1907 Arabistan doğumlu olan rahmetli Salih Dayı (Ergül), aslen Arap asıllı olup, Annesi Ayşe Hatın Arabistan da vefat etmiştir. Şimdi bir kez daha düşünebiliyor musunuz, Göksun'umuzun kültürel zenginliğini Arabistan nere Göksun nere...?
Arabistan'da ki karışıklıklardan 3 erkek 1 kız çocuğunu yanına alarak, Türkiye'ye gelen babası Abdulkadir, önce Andırın'a yerleşir. Burada bir müddet kaldıktan sonra Göksun'umuza gelir ve buraya yerleşirler.
Salih Dayı'nın babası uzun süre Köprübaşı Mahallemiz de kasaplık yapar, Bekçi Salih'in iki erkek kardeşi babalarının ölümüyle birlikte Çukurova ve Adana'ya yerleşir. Analarının adı sahibi Kızkardeşi Ayşe Hatın'da Afşin Nadır Köyü'ne gelin gider.
Bundan olan Âniş (Ayşe) ise daha sonra, Hacımusalar'dan (Kundakçı) Göksun Belediyesinden emekli olan rahmetli Mehmet Ali Kundakçı ile evlenir.
Yani bildiğiniz rahmetli Ata ve Atilla Kundakçı'nın anne ve babalarıdır bunlar.
Sırıl sıklam yetim, öksüz ve garip kalan Salih Dayı, Bölôba Mahallemizin sıcak kanlı insanları arasın da burada yurt edinerek, hem Mahalle hem de Goca Gösün'le kaynaşır, sevileni olur.
Eşi Rahime Hatun da, Salih Dayı gibi O'da gariptir. 93 Osmanlı Rus Harbin de Erzurum dan Göksun'umuza çocuk yaşta Annesi Selvi Hatun'la gelirler.
Bereket versin ki, "Demirçiler" Sülalesi bunları kendi korumaları altına alırlar. Rahime Hatın, Demirçi ailesinden Salih Dayı'ya gelin gider. Huzurlu, sıcak bir yuvaya böylece her ikisi de kavuşmuş olurlar.
Şu hususu belirmeyi de önemli görüyorum ki, Çocukluğumuz da, adından ötürü "Deli" zannederek çekindiğimiz bu adam; deli-meli değildi hâ ! Hani denir yâ; "Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler" bizim rahmetli Salih Dayı da öyle biriydi.
Salih Dayının Rahime Hatın'la evliliğinden peş peşe 6 kızı olunca; O zamanın Göksun'un da ömürleri uzun olsun erkek evladı çok olarak bilinen, Pineler (Teltik) ve Ellek İsmâl'ı (Sağır ) kast ederek erkek evladı olmamasına "Ellek İsmâl'ınân Pinelerden bâ sıra gelmiyor ki" demesi hiç unutulur mu ? Sonun da Rabbimiz Gönü temiz bu adama Zeynal ve Zihni'sini de
verdi elbet.
O altı kızın hepsi yuvalarını kurmuşlar, onlardan biri de malumunuz Perihan Ablamız şampiyonumuz, gururumuz, rahmetli Hasan Temel Pehlivanla evlenmiştir.
Salih Dayı Göksunun ilk mahalle bekçilerindendir. O zamanlar kadro olmadığından bekçi ücreti mahalle sakinlerince karşılanırdı ve rahmetli 40 yıl devam etti bu göreve. Salih Dayı'nın bekçiliğin de kim cesaret eder, hangi yâdırğı gece girebilirdi ki Bölôba'ya ?
Mahalle'ninin "Deli Salih"i aynı zamanda da Bölôba'nın da vazgeçilmeziydi. Onların ufak-tefek ayakkabı, soba v.s tamiratlarını ilk elden hep O yapar ücret-mücret de almazdı gönül zengini bu adam.
Dışı çürüyen dış ağrısı çekenlerin de "El Aman !" diye ilk koştukları kapı da, adı Deliye çıkmış bu yiğit adamdı elbet.
"Deli Salih" adında ki bu adam, tanımayanlar için adı soğuk gelse de, aslın da yumuşak kalpli, çevresi ve komşuları ile fevkâlade uyum içinde bir barış adamıydı da O.
Her gariban gibi, için de maziye dönük ne hüzünler ne fırtınalar kopsa da, belli etmeyen, pek dışarı yansıtmayan, sohbetlerle avunan sofrasını hep açık tutmayı seven biriydi rahmetli.
Evin önünden gelip geçeni "gel çay iç de get " veya yemek vaktiyse "gel bârâbàr ekmêk yiyek de öle get" diyende O'ydu..
Hatta O 'Deli' adam; "Benim kapımın önümden geçip de çayımı içmeden gedenin tâ..." Sözüyle de anılır. Hem de rahmet dileyerek.
Seni ve burada andıklarımızı rahmetle anıyoruz Salih Dayı.
Dr. Mustafa Coşkun KALE'nin,
Henüz yayımlanmamış,
"Küçük Türkiye'm GÖKSUN" adlı eserinden.