Amerika yapımı aksiyon filmlerinin değişmez sahnelerindendir; çılgın birisinin patlatacağı bombanın son saniyede engellenir ve öncesinde de görüntüye yansıyan çocuklar…
Dünyayı kurtaran adamların en çok yaşadığı ülke Amerika’dır.
Gerçekte olmayınca sanalda kahramanlık özlemlerini gideren Amerikalıların, filmlerinde hepinizin şahit olduğu değişmez bir sahne var.
Çılgın birisi bombanın saatini çalıştırmış, patlaması halinde koca bir kent yok olacaktır.
Bazen birkaç ülke, bombanın tesiriyle yerle bir edilecektir.
Bazıları para ister, bazıları tutuklu liderlerini…
Ama illa da o lider “Müslüman” kimlikli bir terörist olur…
Amerikalı kahraman, dünyayı kurtarmak için canla başla mücadele eder.
Hayatını ortaya koyar…
Kurtarılacak insanların yanında kendi canının hiçbir önemi olmadığını anlarsınız.
Heyecanlanırsınız, saat ilerlemekte, insanların ölmesine ramak kalmaktadır.
Bir anda kahramanımızla birlikte bombanın kablosunu kesen, şifresini kıran olursunuz…
Nefes alışlarınız sıklaşır, yerinizde duramaz, çayını yudumlamaz, soru sorana cevap veremezsiniz…
Son birkaç saniye kalmıştır…
Ya bomba patlayacak, insanlık yok olacak ya da kahramanımız başarılı olacak, insanlar kurtulacaktır.
İşte bu arada bombayı koyana lanetler okuyacağınız sahne gelir…
Ağır çekimde parkta oynayan çocukları görürsünüz neşeyle…
Kimi, annesine koşuyordur, kimi babasına…
Bir birine sarılan çiftler görürsünüz sevgiyle…
Çocuklar yürekten gelen sevgiyle ve çocuksu güzellikleriyle parkta cıvıl cıvıl etmektedir.
Yaşlı bir çift gelir görüntüye; son demlerinin mutluluğunu yaşıyorlardır…
İnsanlar gelir görüntüye sağa sola koşturanlar, evden işe giden, işten eve gelenler…
Kimisi telefonla görüşüyordur, kimisi sıcak muhabbet ediyordur…
İnsanlar, özgürce yaşamanın keyfini çıkarıyor…
Güvenle yaşadıkları kentte, huzur dolu bir yaşam sürüyorlar.
Bunu görüntülerden anlıyorsunuz…
Hepsi masum…
Hiçbir örgütle bağları yok…
Sivil üstelik hepsi, sıradan insanlar, makam ve mevki sahipleri…
Zenginler, fakirler, kadınlar, erkekler, çocuklar…
Hiçbir suçu olmayan bu insanlar, biraz sonra ölecekler ve bunun farkında değiller.
Alçak bir adamın saatini kurduğu bomba, o gülen yüzleri darmadağın edecek.
Lanetler okursunuz işte tam bu arada…
Ama bir umudunuz var…
Kahramanınız canını dişine takmış, sizi de yanına alarak bombayı etkisiz hale getirme çabasında…
Bazen telefonla uzmanından yardım alır, bazen uzmanına gerek duymadan, “yüreğinin sesini” dinleyerek bir kabloyu keser…
Ve derin bir oh çekersiniz…
Görüntüye yine çocuklar gelir…
Güvenli bir şekilde oynamaya devam ediyor, mutlu ailelerin kahkahaları yüreğinizin yağını eritiyor…
Oh çekersiniz kahramanınızla birlikte…
İyi ki böyle insanlar var…
Yoksa dünyanın hali bu çılgınlar yüzünden ne hallere gelir?
Oysa çekmek isterseniz aynı görüntüleri Filistin’de de çekebilirsiniz; Amerika’nın şımarık ve katil çocuğu İsrail düzenek kurmadan çocukları öldürürken…
Yine Suriye’de çekebilirsiniz bu filmi, Irak’ta, Mısır’da, Afganistan’da, şimdi de Kobani’de…
Amerika’nın bizzat veya müttefikleriyle birlikte katıldığı veya beslediği terör örgütleri eliyle çocuklar ölür…
Gülen görüntüleri yansımaz ekrana…
Mutlu aileleri göremezsiniz.
İşe giden ve işten dönen insanların görüntüsü de yansımaz ekranlara…
Kulakları sağır eden bomba seslerini duyarsınız…
Sağa sola koşuşan insanları…
Parçalanmış cesetleri buğulanmış görüntülerden seçmeye çalışırsınız…
Siz, Amerika’nın eliyle veya desteğiyle ölen çocukların gülen yüzünü göremezsiniz…
Böyle bir film yapmazlar…
Yapanı da aforoz ederler…
Oysa kahraman çıkarma sevdasında olan Amerika’da asla öyle bir tehlike olmaz.
11 Eylül’ü bile kendi elleriyle yaparlar, Müslümanları kırmak için…
Biz, alçak olanların kahramanlığını seyrederiz, bir başka yerde gerçek bombayla canlar giderken…
Dünya böylesine adaletsiz işte; onların çocuğunun kanı şirin, bizimkilerin kanının hiçbir önemi yok…
Tweetimden seçmeler
Yazarlar, sizin düşüncelerinizi yazmak için eline kalemi almaz. Sadece yazdıklarında sizin düşünceleriniz de yer alabilir.