bu kabar beyin sülalesinden olup Türklerin kutlu boyu Asena boyundandırlar. Tarih içinde Kabarlar, macaristana defalarca gitmiş ve gelmişlerdir. Sonunda bir kısmı yurt olarak macaristanı, büyük bir kısmı ise önce Kırım’ ı ve daha sonra hanlık iç meseleleri yüzünden kuzey kafkasyayı yurt edinmişlerdir. Büyük hun devletininin Attila han ve daha sonraki dönemlerinde kuzey italyaya kadar yerleşen Kıpçak boylarından gene adıge ismini taşıyan boyların varlığını bu gün kuzey italyadaki yer isimlerinden biliyoruz. Kuzey italyanın podonya bölgesi altı büyük yerleşimden ibarettir. Bu yerleşim yerlerinin başında Milano (milan, mil aşiretinin ismini taşır.), digurya ( karsın Digor ilçesinin ismide aynı Kıpçak boyunun ismini taşır.) ligurya, alto adıge ve primier adıge, lazio ( laz, lazgi, lezgi, lazkiye isimlerini veren Kıpçak boyudur ve bu gün dağıstanın güneyi ile azerbaycanın kuzeyinde meskundurlar.) v.s gibi Kıpçak boylarının isimlerini taşıyanlar gelir. Kuzey italyada ki iki önemli yerleşim yeri hala adıge ismini taşımaktadır. Daha sonraki yüzyıllarda ise kabarların hem Kırım ve hem irandaki Türk devletleri ile ilişkileri devam etmiş, Osmanlı devleti ile ilişkileri daima iyi olmuştur. Rusyanın 1550 lerde Kazan hanlığını yıkması ile başlayan genişlemesi neticesinde aradan geçen yüzyıllar içinde kuzey Kafkas halklarına komşu olmaları ile Kabarlar, Ruslar ve onların paralı askerleri olan Ukranlar (Kozaklar) ile savaşmışlardır. 1825 lerden itibaren Osmanlı devletinin zayıflaması ve bütün avrupanın Osmanlıya yüklenmesi neticesinde Kuzey Kafkasya için zor günler başlamıştır. Ruslar ile yapılan amansız ve orantısız savaşlar neticesinde Kafkas halkları nüfuslarından yarısından fazlasını kaybetmiş ve devamlı insan ve silah takviyesi yapan Rusların baskıları sonucu mecburi sürgün ile yurtlarını bırakarak, İslam yurdu olan kardeşlerinin yanına göç etmişlerdir. Bu gün çerkes (çeri kes , asker kes, asker kimse, kişi) ismi ile tanıdığımız bu insanlar kök ve nesil olarak aziz Türk milletinin büyük parçalarından birisi olan Kıpçak neslinden akrabalarımız olup aziz Yurdumuzun düşman işgalinden kurtarılması için canla başla çalışmışlar ve kanları ile yurdumuzun vatanımız kalması için her şeylerini feda etmişlerdir. Son zamanlarda parçala yut taktikleri ile hem kan ve hem de din kardaşlarımız olan bu insanlar üzerinde de Avrupa ve Amerika menşeli bölücü oyunlar oynanmaktadır. Bu kardaşlarımızın başka bir millet olduğu ve zorla, mecburen devletimize sığındığı gibi yalanlar ile zehirlenmelerine seyirci kalınmamalıdır. Unutmamalıyız ki üzerinde yaşadığımız aziz vatanımız dünyada yaşayan bütün Türklerin vatanı olduğu gibi, Müslüman olan herkesinde son vatanı olabilmelidir.
Derinlere inilip, bütün örf ve adetleri (xhabze) incelendiği zaman, nüfusunun yarısına yakını Kıpçak soylu olan Maraşlılar ile ortak yönlerinin çok olduğu görülecektir. Buradaki ayrılıklar çerkeslerin farklı örf ve adetlerinin olmasından değil, Maraşlıların büyük şehirlerde yaşayanlar ile akibetlerinin aynı olup bazı değerlerini unutması ve mecburen terk etmesi ile kafkasyadan henüz göç ile getirilen örf ve adetlerin sanki uyuşmaz gibi görünmesindendir. Büyük çoğunluğu meydana getiren oğuz ve kıpçak soylu yerli Türkler kendi ananelerini unutmamış ve zaman içinde değiştirmemiş olsalar idi, kafkasyadan ve Türkistandan göçen diğer akrabaları ile aynı adet ve örfe sahip olduklarını görecekler idi. Tarihin seyri içinde Arslan beg ( adıge olmamakla beraber) gibi yiğitleri yetiştirip vatan ve din uğruna cepheye gönderen bu kardaşlarımız ile omuz omuza aziz Türk milletinin ve devletinin ebed müddet yaşaması için çalışmamızı dua ve temennilerimle Cenab-ı Allahtan niyaz ediyorum.