Önümüzdeki bir buçuk yıl boyunca cemaat-hizmet-Fethullah Gülen hareketi gibi değişik isimlerle anılan ve anlamaya çalıştığımız olguyu tartışarak geçireceğiz. Cemaat AK Parti ile yollarını ayırdıktan sonra kimlerle yoluna devam edecek, İstanbul'dan Mustafa Sarıgül'ü destekleyecek mi, İdris Bal ve Hakan Şükür'ün istifalarını başkaları izleyecek mi, bir parti ile anlaşacaklar mı?
Perşembe akşamı cemaate ait BUGÜN Kanalında yayınlanan "Büyük Takip" programının takip konusu "Hizmet Hareketi" idi. Cemaat mi hareket mi bir çeşit parti mi başka bir şey mi diye yaşadığımız kafa karışıklığı Büyük Takip programı ile yerini anlaşılır bir tanıma bıraktı. Cemaate mensup ne kadar kurum, kuruluş, yayın organı var ise o programda ortak bir ses etrafında buluşmuşlardı.
Cemaat AK Parti ile yaşadığı çatışmayı hukuk ve destek vermiş olmak referansları üzerinden meşrulaştırıp gücü ve pozisyonunu korumaya, AK Partiyi bu güç ile caydırma mücadelesi veriyor. Dahası mevcudiyetinin ne kadar oya tekabül ettiğini de test etmek istiyor. Arzuladığı gibi bir netice elde ederse cemaat başka bir strateji izleyecek.
AK Parti için askerle ve vesayet sistemi ile olan mücadelesinden daha zorlu bir etap başladı. AK Parti bu sefer müzmin muhalifleri ile değil bir iç hesaplaşma ile mücadele veriyor. Cemaat'in bıraktığı boşluğu diğer cemaat ve tarikatların saflarını sıklaştırarak aşmaya çalışıyor.
Siyaseten öğretici bir süreçten geçiyoruz. Zira Türk siyaseti bugüne kadar Fethullah Gülen hareketi benzeri bir oluşumla muhatap olmadı ve daha da ötesi İslam tarihi boyunca bu tip bir yapılanmanın olduğu vaki değil. Okul, mektep, medrese diye başlayan sonra finans kurumları, spor takımlarını sahiplenmeye kadar uzanan, başbakanı yargıya teslim etmek gibi bir kudrete erişen ikinci bir örnek bulunmuyor.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin takipçiliğinden, "siyasetin ve şeytanın şerrinden Allah'a sığınırım" diyen âlim ve Allah dostu Zat'ın hassasiyetini bir kenara alarak "nurculuk" iddiası ile cemaatin geldiği bu nokta tek kelime ile hazindir.
Cemaatin çerçevesi bu denli hırpalandığında, ilgili ilgisiz her şey bu cemaat oluşumuna konmak istendiğinde Saidi Nursi Hazretlerinin neden siyaset ile şeytanı aynı kefeye koyduğu daha iyi anlaşılıyor.
Cemaat bazı siyasilere yönelik seks kasetlerini elinde bulundurmakla itham ediliyor bugün. Bir sohbetinde "üst düzey bir devlet görevlisinin bir otelde bir kadınla beraber olacağı bilgisi geldi, zaman kaybetmeden o zatı arayıp uyardım" diyen Fethullah Gülen var.
Mektep, medrese diye başlayan, "kendim için bir şey istemiyorum" diye devam eden bir cemaat olmak iddiasının geldiği noktaya bakın. Ne kadar üzüntü verici, değerlerin dejenere edilmesi bakımından ne kadar ağır bir vebal.
AK Parti-cemaat kavgası siyasete nasıl yansır, AK Parti, cemaat desteği olmaksızın oy oranlarında bir düşüş olur mu, cemaat bir başka parti ile yoluna devam eder mi sorularının benim için bir anlamı yok neticesinin nasıl çıkacağı ile de ilgili değilim. Tarih bize bir kez daha o şaşmaz hakikati öğretmiş bulunuyor. Amacınızı gerçekleştirmek için kullanacağınız vasıtalar da meşru olmak zorunda.