‘Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.’
1914 yılının Temmuz ayında başlayan, 1918 yılının Ekim ayında sona eren 1. Dünya Savaşı'nın en kanlı sayfalarının yazıldığı Çanakkale Savaşları, 8 ay 14 gün sürdü.
Çanakkale Savaşları'nın bir bölümü olan 18 Mart 1915 tarihinde Çanakkale Boğazı'nı geçmek isteyen dünyanın en güçlü donanmasını püskürterek çok önemli bir deniz zaferi kazanan Türk ordusu, bundan sonra cephe savaşlarının geçeceği kara çıkarmalarına karşı amansız ve çok kanlı bir savunma yaptı.
Denizden Türk ordusunu yenemeyeceğini anlayan Avustralya ve Yeni Zelandalı’lardan oluşan Anzak ordusu, 25 Nisan-6 Ağustosta Gelibolu Yarımadası'na çıkarma yaparak savaşın en kanlı bölümünü başlattılar.
Dünyanın en dar savaş bölgesinde göğüs göğüse kanlı çarpışmalar bu dönemde gerçekleşti. Bu savaş 500 bin kişinin hayatına mal oldu. 253 bin şehit vererek yurdunu savunan Türk insanının yazdığı bu şanlı tarih, dünyanın mazlum ülkelerine de özgürlük için örnek oluşturdu. Bugün hayatta olmayan Çanakkale Savaşı gazimize ait birkaç hatırayı paylaşmak istedim:
Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesinden Halil Helvacı: “27. alayda Arıburnu cephesinde 9 ay çarpıştım. Bir defasında 3 gün hiç durmadan süngü harbi yaptık. Koskoca alaydan 7 kişi kalmıştık. Sonra bize 10 er daha verdiler. Beni de çavuş yaptılar. Bir gün düşmana Arıburnu'ndaki mevziden ateş ediyoruz. Tetiği çekiyorum tüfek patlamıyor. Yanımdaki arkadaşa 'Tüfek bozuldu galiba' dedim. Arkadaş kontrol ettikten sonra yüzüme acı acı baktı ve 'Senin tüfekte bir şey yok, tetiği çeken parmağın kopmuş be adam' deyince acısını o an duydum.”
Çan ilçesi Halilağa köyünden Mustafa Aksoy: “Seddülbahir'de başımızdaki komutan Yüzbaşı Şerafettin Bey, besmele çekip 'Hadi aslanlarım, ananız sizi bugünler için doğurdu. Ben önünüzden gideceğim, siz arkamdan gelin, sakın korkup geri çekileyim demeyin, düşmana aman vermeyelim' dedi. Düşman çok kalabalık geliyor. Zığındere tarafından çevirme yapmış, taktik icabı geri çekildik. O sırada dizlerimin altından vurulmuşum. Yanımda arkadaşlarım şehit olmuşlardı. Kanlı derenin içi yaralı dolu, katırlar ve atları da dereye indirmişler, onlar bile titriyor. Sıhhiye yok, yaralarım kendiliğinden soğudu. Destek ekip ile yeniden cepheye gittik.”
Yenice'nin Akçakoyun Köyü'nden Mehmet Oral: “Arabistan Savaşı'ndan köye geldiğimin 12. günü Çanakkale cephesine gittim. Anafartalar'da sıhhiye bölüğü eri olarak sargı mahallindeydim. Büyük Komutan Mustafa Kemal'in çadırı da bizim sargı yerindeydi. Mustafa Kemal, Fırka komutanına şöyle sordu: 'Biz mi onlardan toprak istiyoruz, yoksa onlar mı bizden?' Fırka komutanı 'Onlar bizden toprak istiyorlar' dedi. Mustafa Kemal de 'Öyleyse neden biz hücum edip de askeri kırdırıyoruz? Onlar bize hücum etsin, biz onları kıralım, biz kırılmayalım' dedi.”
Biga'nın Gündoğdu Köyü'nden Ali Demirel: “Arıburnu'nda düşman mevzileri çok yakındı. Savaşırken mermi yağdırır bomba atarlardı. Dinlenme zamanında soğan, sigara atarlardı. Düşman mevzilerine yaptığımız bir süngü hücumunda aynalı tüfek ele geçirdim. Marangoz olduğum için baka baka aynısını yaptım. Her mangaya bir aynalı tüfek dağıttım. Tüfeğin namlusuna önlü arkalı ayna koydum. Siperden kafamızı çıkarmadan aynaya bakarak düşmanı görür, hareketlerini izlerdik.”
Kimliği bilinen veya bilinmeyen tüm Çanakkale şehitlerimizin ve gazilerimizin manevi huzurlarında saygıyla eğiliyoruz. Sizlere İstiklal Marşımızın Şairi Mehmet Akif Ersoy’un seslenişiyle sesleniyoruz:
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.