Aslında Kanal İstanbul Projesi ile birlikte Montrö Sözleşmesi de konuşulmaya başlanmıştı. Yani mevzu yeni değil. TBMM Başkanı Mustafa Şentop geçen hafta Habertürk TV’de bir programa konuk oldu. Montrö bu program sonrası yeniden gündemin merkezine oturdu.
Programda İstanbul Sözleşmesinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla çekilmemiz konuşulurken programın moderatörü Muharrem Sarıkaya Şentop’a; ‘Cumhurbaşkanı isterse Türkiye Montrö'den de çekilebilir mi?’ diye bir soru sordu. Şentop bu soruyu; ‘hukuki olarak Cumhurbaşkanı’nın bunu yapabilme yetkisi var’ diye cevapladı.
O andan beri ortalık toz duman. Sanki kıyamet koptu kopacak. Lehte ve aleyhte bir sürü gereksiz söz söylendi. Bir müddet daha söyleneceği de kesin gibi. Televizyon kanallarında konuyla ilgili programlar yapılmaya çoktan başlandı. Kimileri sanki Montrö’den de çıkılsın demiş gibi Sayın Şentop’un ipini çekmeye çalışıyor. Kimileri ise muhalefete küfretmeye devam ediyor. Velhâsıl-ı kelam Montrö ile ilgili tartışmalar aldı başını gidiyor.
Konuyla ilgili televizyon kanallarında senelerden beri konuşan, gazetelerde yazılar yazan Amiraller sanki bu olaydan ilk defa haberdar oluyorlarmış gibi konuyla ilgili bir bildiri hazırlamışlar. Bu bildiriyi 104 emekli Amiral imzalamış ve sabahı bekleyemeden bir gece yarısı alelacele kamuoyuyla paylaşmışlar.
Bildiride yazılanlar aynı Amiraller tarafından aylardan beri her kanalda konuşulmasına rağmen bildiri hem iktidar hem muhalefet tarafından ciddi anlamda eleştiri aldı. Kimse kusura bakmasın, darbe geçmişi olan bir ülkede emekli asker kimliği başlığı ile yayımlanmış ortak bir bildirinin antidemokratik çağrışımları ve yansımaları ister istemez gündeme gelecektir. Emekli ya da görevde olsun askerlerin toplu bir şekilde bir gece yarısı siyasi iktidarlara hitaben bir bildiri yayımlamaları asla doğru değil. Askerlerimizin bunu hala anlamamış olmaları ise gerçekten talihsizlik. Bu nedenle kendilerini bende kınıyorum.
Ben söz konusu bildiride bir darbe tehdidi veya darbe çağrısına rastlamadım. Metin dikkatli bir biçimde tane tane okunduğunda sivil iktidara parmak sallayan veya ‘ya adam olursunuz ya da gereğini yaparız’ mealinde bir tehdit de göremedim.
Bildiride ‘Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye'ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz’ ifadelerine yer verilmiş.
Bu ifadeleri TSK çatısı altında, Deniz Kuvvetleri’nde yıllarca görev yapmış emekli askerlerin Montrö’ye dair taşıdıkları endişeleri ve iyi niyetli uyarıları olarak algılamak sanki daha doğru olur. Kararı elbette Cumhuriyet Baş Savcılarımız ve Hâkimlerimiz verecektir.
Ancak bir kez daha belirtmeliyim ki bildiriyi imzalayan Amirallerin niyetleri ne olursa olsun darbe çağrışımlarına yol açabilecek bu yöntemden kaçınmaları elbette daha doğru olurdu. Başta Cem Gürdeniz, Atilla Kıyat olmak üzere bildiride imzası olan isimlerden birçoğu konuyla ilgili endişelerini televizyon kanallarında zaten sık sık dile getiriyorlardı. Durup dururken; ‘Ortalığı karıştıran bu bildiriye ne gerek vardı’ sorusu kendilerine elbette sorulmalı.
Küçük esnafın, emeklinin, işçinin, memurun kısaca ülkenin gerçek gündemi değil bunlar. İnsanlar temel ihtiyaç maddelerini karşılayamaz duruma düşmüş. Alınan maaşlarla ay sonu getirilemez olmuş. Her şeye rağmen iyi veya kötü bir işe sahip olanlar yine şanslı. Üniversiteyi bitiren gençler yıllardan beri iş bulamamakta. Yaşı 30 olmuş civan gibi gençler babalarından üç beş kuruş harçlık alsalar da, yaşamdan zevk alamıyorlar.
Ak Partili kardeşlerime ve Reise sormak istiyorum, ecdadımızın; ‘İnsanı/Milleti yaşat ki devlet yaşasın’ düsturuna ne oldu? Milyonlarca genç iş bulamazsa, esnaf, memur, işçi, hele hele emekliler karınlarını bile doyuramazsa, insanlar çocuklarını evlendiremezse, iktidar milletini yaşatamaz durumdaysa hüküm sizce ne olmalı? Bence cevap; ‘Emaneti ehline teslim edin’ olacaktır.
Haftaya Mübarek Ramazan başlıyor. Allah korkusu olmayan fırsatçılar etiketlerle oynamaya çoktan başladı, bilesiniz. Belediye görevlilerine sesleniyorum; ‘bu fırsatçılara fırsat verecek misiniz?’ Eğer eşkıyaya fırsat verirseniz fakirin, fukaranın, Muhammed ümmetinin bedduasını alırsınız, bir daha iflah olmazsınız, bilesiniz…