Allah biliyor ki çok bunalmıştık. Ülkedeki gerginlikler yüzünden yüzlerimiz gülmez olmuştu. Uzun bir süredir bitkin ve yorgun düşmüştük. Ayların en güzeli, bolluk ve bereket ayı imdadımıza yetişti. Müminlerin yemeden, içmeden uzak durduğu ve Allah için oruç tuttuğu Ramazan-ı Şerif’e kavuştuk ve üçte birini geride bıraktık.
Yüce Rabbimin yardımıyla ilk on günü hiç zorlanmadan oruçlarımızı tuttuk. Nefislerimizi terbiye edip takvaya ulaşmayı umduğumuz ve melek’i yet sıfatı kazanarak, tüm günahlarımızdan arınmayı umduğumuz Ramazan-ı Şerif’in geriye kalan kısmında da aynı şevk ve iştahla oruçlarımızı tutarız inşallah.
Cennet kapılarının açılıp cehennem kapılarının kapandığı, şeytanların zincirlere vurulduğu, o şeytanların bizleri günaha sokacağı yolların Rabbimizin lütfu ile azaldığı, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden azad edilme müjdesinin verildiği bir ay yaşayacağız. Ramazan ayının hürmetine nefislerimizi terbiye edeceğiz.
“Cenâb-ı Hak önce ‘aklı’ yaratmış ve ona; ‘Ben kimim’ diye sormuş. Akıl cevap vermiş; ‘Beni yaratansın, ben ise aciz bir kulum’ demiş. Cenâb-ı Hak bu cevaptan hoşnut olmuş. ‘Senden daha aziz bir şey yaratmadım’ diye buyurmuş.”
Sonra ‘Nefsi’ yaratmış ve ona da; ‘Ben kimim?’ diye sormuş. Nefis; ‘Ben benim, Sen de Sensin’ diyerek âsi olmuş. Allah-ü Teâlâ da onu ıslah için orucu farz kılmış.
Bu bilgileri bize aktaran büyüklerimiz biz çocukken oruç tutanlar için yüzlerce müjdeli haber verirler ve bizi oruç tutmaya özendirirlerdi. Bunların elbette tamamı doğrudur.
Belki birilerinin kulağında kalır düşüncesiyle bu müjdelerden aklımda kalan, hatırladığım bir kaçını ukalalık sayılmazsa paylaşmak istiyorum.
“Oruçlunun uykusu ibadet, susması tespihat, amelleri diğer zamanlara göre kat kat kıymetli ve duası makbul olurmuş.”
“Oruç sabırmış. Sabredenlerin mükâfatı ise hesapsızmış. Oruç diğer ameller gibi değilmiş, onun sevabı kullar tarafından bilinmezmiş. Orucun sevabını yalnız Allah bilirmiş.” Çünkü bir Hadisi Kudsi’de “Oruç benim içindir. Onun mükâfatını ben ihsan ederim” buyrulmaktaymış.
“Ümmet-i Muhammed’i kabir ve kıyamet zulmetinden kurtarmak için kendilerine Ramazan-ı Şerifin nuru ile Kur'an-ı Kerim’in nurunu ihsan eyledim” buyrulmaktaymış.
Ramazan ayı hürmetine tek düze devam eden yaşantımız renklenecektir; iftar, teravih, sahur ve mukabele ibadetleri gönüllerimize sevinç ve huzur doldururken bin aydan daha hayırlı olduğu müjdelenen Kadir Gecesini layıkıyla ihya etmenin tatlı telaşını yaşamaya başladık bile. Bazı günler sofralarımızı misafirlerimizle paylaşırken bazı günlerde başkalarının sofralarında bulunarak yeniden Müslüman’ca paylaşmanın zevkini yaşıyoruz elhamdülillah.
Ramazan boyunca gücümüz elverdiğince camilerimizi geziyoruz. Teravih namazımızı her gün farklı bir camide kılmaya özen gösteriyoruz. Yıllardan beri içerisini görmediğimiz ve de namaz kılmadığımız, hafızalarımızda çocukluğumuzdan kalan onlarca anı bulunan camilerimizi bir bir ziyaret ediyoruz.
Bu cami ziyaretlerimizde çok özlediğimiz, yüzü hep gülen, gönlü ve kapısı hep açık olan o eski komşularımıza rastlayarak eski günleri ve kaybettiğimiz tüm güzellikleri tekrar anmanın ve hatırlamanın mutluluğunu yaşamaktayız. Aramızdan ayrılan büyüklerimize Fatihalar okumanın huzurunu yaşamaktayız.
On bir ayın sultanı Ramazan- ı Şerif boyunca sofralarımıza özel konuklar ve özel yemekler teşrif etmekteler. Anne ve babalarımız, ağabey ve ablalarımız, damatlar ve gelinlerimiz, torunlar, yeğenler, teyzeler, halalar, amcalar ve dayılarımız velhasıl tüm akrabalarımız bu ayın hürmetine evimize konuk olarak bizleri sevindiriyorlar. Araya, eş ve dostlarımız da sıkıştırılıyor çok şükür. Allah’ın izniyle, zekâtlarımızı vereceğiz inşallah, gücümüzce hayır ve hasenat yapacağız. Etrafımızdaki fakir fukaraların, garip ve gurebaların, öksüzlerin, yetimlerin yardımına koşacağız inşallah.
Duaların kabul edileceği bu ayda; vatanımızın bölünmemesi, bayrağımızın inmemesi, ezanlarımızın susmaması, yavrularımızın ölmemesi, şehitlerimizin gelmemesi için dualar edeceğiz. Dualarımızın kabulü için dualar edeceğiz. Allah, Dualarımızı Kabul Etsin İnşallah…