Batı kahkaha, Doğu, yâni İslâm hüzündür. Bizim dinimiz, edebiyatımız, mûsikimiz bir baştan bir başa hüzün üstünedir. Hem Müslüman, hem tasavvufla hemhâl oldukları içindir ki Türklerde kahkaha yoktur; hüzne müptelâdırlar.
Millet-i necibenin hüzne âşina olduğunu hüzün ehli Fethi Gemuhluoğlu’ndan dinleyelim: “Doğu adamı yerinmez ve sevinmez. Çünkü dünyada sevinilecek ve yerinilecek bir şey yoktur. Ve bizim hüznümüz Allah’adır. Biz durup dururken, kendi kendimize, kendi nefsânî oyunlarımız için, şehevâtımız için mahzûn olmayız. (…) Peygamber-i Ekber müddet-i ömründe, Devr-i Saadet’te gülmediler, hele ağız dolusu hiç gülmediler. Gülümserlerdi.” (Dostluk Üzerine)
BATI “TANRISINDAN” KOPTUĞUNDAN BU YANA KAHKAHA ATIYOR
Kahkaha modernizmin, yâni Batılıların ürünüdür. Dinlerine ve “Tanrılarına” inanmayı bıraktıklarından bu yana kahkaha atıyor, dünyanın nimetlerine kahkaha atarak seviniyorlar. Bundandır ki sık sık kahkaha festivalleri yapıyorlar. Kahkaha attıran tiyatrolar ve oyunlar, Batılıların ÎsaAleyhisselâm’ın hüznüne ihânetidir.
menfaatçi ve sömürmeye meyyaldir. Batılılar, hüznü terk edip kahkaha atmaya başladıklarından bu yana ülkeleri zâlimce sömürgeleştirmeye başladılar. Dünyayı kahkahanın zaferiyle elde etmektir gayeleri.
teorileri hızla yayılıyor. Zavallı Batılılar mutluluk hormonu salgılamak ve gevşemek için gülmeyi “Gelotoloji” adıyla bilim hâline getirerek, kahkahayı sürekli hâle sokmaya çalışıyorlar. Bu homomodern zihniyete göre insan günlük hayatın her anını gülerek, kahkaha atarak geçirecek. Bu, yaratılışa aykırı ve çürümüşlüğün işâretidir. Anlaşılıyor ki bundan böyle Batılılar kahkaha komasından çıkamayacaklar.
“TANRI’NIN BUYRUKLARINDAN” KURTULMAK İÇİN KAHKAHA ATANLAR
Modernler kahkaha yogasıyla gevşemeye, “stres atmaya” çalışıp güçlendiklerini sanan budalalardır. Ölümden korktukları için kahkahaya sarılıyorlar. Bunlara göre kahkaha “özgürlüktür”, dinin ve “Tanrının sıkıcı buyrukları”ndan kurtulmaktır. Zavallılığın böylesi var mıdır acaba?
HÜZÜN VEREN “TANRI”DAN KAHKAHA ATAN “TANRI”YA…
Gülme yogası Batılıları kuşatmış durumda. “Şimdi gülme vakti” diyen kitaplar, kasetler, tişörtler, saatler gırla gidiyor. Kahkaha ve gülmeyi bir ideoloji gibi disiplin hâline getiren militan dernekler var.
Kendilerine “Kahkaha komandoları” diyen gruplar tramvaylara, otobüslere binip kahkaha kasetlerini yolculara zorla dinletiyorlar ve “Anti-depresanlarınızı atın gitsin, küresel kahkaha salgınına katılın” diye slogan atıyorlar. Sinirleri bozulan yolcular mecburen gülmeye başlayınca, başka vasıtalara geçip faaliyetlerini icra ediyorlar.
ELLİ ÜLKEDE BEŞ BİNDEN FAZLA “GÜLME KULÜPLERİ”
Bunlara göre iyi bir gülücü bu salgını bir günde on kişiye bulaştırabilir. Bu güruhun bugün elli ülkede beş binin üzerindeki “Gülme Kulübü” faaliyet yapıyor. Bâzı yerlerde kiliseleri gülme tâlimi yapılan mekâna dönüştürmüşler. İnsanlar spor salonlarında bir araya gelip toplu halde kahkaha atıyor, sonra da mutlu olduklarını söylüyorlar. İnsan, hilkatine bu kadar yabancılaşabilir ancak.
Reklâmlarında gülme ve kahkaha tâlimlerinin kanser hastalığından tutun da sayısız hastalıklara şifa olduğu beyan ediliyor. Pozitivist olmayan ilim adamlarına göre bu görüş palavradan ibarettir.
Batılılara göre kahkaha, bilmek ve mutlulukla aynı mânaya geliyor. İnsan ne kadar kahkaha atarsa o kadar iyi bilir ve mutlu olur. Kahkaha bilgiyi ve zekâyı gösterir, ilaç gibidir ve ölüme kafa tutmaktır. Batılı kafanın gönlü ve “Tanrısı” olmayınca zekâyı kutsadığını biliyorduk. Fakat kahkaha atmanın zekâyı daha da güçlendireceği düşüncesi bu güruhun uydurduğu bir yoga felsefesidir.
Darvinciler gülmenin menşeini hayvanlara kadar indirmiş ve aralarında akrabalık kurmuşlar. Maymunun dudaklarını açıp kapamasını gülmek zannetmişler. Bu anlayışa göre insanın Yaratıcısı olmadığı için hüznü yoktur. Dolayısıyla insan gülen bir hayvandır.
Batı’nın en “Ruhçu” adamı Bergson hüzün değil, “Gülme” üstüne kitap yazmış. Hayret! W. Blake adlı felsefecinin dediği daha acayip. Batı insanının hazcılığının bir parçası olan kahkahayı fetiş hâline getirmiş. “Bağlayanları lânetle, gevşetenleri kutsa” diyor. Bağlayan dinin buyruklarını protesto et; gevşetenleri, yâni kahkaha gibi haz verenleri yaşat, tavsiyesinde bulunuyor. Sözde materyalist olmayan felsefeci Grayling de, “Dünyanın anlamsızlığı içinde kahkahanın insanı zinde tuttuğunu…” ifade etmiş.
Batılılar, yâni modernler böyledir işte. Dinlerini terk edip, hüzün veren “Tanrı”dan kahkaha atan “Tanrı”ya iltica ettiler. Yaradan’dan, âhiret inancından ve hüzünden koptukları için bunalımdadırlar.
Bundan dolayıdır ki suni kahkaha icat ederek kahkahayı felsefeleştirdiler. Hüznü tanımadıkları için bunalımın karşısına kahkayayı koydular. Bunalanlar kahkaha atıyor, bunalımlarını kahkaha “terapileriyle” savuşturacaklarını sanıyorlar. Oysa kahkaha ruhları âbâd edemez.