CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün partisinin grup toplantısında iki vahim gaf yaptı ama sanki bunu gaf gibi değil inanarak yaptı. Birisi Atatürk sevgisiyle Allah sevgisini eşitleme çabası, diğeri de milletin vergilerini haram olarak görmesiydi.
İkincisinden başlayalım…
Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı sarayının halkın parasıyla yapıldığını bahsederek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yüklenirken, sözünün devamında “Haram parayla kendine saray yaptırıyorsun” demesi yenilir yutulur değildi.
Bir süredir yeni Cumhurbaşkanlığı sarayıyla ilgili eleştirileri anlamakta zorlanıyorum. Sanki bir gecede yapıldı ve sabah “aaaa ülkede bir saray inşa edildiği” görüldü.
Uzun bir süredir inşaatı devam eden ve herkesin bildiği bir yatırımı, sanki bir gece önce yapıldı, sabah da görüldü gibi yansıtmak nasıl bir anlayış doğrusu anlayamıyorum.
Üstelik bu yatırım, kamunun bir yatırımı.
Hiç kimse görev süresi bitince alıp evine götürmeyecek.
Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa o sarayda oturacak, bunun için kaygılanmasına gerek yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine bir saray yaptırmadı, Cumhurbaşkanlığı makamına yatırım yaptı.
Bu yatırım, milletin vergileriyle oldu ve her kuruşu da helaldir.
Milletin vergilerine haram demek, bir siyasi parti lideri için affedilir gaf değildir.
***
İkincisi ise Atatürk sevgisiyle Allah korkusunu birleştirme çabasıydı ki, bu sadece bir gaf değil, cehalettir.
Mustafa Kemal Atatürk, her şeyden önce siyasi bir partinin genel başkanıdır.
Bir liderdir…
Siyasetçidir.
Ama her siyasetçi gibi bu ülkeye kazandırdığı da vardır, kaybettirdiği de…
Her fani gibi günü geldiğinde göçüp gidenlerdendir.
Yaptığı güzel şeyler için hayırla yad edilir, hataları da tartışılır.
Ama CHP Genel Başkanına veya bir kısım Kemalistlere göre Atatürk tartışılmaz, zaten hatasızdır, falan filan…
Bir siyasi lidere kutsiyet atfetmek cehalettir.
Atatürk’ü sevmeyende Allah korkusu olmadığını söylemek ise başlı başına bir cehalettir.
Hiç kimse Atatürk’ü veya bir başkasını sevmek zorunda değil.
Ancak, herkes bir diğerine saygı göstermek zorundadır.
Sapla samanı sürekli karıştıranlar, bununla da yetinmemiş, “kanun zoruyla” Atatürk’ü herkesin sevmesi gerektiği fikrini yerleştirmeye çalışmışlar.
Cahiliye dönemindeki gibi saygı duruşunda bulunmalar, ibadet eder tavrına bürünmeler, heykeline ot sunmalar… bütün bunlar baskıcı, Komünist ideolojilerin kırıntılarıdır.
Her ölüm yıldönümünde çocuklar gibi siren çalmalar, ölüm saatinde saygı duruşunda bulunmalar, hatta bunu zorlama ve ölümle tehdit derecesine vardırmalar, sapkın bir düşüncenin dışa vurulmuş şeklidir.
Oysa Atatürk’ü zorla sevdirmek yerine “yaptığı güzel işleri” objektif şekilde anlatmak daha iyidir.
Cumhuriyetimizin kurucusu olması, ilk cumhurbaşkanımız olması, bir lider olması, Kurtuluş mücadelesinde bulunması bile onun “iyi” olarak anılması için yeterlidir.
Ama bu, onun hatasız olduğu anlamını taşımaz.
Onu sevmeyende Allah korkusu olmadığı kanısına varılmaz.
Onun nihayetinde bir parti genel başkanı olduğu gerçeğini de gizlemez.
Her insan gibi onun da zaafları vardı, yanlış kararları vardı, hatta telafisi zor işlerin altına imza atarak, büyük mağduriyetler yaşatmıştı.
Dersimli olan Kemal Kılıçdaroğlu, Dersim’in bombalanıp, bütün atalarının imha edildiğini bile bile “Atatürk’ü sevmekle, Allah korkusunu” aynı cümlede kullanması çok manidar.
Hiç kimse “Atatürk’ü sevmeyeceksiniz” diye baskı yapamayacağı gibi “Seveceksiniz kardeşim, sıkıysa sevme” türü despotluk da yapamaz.
Biz, hayatı boyunca hep iyi işler yapanları bile zorla sevdiremezken, hatası ve sevabı olanı nasıl zorla sevdireceğiz?
Hem zorla sevdirmek, ikiyüzlülüğü de beraberinde getirmez mi?
Baskıyla, dayakla, işkenceyle, şakağına dayayacağınız silahla “seviyorum” dedirtebilirsiniz ama önemli olan insanların yürekten seveceği bir yaşam sürmekten geçer.
Ve o da ne yazık ki, fani bildiğimiz hiçbir insanda kolay bulunmuyor…
Yaşamının bir bölümünü sevdiğimiz halde, bazı bölümlerini sevmediğimiz nice insanlar var.
Atatürk de bunlardan sadece birisi, başka da bir şey değil…
Tweetimden seçmeler
Kendini kurtarma peşinde olan, memleketi kurtarma derdinde olamaz.