Ayasofya’nın seksen altı yıllık esaret zinciri nihayet kırıldı. Ayasofya’yı esaretten kurtarmak, varlığının ve meşruiyetinin gerekçelerinden biri olan devlet ve hükümet nihayet hamle yaptı. Türk devletinin hâkimiyet şartlarından biri olan Ayasofya câmi kimliğine kavuştu yeniden.
ABD, Unesco, Rusya ve Batı’nın şımarık çocuğu Yunanistan’ın tehditlerine ve içimizdeki Kemalistlerin ve ekalliyetin karşı çıkmasına rağmen Ayasofya Müze olmaktan kurtarıldı ve “Ayasofya-i̇ kebi̇r câmi̇i̇" adını aldı. Millî bir inkılâp bu…
Türk devlet ve milletinin kimlik ve hâkimiyet sembollerinden biriydi Ayasofya. Türk milleti ve İslâm âlemi sevinçli. Ayasofya Müslüman Türk hüviyetine kavuşmanın sevincini, bahtiyarlığını yaşıyor şimdi. Türklerin Hakanı Sultan Fâtih’in mezarda kemikleri sızlamıyor artık.
“Ayasofya Türk’ün bahtıyla beraber açılmalıdır.(…) Türk'ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphesi olanlar, Ayasofya'nın da açılıp açılmayacağından şüphe edebilirler. Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin mühürlediği Ayasofya, onların aynı şekilde mühürlemeğe yeltenip de hiçbir şey yapamadığı, günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaştığı günü dehşetle kolladığı mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi açılacak...” diye haykıran üstad Necip Fâzıl’ın ruhu şâd oldu bugün.
“Ey İslâm’ın nuru, Türklüğün gururu Ayasofya!” diyerek, Ayasofya Câmii için verdiği mücadeleden dolayı idamla yargılanan Türk milletinin tâvizsiz alpereni ve çatal yürekli müdafîi Osman Yüksel Serdengeçti’nin ruhu şâd oldu bugün.
Sezai Karakoç’un mısraıyla “İslâm'ın beklediği en şerefli gündür bu.” (e.posta:ilbeyali@hotmail.com)