Bundan dört yıl önce, su yüzünden neredeyse kan akacaktı Ilıca’da.
Tabi Ahmet Emmi’yle Hüseyin Efendi’nin aralarındaki tarla suyu yüzünden değil elbet. Özel bir şirketin kuyu açarak termal su kullanmak istemesi yüzünden…
O vakit yaşananları tekrar yazmaya gerek yok.
Ama icabederse, yine yazarız!
***
Şimdiki mesele de yine termal su.
Kahramanmaraş İl Özel İdaresi, kendisine ait Ilıca’daki arazisini ihaleye çıkarıyor. Sanırım ihale çok yakınlarda. İhaleyi alan firma araziye beş yıldızlı bir otel yaptıracak.
Otel yapılan yer Ilıca olunca, elbette “termal hamam” da yaptıracak.
Ee, sıcak suyu nerden alacak? Elbette mevcut rezervlerden.
Kütahya’dan getirecek değil ya!
Zaten kısıtlı olan rezervlerden bir de yapılacak yeni otel alırsa mevcut tesisler “hangi suyu” kullanacak o ayrı mesele.
Otel ya da oteller yapılsın. Beş yıldızlı olmazsa yedi yıldızlı… Hatta “Burc El Ilıca”
Bence hiçbir mahsuru yok. Hatta bir Ilıcalı olarak gurur duyarım.
Bunlar Ilıca’ya prestij kazandırıp Dünya’ya açılmasını sağlayacaktır. Yoksa başka türlü bizim yöneticilerin yapacağı bişi yok. Küçük beyinler, dar kafalar, kasaba içi kabilecilik, siyasi istismarlar ve “küçük olsun bizim olsun” hesapları Ilıca’yı yerinde saydırıp duruyor. Bu gidişle de ileri falan götüreceği yok. Dış yatırımcı belki Ilıca’nın çehresini değiştirecek, kabuğunu yırtacak, bir sıçrama daha yaptıracak.
***
Ilıcalılar’ın bir çoğu diyecekki “Yav hani su?”
“Peki milleti çimdirmeye suyunuz yoksa, siz ha bire niye otel yapıp durusunuz a, kızancıklar?”
Derler, adama.
Değil mi ama?
***
Ama öncelikle yeni araştırmalar yaptırılıp, yeni su kaynakları tesbip edilmelidir. En azından yeni kuyular açılmalıdır. Ve kuyulardaki dakka başı(!!) arıza yapan pompa sistemleri güçlendirilmelidir. (Elektrikçi evine bile gidemiyor el insaf yahu!)
Yapılacak olan otelin hamamı kesinlikle halka da açık olmalıdır. Yoksa hamam yapılmasının hiçbir anlamı kalmaz. Belli bir kesim oraya gelir, yer içer suya girer çeker gider ve de otelin dışında Ilıca’ya hiçbir getirisi olmaz.
Denilebilirki “İşletme sahibi herkesi alırsa otelinde müşteri kalmaz kaçar.”
Çok haklı ve yerinde bir tesbit. Fakat onunda çözümü var. Dışarıdan gelen müşteriye fiyatı yüksek tutarsın olur biter. Hem böylece cebinde parası bol olupta, mevcut havuzları kalabalık bulduğundan, kirli bulduğundan geldiği gibi Ilıca’yı terk eden müşterinin talepleri de karşılanmış olur.
Ama bu iş iyi takip edilip, “hamamın dışarıya açık olacağı” hususu projeye kesinlikle dahil edilmelidir. Sonradan biraz zor.
Maazallah bir “kalleşliğe” kurban gidebiliriz, top yekün Ilıca olarak!!
***
Ilıca Kamuoyu’nun kaygılarından birisi su konusu. Yerden göğe kadarda haklılar…
Ama çözümsüz olmadığını yeteri kadar anlattık az önce zaten.
Bir diğer ve en az su kadar önem taşıyan kaygıyı ise alkol oluşturuyor. Yani, “Yıldızlı bir otelin açılması ile Ilıca’nın turizm kapsamına gireceği için alkolünde önünün açılması demek. Şimdi belediyeden izin alması gereken biri, o zaman bir tekel büfesi açmak için direkt Kahramanmaraş Turizm İl Müdürlüğü’nün izni ile büfe açabilecek”
Bunlar Ilıca’da konuşulanlar ve kaygılar. Üstelik haklı kaygılar.
Çünkü Ilıca bu günlere geldiyse “bütün kötülüklerin anası” olan alkole izin verilmemesinden gelmiştir. Ilıcayı tercih edenlerinde yüzde sekseninin tercih nedeni budur.
Peki hem beş yıldızlı tesis açıp hem başka yerlerde alkol satışı yasaklanamaz mı?
Yasaklanmalı. Bunun bir yolu mutlaka olmalı.
Zira Ilıca ne bir Marmaris, ne bir Kuşadası, ne de bir Alanya’dır.
Kıytırık bir markete bile “şarküteri” ruhsatı verilmesi huzurun kaçmasına yetti.
Varın her köşe başında bir tekel büfesinin olduğunu siz düşünün!
İş karışık ve bir o kadarda çetrefilli.
Ve riskli!
Hani derler ya; “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.”
Hayırlı Ramazanlar.