“Ha geldi, ha gelecek” derken geldi ve gitti.
Herkes (yetkili ve etkililer) dedi ki; “Başbakan Cuma namazını Abdülhamit Han Camii’inde kılacak..”
Olmadı. Sonra, Sanayi Kavşağı’nın oradaki küçük camide kılacağını söylediler, orası da olmadı. Çünkü Başbakan’ın uçağı ezan okunduktan on dakika sonra indi alana. Havaalanında kıldı mı, ya da orada Cuma namazı kılacak bir ortam var mı bilmiyorum, ama epey kaldı.
Ben o ara şahit olduğum bir şerefsizliği paylaşmak istiyorum:
Başbakan’ın çıkışını beklerken az ilerimizde bir tv ekibi vardı. Tv ve gazeteden..
Kendi aralarında Başbakan’ın gecikmesini konuşuyorlar. Hani ezan okunduğunda uçak havadaydı ya… Ona mukabil.
“Na’pıyorlar acaba”, “namaz mı kılıyorlar içerde”, “ah bir çeksem şöyle namaza durmuş halde” gibisinden… Hatta ismini şu an unuttuğum, yine aşkarı bozuk, midesine düşkün olduğu her halinden belli olan 50 yaşlarındaki “nasipsiz” alay ederek şöyle diyordu:
“Havada kılsalar olmaz mıydı? Hem daha yakın olurlardı! (Allah’ı (cc) kastediyor!!) Hem belki de görürlerdi!”
Gülüşüyorlar… Konuşan “çift dingil”de kasılıyor espri yaptığını zannederek.
(….)
Yorum sizin..
***
Stat dolmadı!
Maalesef tüm çabalara rağmen stat dolmadı. “5 Bin kişi” bile olmadığını söyleyenler var! Ama ben aynı kanıda değilim. İnsanları kovsan yine olur o kadar.. Daha önceki yine Başbakan’ın da katıldığı, stadyumda yapılan kongredeki ( o zamanki dışarıda kalanları saymazsak!!) kalabalığın yarısı kadar vardı hiç yoksa!
Kapalı; delegeler, protokol ve bayanlara ayrılmıştı. Güney kale arkası zaten tamamen boş tutulmuştu. Kuzey desen tam dolu sayılmaz. Yarı yarıya… Geriye kalıyor karşı... Orda da ara ara boşluklar vardı. Saha içinde, platformun tam önünde bir yığılma söz konusuydu ama arkalar “boş” denecek kadar seyrekti.
Ha, bunun sebebi elbette “teşkilat” değil sırf. Ama “hiç yok” da değil hani! Malum, köylerde iş-güç vakti. İşlerin tam “zır zırı” zamanı.. Hava şartları..
Ama bütün bunlar sadece “bahane” olabilecek etkenler. Zira biz Başbakan’ı yazın o kavurucu gününde, üstelik Ramazanda bile daha fazla kişiyle ağırladık.
Peki neden kalabalık değildi, onu da bırakalım “düşünmesi gerekenler” düşünsün.
DÜŞÜNÜRLERSE!!..
Bence düşünseler iyi olur!!
***
Başbakan konuşmasında gündeme ilişkin önemli sözler sarf etti. Hele tiyatrocularla ilgili söyledikleri medyada önemli yer buldu, gündeme oturdu, gündemi işgal etmeye de devam ediyor. Bazı sözleri televizyonlardan “son dakika” ve “flash haber” olarak verildi. Bunlar olmasa “biz”den başka hiç kimse Başbakan’ın K.Maraş’a gelip gittiğini bilmez.
“Başbakan şöyle dedi” derken “K.Maraş’ta dedi” denmesi önemli olan bizim için.
Ama Başbakan’ın bize ilişkin en dikkat çekici sözleri hem Mahsuni Şerif, hem de Abdurrahim Karakoç’tan bahsetmesiydi. Bizim için ikisi de çok önemli değerler keza.. Hele hasta yatağındaki Karakoç’a şifalar dilemesi alkışa değerdi.
***
Açılışlar:
Açılışlar sıradan sayılabilir. Aslında “sıradan” değil, ama sıradanlaştırıldı. Listenin kabarık olması ve “her şey”in listeye sokuşturulması konuyu basitleştirdi. Öyle içerisinde mezbaha bile geçen 341 tesis değil de, “koç gibi” daha fazla işe yarayan birkaç tesisin açılışı yapılsa K.Maraş için daha önemli olurdu. Her şey sokulmuş..
Neredeyse “pazarcı tezgahları” kalmış!!
***
İl Başkanlığı seçimi:
Açılışlardan sonra Başbakan Abdulhamit Han Camii’ine gitti. Ben, devam eden il başkanlığı seçimini takip etmek için stadın içine girdim. Seçim, oldukça sakin bir ortamda geçti. Öyle “sandalyeli tabureli” olmayanından hani!!!
Ak Parti’ye yakışanından…
Her iki aday da genelde sakin bir tavır sergilese de Sayın Arıkan daha sakindi. Bir çok delege oyunu kullandıktan sonra “ben oyumu san verdim” dercesine sırıtarak Sayın Erkoç’un yanına gelirken, Sayın Arıkan “yalnızlar”ı oynuyordu. Hele bir ara gitti tâ tribünlere oturdu uzaktan izledi.
Sonucu belli olan bir seçime girmek cesaret yinede. O doğru olanı yaptı.
Tebrikler Sayın Arıkan…
***
Erkoç seçimlere “1-0” değil “10-0” önde başlamıştı bana göre. Ama Arıkan’ın bu mücadelede “ben de varım” demesi bile önemliydi. Ha buna rağmen Erkoç daha bir telaşlı, daha heyecanlı ve birazda panikti.
Sonuç olarak; ben öyle herkes gibi vay efendim Başbakan geldi ne iyi etti, 341 tesisi açtı, kongreye katıldı, kongre çok adil ve güzel geçti demeyeceğim.
Pembe gözlüklerim yok benim!
Diyenler olabilir. O onların fikri, bu benim...
Bir adama övgüler dizip sonra da kalkıp “vay efendim memleketin şurası şöyle burası böyle” demek ne kadar tutarlı siz söyleyin.
***
Bitirirken; il başkanlığına bir kez daha seçilen Sayın Fatih Erkoç ve yönetimine memleket yararına yapacağı işlerde başarılar diliyorum.
Hayırlı olsun inşallah…
Sevgi ve muhabbetle kalın.