Ah ! İstanbul…

.

Fatih semtinin taşı toprağı antik İstanbul’dur. Sur içinde kaldığı için eski İstanbul, hakiki İstanbul olarak adlandırılan bir semtlerden sadece biridir.

Tarihi dokusunu ve yer yer kalıntılarına rastladığım tarihi evleri surları ve camileri türbeleri ile bir başkadır.

Ayvansaray’dan çıkıp fatih’e doğru yürümek, arada Balat’ı yaşamak…

Eski bina ve yaşamların iç içe olduğu Balat’ta bir kahve içmeden, soluklanmadan geçilmezdi. Eski bir plakçıya girdik. Uzun çalarlar, eski plaklar ve 45’likler sergilenmişti. şark odası şeklinde oturma grupları ve tam karşısında vitrinler…Yan tarafta ise minik masalar etrafında mini dört iskemle konarak oluşturulmuş bir mekan. Biz şark odasını tercih ettik. Kahvelerimizi söyledik. Müzik Erkin Koray, Barış Manço ‘dan parçalar çalıyordu. Sohbetle birlikte bir nostalji rüzgarına kapılıp gidiyorduk sanki.

Kahvelerimiz geldi. Ben sigarayı bırakalı bir buçuk hafta olmuştu, ama Ayşe halen içiyordu ve fena halde müptelası idi. Kahvenin yanında da olmazsa olmazım diyerek bir tane yaktı. Başımı çevirdim, etrafı seyrediyordum. Ne hoş bir yerdi. Balat’ı oldum olası severdim. Eski evlerin ruh hali ve semtin kattığı yani taşıdığı ruh özel hissetmeme sebep oluyordu.

Kahveler bitince kalkmak için hamle yaptık. Lakin kalkamadan sırada ki şarkıyı bize gönderdi dükkan sahibi. Oturduk, birer de çay söyleyip şarkımızı dinledik. Cem Karaca’dan “tamirci çırağı” şarkısını dinledik. Çaylarda bitmişti ki kalktık.

Balat’ı yürüyerek geçip tarihi eserleri takip edelim derken peygamber sahabelerinin türbelerine denk geldik. tadilatta olduğu için gezme fırsatımız olmadı. Ama yerini öğrenmiş olduk.

Surların tadilat görmüş yüksek yerlerinde fotoğraflar çekindik.

***

Fatih semtine geldiğimizde eski merdiven ve sur kalıntıları devam ediyordu. Yürüyerek devam ettiğimiz yolculuğumuzda ayaklarımız bizi bir kıvrımlı yola itti ki yokuştu. Eski bir çeşme vardı yolun başında. Devam ettik yürümeye ve çıktıkça güzelleşti manzara. Karşıda galata kulesi ve gemiler cami silüetleri mavi denizle bütünleşince harika bir görüntü oluşturuyordu.

Ve biz Yavuz Sultan Selim Camisine çıktı yolumuz. Türbesi de içindeydi ve yattığı bölümde. Ayrıca Sultan Abdülmecit’in mezarı ve birkaç şehzadenin mezarı buradaydı. Hepsini bir bir gezdik. Dualarımızla gezdik ve duygusal anlar yaşadık.

Şansımızdan olsa gerek bir de sergi vardı Yavuz Sultan Selim Camisi ile ilgili. O kadar güzel fotoğraflanmıştı ki insanın etkilenmemesi elde değildi.

Fatih Camisinden buranın görüntüsü, buradan Fatih Camisinin görüntüleri caminin iç tasarım revnaklar, minber ve mihrap, minarenin gün batımı ve gün doğumunda ki halleri fotoğraflanmıştı. Doğal halleriydi hepsi de.

***

Ve yolumuz Fatih camine doğru gidiyordu. Devam ettik, daha önce yani kısa bir süre önce gitmemize karşın yine gidelim diye yola koyulduk. Sokak aralarında etrafa bakarak o muhteşem türbeye ulaştık. Fatih ‘i görmeden Fatih semtinin tadı çıkarmıydı ?

Külliyenin etrafını gezdik. Eşinin mezarı ve diğer mezarlıkları ziyaret ettik. En son Fatih’e uğradık. Birçok devlet adamı ve askerin bulunduğu kabristanda ne kadar vakit geçirdik bilmiyorum. Avlusunda otururken bir bay bayanla tanıştık. Mısırlı iki kardeşmiş. İkisi de bekar ve kendilerine eş arıyorlarmış. Bol şans diledik onlara ve birlikte çay içme teklifinde bulunduk. Kabul ettiler.

Malta Çarşısının girişinde bir cafe bulduk ve küçük iskemlelere kurulduk. çaylarımızı söyledik. Dört yıldan beri istanbul’da ikamet ediyorlarmış, anne ve baba vefat etmiş. Aslen Kahirelilermiş. İstanbul çok güzel ama çokta pahalı. Erkek olan gülümseyerek “burada iki fiyat var. Türklere bir fiyat, yabancılara bir fiyat var.” Dedi. Hepimiz gülümsedik.

Cafe sahibi yanımıza geldi. ”bunlar Arap siz Türksünüz anlaşabiliyor musunuz dedi. Biz de “evet ! “ dedik sert bir dille. Sen çayını sat, kahveni sat biz anlaşamasak ta anlaşsakta seni alakadar eden bir durum var mı onu anlayabilmiş değilim !

***

İstanbul’u gezdikçe daha bir başka sever oluyorum. Daha da vazgeçilmezim oluyor. Bu şehrin tılsımlı oluşunu seviyorum. Gizemini, varoşunu, gözde yerlerini, havasını suyunu…Her şehirden gelmiş hemşehrilerimi  seviyorum.

***

Bir günde Aşiyan’a çıkmak, bir günde saltanat kayığı ile saraya varmak istiyorum.

***

Geçen hafta adalara gitmiştim…Tam mevsimiydi. Tavsiye ederim. sonbaharda bir başka adalar.

***

Yeni gezilerde ama yine İstanbul’da yine İstanbul’da olmak derdiyle…

Esenlikler dilerim…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazarlar Haberleri