Devletler nasıl kendisini korumak için birtakım ön kabulleri kırmızı çizgi olarak belirtip savunmasına buralardan başlarsa aynı gerçeklik insan yaratığı içinde geçerlidir.
Müdafa sistemi veya tıbbi ismi ile immün sistem yada bağışıklık gücü.
Adına ne dersek diyelim. Savunma gücünüz ile ilgili bünyeniz bir sorun yaşıyorsa peş peşe hastalıklarla imtihan dönemine de bir şekilde girmiş olunuyor.
Değeri ve önemi her geçen gün daha iyi anlaşılan bağışıklık sistemimizi iğfal eden , affedilmez hataları cömertçe yapan insanlarımız hastalandıklarında çare ve çözüm ararken bu sistemin sorunlarına eğilmeyi akledemeyip gereksiz ve geçersiz çözümlerle havanda su dövdüğünün farkına bile varamıyor.
Günümüz hastalıklarının nerede ise tamamının sebebinin bağışıklık sisteminden kaynaklı olduğu gerçekliğine doğru bir akım var. Migrenden ülsere kanserden şekere nerede ise tüm hastalıkların sebebinde bu sistemden kaynaklı arızalar var.
Bağışıklık sistemini iğfal ederek sağlıklı işleyişi bozan sebeplerden birkaç tanesini yazarak dikkatinize sunmak istiyorum.
Beslenmeden kaynaklı hatalar; katkı maddeli rafine gıdalar, içerisinde beyaz un ve şeker olan gıdalar ve hormonlarla semirtilmiş sebze ve meyveler.
Uyku düzeninin bozulması neticesi uyku sırasında beynimiz ve bağırsaklarımız tarafından üretilen hormonların dengesinin bozulması sebebiyle meydana gelen hastalıklar.
Stres ve gerilim gibi günümüz insanının içini boşaltarak can bedenle ten bedenin dengesinin bozulması ile ilintili psikosomatik hastalıklar ve tükenme sendromları.
Belki daha önemli bir sebep olarak hareketsiz robotik yaratıklar olarak yaşamak gibi bir tercihin de tuz biber olması ile başımıza bela olan bitkinlik yorgunluk mutsuzluk ile seyreden canlı cenaze sendromları vs….
Yoksulluk çılgınlığı
Gavurların kara Cuma ismi vererek vahşi kapitalizme yem oluşturdukları ve ülkemizde de efsane veya fırsat günleri adı altında aynı mantıkla kapitalizmin ekmeğine yağ sürülen günlerde geçiyoruz.
Ekonomik sıkıntı (!)içerisinde olan toplumumuzun fertleri bu sıkıntılarından kurtulmuşçasına AVM ve indirim mağazalarının önünde yağmur yaş demeden uzun kuyruklar oluşturuyor . İzdihamda birbirini yaralayarak mağazalara hücum edip ihtiyaç durumuna bakmaksızın alışveriş sarhoşluğunun kayığına binip eline ne geçirirse kârdır mantığı ile sepetini dolduruyor.
Açlık edebiyatı yapanından tutunda ülkemizde her şeyin ters düz olduğunu iddia edenlere kadar her kesimden insanımız yoksulluk çılgınlığının dümen suyundan çıkıp bir anda alış-veriş canavarı haline geliyor veya getirtiliyor.
Alış veriş sarhoşluğunun mutluluğundan ne yaptığını bilmeyerek doldurduğu çantası ile evine dönerek aldıklarına şöyle bir göz attığında pişmanlık duyup nedamet etmiyorlardır inşallah diyorum.
Eyt ciler
Kendilerine verilmiş bir hakkın gasp edildiğini iddialarının üzerine ekleyerek sağda solda gündem oluşturmaya çalışan bu kardeşlerimizin sağı solu bahane etmeden aynaya bakıp ben bunu hakkediyormuyum diye kendilerini sığaya çekmeye davet ediyorum.
Bu süreçte polemik yapmamak ve polemikçilerin oyununa gelmemek şartı ile baktıkları aynanın kendilerine söylediklerini tekrar tekrar düşünmeleri temennisi ile…
Kanal İstanbul polemiği
Göreve ikinci kez seçilerek gelen büyükşehir belediye başkanı gündemde olamamanın kabızlığı ile durup dururken kendini gündeme taşıyarak durumdan vazife çıkarma gayreti kanal İstanbul çıkışında da hüsran ile sonuçlandı.
Böyle kısır basit ve polemik kokan gündemler yerine vatandaşın beklentilerine kulak vererek çare ve çözümle anılsa daha iyi olur.
Geçmişte ağababaları köprülere, hava alanına ve Marmaray Avrasya ve Osman Gazi köprüsünün ülkemiz için ihtiyaç fazlası olduğuna hükmederek karşı çıkmışlardı.
Rahmetli Özal’ın karşısına geçip boğaz köprüsünün halka arzına karşı durarak köprüyü satarım sattırmam polemiğinin sahibinin de bu zihniyette olması tesadüf olamaz.
Şimdi aynı kafa Adapazar’ındaki tank palet fabrikası üzerinden yeni bir polemik peşinde ama köprünün altından akan suların farkında değiller ve bu kafa ile fark etmeleri de mümkün gözükmüyor.
Allah’ım bu milletin başına bu zihniyeti bir daha musallat etme duasına amin diyerek makalemi sonlandırıyorum..
Bu günlük de bu kadar.
Kalın sağlıcakla