Belki de barış istemek hiç bu kadar zor olmamıştı. Kavram kargaşasından mıdır, içi boşaltılmış kavramlara yüklediğimiz anlamdan mıdır bilmiyorum.
Ama bildiğim, bu ülkede barış istemek suç.
Eğer savaşan tarafta değilseniz, barış istemenizin bir anlamı kalmıyor.
Yok eğer savaşan tarafta iseniz, barış istemenizin yine bir anlamı kalmıyor.
HDP’liyseniz ve gerçekten yüreğiniz “barış” için atıyorsa, bunu hiç kimseye anlatamaz, “ben gerçekten barış istiyorum” diyemezsiniz. Deseniz de bir Allah’ın kulu bunu anlamaz…
AK Partiliyseniz, barış istemenizin bir anlamının olmadığını görürsünüz.
Yüreğinizdeki barış sevgisi dile gelip, yedi cihanın duyacağı kadar yüksek sesle dile gelse yine hiçbir Allah’ın kulunu inandıramazsınız.
CHP’li olsanız da bu böyle…
MHP’li olsanız da…
Alevi olsanız da barışın yanında olamazsınız, Sünni olsanız da…
Türk olsanız zaten barışın yanında sayılmazsınız, Kürt olsanız hiçbir şekilde barışın yanında olduğunuza kimseyi inandıramazsınız.
***
Bu aslında çok tehlikeli bir durum…
Bir partiyi desteklemek, bir siyasi görüşe sempatiyle bakmak, durduğun yerde yanlış olanları sorgulamak, doğru olanları desteklemek, barışa engel değil.
Nerede olursanız olun, barıştan yana olmak mümkün.
Kan akmasın, insanlar ölmesin, analar ağlamasın diye verdiğiniz her çaba, beslediğiniz her umut, düşlediğiniz her hayal, birileri tarafından sekteye uğratmamalı…
İnsanların kardeşçe yaşamasının önünde hiçbir engel olmadığına inanıyor ve yüreğinizde taşıdığınız insan sevgisiyle bunu dillendiriyorsanız, buna nerede olduğunuz engel olmamalı.
Bir AK Partili barış yanlısı olabilir, bir HDP’li de olabilir, bir CHP’li de, bir MHP’li de…
Hatta düne kadar PKK’ya hak veren de barış yanlısı olabilir, İŞİD’e bir şekilde sempatiyle bakmış olan da…
En kötü barışın bile en iyi savaştan (savaşın iyisi olur mu bilmem) daha iyi olduğu hep söylenir.
Tıpkı en kötü demokrasinin en iyi darbeden daha iyi olduğu gibi…
İnsanlar bir arada yaşamaya mecburdur; herkes başını alıp ıssız bir adaya yerleşemez.
Bir arada yaşayan insanlar, asgari müşterekte anlaşmak ve huzur içinde, bir birinden emin şekilde yaşamak ister.
Akşam eve girdiğinde kapının mandalını kapatıp, kapatmaması bile sorun teşkil etmemeli.
Aracın anahtarı üstünde kalabilmeli.
Manavın önündeki sebze ve meyveleri öylece bırakıp eve giden manavlar olmalı.
Herkes bir birine en azından tebessüm etmeli, bir selam vermeli, hal hatır sormalı, “hayırlı” dileklerle uğurlamalı/uğurlanmalılar.
İnsanların üzerinde nezaket olmalı, zarafet bulunmalı, muhatabına verdiği değer, her haliyle kendini göstermeli ve aynı şekilde karşılık bulmalı…
Hiç kimsenin siyasi görüşü, bir başkasını enterese etmemeli.
Sen AK Partiyi destekliyorsan, bir başkası MHP’yi, bir başkası CHP’yi veya HDP’yi desteklemeli.
Hatta bir başkası bütün siyasi partilere karşı olmalı, oy bile kullanmamalı.
Kimi siyaseti çok sevmeli, kimi hiç sevmemeli, kimi de “bizi idare edeceği seçeyim” diyebilmeli.
Bir siyasi görüşü taşıyor, bir dünya görüşüne sahip, bir inancı yaşamaya çalışıyor veya inanmadığını açıkça söylüyor diye insanlar bir birine düşman olmamalı.
Herkes kendi diliyle, herkes kendi inancıyla, herkes kendi kültürüyle, herkes kendi geleneğiyle ve değer yargılarıyla yaşamalı.
Bütün bunlar ütopya gibi görünüyor ama insan olmanın gereği bunlar.
Ne yazık ki, insan olmayı unuttukça, nasıl bir arada ‘yaşayamayız’ın yollarını aramaya başladık ve bizi bölmek, parçalamak isteyenlerin “kışkırtması” ve sahneye koydukları iğrenç oyunlarıyla ne istediğimizi bilemez hale geldik, isteyenlere de inanmamaya başladık.
Ülkemizde 30 yılı aşkın bir süredir devam eden terör belası, bazı zamanlar farklı adlarla, farklı örgütlerle ve farklı ülkelerin yönlendirmesiyle devam etti ve halen de ediyor.
Herkes bunun bir oyun olduğunu, bu ülke insanına bir yarar getirmediğini, perde gerisinde el ovuşturanların amacına hizmet ettiğini bile bile inadına sürdürüyor.
Kimi barış lafını “savaş” diye telaffuz ediyor, kimi savaşırken barış istediğini söyleyebiliyor.
Bütün bu hengâmede, insanların gerçekten barışması ve toplumun insanca bir yaşama kavuşması için mücadele edenler de var.
Ama hiçbirisi gerçekten barış istediğine kimseyi ikna edemiyor ve her barış isteyen, bir başka kesim tarafından farklı şekilde yaftalanıp duruyor.
Ve olan yine bir hiç yerine ölenlere oluyor ve onların sevdiklerine…
Unutmayın, savaş istemek, kötü niyetli olanlara, her zaman ve çok kazanç sağlar ama barışın olması, bütün iyi insanlara çok kazanç sağlar; insanca yaşamak, bunlardan en önemlisi…
Tweetimden seçmeler
Yapacağınız sadece bu; karanlığa ışık olun, aydınlığa perde değil...